İslamÜstündüR.com'a Cevaplar

İslamüstündür sitesi benim yazılarımdan bazılarına cevap niteliğinde bir yazı yazmış,şu linkte;


http://www.islamustundur.com/dinsiz_deiste-cevaplar.htm


Bu yazım da benim onlara cevabımdır.


Gaybı Kimler Bilir?
CEVAP: Vahiy: Gizli konuşma, işaret etme, emretme, ilham etme, ima etme, fısıldama, mektup yazma, elçi gönderme, acele etme, seslenme. .. gibi anlamları vardır. Ayrıca "Terin anlamı olarak" Yüce Allah'ın vasıtasız olarak veya değişik vasıtalarla emirlerini peygamberlerine bildirmesine de vahiy denir. Hz Meryem'e vahiy etmesi  demek ilham etmesi anlamında kullanılmış bir kelimedir. Yoksa Allah arıya da vahiy etmiştir: "Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin..." (Nahl Suresi, 68-69 ) Buradaki vahiy ise emretme-görevlendirme anlamındadır.Kuran tüm peygamberlerin erkek olduğunu bildirir, terim anlamı olarak bildiğimiz vahiy ( Allah'ın emir yasaklarını bildirmesi ) anlamında kullanılır. Ama ( erkek olan  ) peygamberler dışındakiler için kullanılan vahiy kelimesi ise yukarıdaki kelime anlamlarında uygun olanı ile açıklanmalıdır. Kelime oyunu veya direk cehalet örneği ile Kuran'da hata aramak sadece çamur atanın elini kirletir, çünkü Kuran güneş gibidir, çamur atmakla kirlenmez, atanın eli - Yüzü, ruhu- kirlenir. Anti parantez Peygamber erkeklerden seçilmiştir çünkü iftira, hakaret, savaş, öldürülme... gibi kesin muhatap olunacak bu zor görev kadınlara yüklenilmemiştir. Hele ki hamilelik veya özel haller gibi ayrıcalıkları da hesaba katarsak bu Allah'ın kadınlar hakkındaki pozitif ayırımcılığı olmuş olur.BAşka şekilde düşünmek sadece önyargılı olmak ve  dar düşünceye sahip olmakla açıklanabilir. Ama manevi olarak önder bir çok kadın da vardır tabii ki : rabiatül adeviyye ...gibi. Bu dinsiz deist (!) ya cahil: Bilmiyor, bilmediği konuda sallıyor, ya da biliyor saklıyor; Önyargılı ve düşman.
Duruma göre anlam vermeyi yine bu cevapta da görüyoruz.Neymiş ilhammış,ilham ile peygambere verilen vahiy türü farklıymış.Ayetler ne diyor?Örneğin şu ayet;


Enbiya=7: Senden önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.


Peki bu ayetlerdeki vahiy kelimesi sizin yukarıda saydığınız bütün anlamları içermiyor mu?Yani bütün anlamlarıyla peygamberlere özgü olduğu anlaşılmıyor mu bu vahyin?İlhamıyla,işaretiyle,şusuyla-busuyla?


Eğer içermiyor derseniz neye göre içermiyor?Buna nasıl karar veriyorsunuz?Vahiy türlerinden ilhamın herkese açık,diğerlerinin sadece peygamberlere özgü olduğu Kur'an'ın neresinden anlaşılıyor?Belki hadislerden anlaşılıyordur onu bilemem ama Kur'an'dan istiyorum özellikle size bu söylediklerinizi düşündüren cümle veya sözcükleri.


Kısacası ''vahiy'' dedi mi bitmiştir,yok şu anlamı şunlara özgü,yok şu anlamı bunlara özgü diye birşey nasıl düşünülebilir?Vahiy dediği zaman zaten bütün anlamlar bu kelimenin içerisine girmiyor mu?Dediğiniz gibi olsa Allah kesinlikle belirtildi değil mi şu anlamı şunlara özgüdür,bu anlamı bunlara özgüdür diye?


Kaldı ki Meryem'in ve İbrahim'in karısı Sara'nın veya Lut'un karısının durumları farklı.İlham filan değil direk vahiy melekleriyle konuşuyorlar.Ayet verelim hemen;


Meryem:16-18=(Ey Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i* göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.


Ali-İmran=45:Hani melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.”


Bunun ilhamı mı kalmış?Direk melekleri görüp konuşuyor.Diğer ayetlere bakalım;



Hud:69-73=Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.”



Ve ayakta duran hanımı, bunun üzerine gülümsedi. O zaman onu, İshak ile ve İshak'ın arkasından Yâkub ile müjdeledik.Karısı, “Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” dedi.Melekler, “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O, övülmeye lâyıktır, şanı yücedir.” dediler.




Gördüğünüz gibi Sara da görüp konuşmuş meleklerle.Yani ilham deyince bu çelişki ortadan kalkmıyor.Kaldı ki vahiy kısmı önemli değil,gayb kısmı daha önemli,ne diyor Allah;


Cinn=26-27:O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez.Ancak seçtiği elçiye açar. Çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler salar.



Ne diyeceksiniz?''Gayb şu şu manalara gelir,şu anlamları peygamberlere özgüdür,şu anlamları herkese açıktır'' mı?Açık açık melekler gaybı bildirmiyor mu yukarıdaki ayetlerde,kadınlara?Nedense burayı es geçmişsiniz,neyse alıştık artık,diğerlerine geçelim.



İslam Gerçekten Semavi Bir Din mi?

İkinci cevap buna gelmiş.Bakalım ne denmiş;

CEVAP: H. Esved asla şefaat etmeyecektir. Hadiste açıkça şefaat edecek diye belirtilen tek hadis ise şefaatin  nasıl olacağını hemen bir cümle sonra açıklamaktadır: " Şehadet edecektir." Zaten diğer hadislerde şefaatten değil, şahit olmaktan bahseder ki bu da bizim görüşümüzü ve ayetlerin anlamını kuvvetlendirir. Hadis ilmi ile biraz uğraşanlar bazı hadis metinlerine zamanla hadisi rivayet eden kişilerin yorumlarının karıştığını bilir. Ama benzer konudaki diğer hadis rivayetleri ile kıyaslayınca hadisin asıl anlamı- amacının ortaya çıkarılması hiçte güç olmamaktadır. Bu hadis ilminde sıkça rastlanan bir durumdur. Yukarıdaki hadislerde bu konuda klasik örnek teşkil etnektedirler. Kısaca  H. esved şahit olacak ama şefaat etmeyecektir. Müfteri yazar daha sonra H. esved'e istilam edilmesi yani selam verilmesi ile ilgili hadisleri sıralıyor ki bu tamamen konudan uzaklaşmadır, cevap bile vermiyoruz: Tüm hacı adayları her dönüşte H. esved'e selam verir. Daha sonra yazar Kabe'ye secde etmemizi diline dolayıp Kabe'ye taptığımızı iddia etmektedir ki cevabı sitemizde vardır. En son olarak müşriklerin kabe'yi tavaf etmelerinden hareketler Müslümanların tavafı arasında bağ kurmaya çalışan dinsize şunu hatırlatalım: Kabe Hz İbrahim'in yaptığı bir binadır, İslam kaynaklı tüm dinlerde kutsal olduğu bildirilir ve İslam öncesi kabe'nin kutsallığından haberdar olan ama İslami olarak ona saygının nasıl gösterileceğini bilmeyen müşrikler kendilerince kabe'de dini ritüeller yapmışlar hatta çevreden pek çok insan da kabe'ye ibadet amacı ile gelmeye devam etmişlerdir. Ama islam Muhammed aracılığı ile Kuran vasıtası ile yeninden öz - asıl hali ile gelince kabe hem putlardan temizlenmiş hem asli özelliklerine kavuşmuştur.
Demek şahitlik de şefaate giriyor ha,bunu öğrendiğim iyi oldu ama siz yine de ''bir cümle sonra...'' dediğiniz cümlenin benim gösterdiğim hadis ile beraber numarasını verebilir misiniz?Ben hadisi şu linkten almıştım;


http://m.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1682


Ünlü bir İslami site ve sanırım onlar da sizinle aynı görüşteler,yani bu şahitlik olayı da şefaate dahil.Yalnız bu cevap hiç olmamış,adeta ekmeğime yağ sürmüşsünüz.Şöyle ki;


İslam öncesi Araplar uzak Rab inancına sahiptiler,bu Rab yani Baş Tanrı göğün en üst katında,arşında otururdu,tıpkı Kur'an'ın Allah'ı gibi.Bu Tanrı'nın yeryüzünde olan biteni göremeyeceği inancı hakimdi,yani onların Rabbi,İslam'ın Rabbi gibi heryerde ve insana şah damarından daha yakın değildi.Bu nedenledir ki Kur'an'da şu tip ayetler vardır;


Ahkaf=28:Allah’ı bırakıp ona yakınlık sağlamaları için edindikleri ilahlar kendilerine yardım etseydi ya!? Aksine onları yüzüstü bırakarak uzaklaşıp kayboldular. Bu onların yalanı ve uydurmakta oldukları şeydir.


Putların ya da putların temsil ettikleri Cinlerin(Tanrı(ça)lar) bir kamera gibi onları izlediklerine,kıyamet gününde haklarında şahitlik edeceklerine inanırlardı.Onlara göre putlar insanların yaptıklarını Allah'a ulaştıran aracılardı,Allah'tan da seçilmiş kişilere vahiy getirirlerdi.


Kara Taş'ın şahitlik edeceğini söylediğiniz de şirkin kralını işlemiş oldunuz.Allah şah damarından daha yakın değil mi insanlara,her yerde değil mi?Neden İslam Öncesi Arapların Rabbi gibi şahitlik etmesi için taşlar koyuyor yeryüzüne?


Bu en kral putperestliklerdendir,İslam aynen bunu devam ettirmiştir,kendiniz itiraf ettiniz.Allah demekki insanların ne yaptıklarından,ne konuştuklarından haberdar olamıyor ki Kabe'ye Kara Taş'ı yerleştirmiş,omzumuza da iki melek!


Cevap vermemeniz umrumda değil ne yazık ki,bir taşa selam vermek ha!


Kabe bir güneş tapınağıdır,Sabi tapınağı,Müşrikler de kutsal saymıştır,teknik olarak Müşrikler de Sabidir,neyse bu önemli değil,putperest ibadeti olduğu açıktır,tavaf bugün bile putperestler tarafından uygulanır,özel anlamları vardır Müsşriklerde bu ritüellerin.


Ay Tanrısı'nın Başka Bir İsmi: SİN
CEVAP: Bir çok kabile içinden ve farklı isimlerden birini bulup sonra da kuranda bırakın cümleyi bir harf (Sin) harfinden hareketle nerelere ulaşıyor müfteri.  Bu ne hayal bu ne hata arada güdüsü...!? Sormak lazım  mesela şura suresi 2. ayette geçen Sin'e bakalım : " Ayn-sîn-kaf" ne demek acaba. Sondan başlayalım  Kaf: kaf dağı, sin: zaten ay tanrısı, ayn: arapça göz demek, topla hepsini: Kaf dağındaki ay tanrısını gözle! Sizce daha mantıklı sallamadık mı... :))
Hoca karadenizli arkadaşına sormuş , çocuğunun adı ne, Oğuz demiş karadenizli. Kızmış hoca kuranda geçen bir isim neden koymadın, E ama koydum ya demiş laz oğlu, nerde geçiyor demiş hoca, karadenizli cevap vermiş, kuranda geçeiyor ya:" Oğuzu billahimineşşeytanirracim." Al işte. aynısı bu deist yazar !
 Benzer garip mantığı İslam'da ağaç kültü başlığı ile de işletir dinsiz deistimiz: "Animizm doğada insan ruhuna az ya da çok benzer Ruhlar bulunduğunu kabul eden dindir. İnanışa göre Ruh sadece insanda yoktur canlı cansız herşeyin ruhu vardır. İslam'da da bu kült olduğuna göre İslam'a Animizm de yamanmış demektir. "
 Bu mantıkla bakarsak yazarında -Mesela- Hıristiyanların bir çok bilimsel buluşlarını reddetmesi, inkar etmesi gerekir. Öyle ya, ortak nokta varsa onlardansındır...Di mi? Unutmayalım ki doğru her zaman doğrudur. Yalancı 2+2=4  dese, itiraz mı edicez.
Kurtubi Sin'in bir kabilede ''insan'' anlamına geldiğini söyler mesela.''Ey'' diyerek bir harfe seslenilir mi hiç?Mantığınız alıyor mu bunu?O ''Sin'' özel anlamı olan bir ''Sin'' ki artık Ay Tanrısı ismi olduğunu düşünmüyorum,Kurtubi'nin açıklamasından sonra.''Ey Sin(İnsan)'' diyerek Muhammed'e sesleniyor büyük ihtimalle.Tıpkı ''Ta-Ha'' gibi.


Aslına bakarsanız Allah'ın Ay Tanrısı olduğunu da düşünmüyorum artık,Güneş Tanrısı olması daha muhtemel,bu konudaki tüm düşüncelerimi buraya dökecek değilim,araştırmalarım tamamlandığında yazımı okursunuz.


Karadenizli size daha fazla uyuyor gibi geldi yahu bana,hakkaten iyi sallıyorsunuz.Neyse diğerine geçelim;


İslam'da Ağaç Kültü ve Kökeni   
CEVAP: Olmuyor çünkü hiç bir İslam alimi bu ayeti böyle anlamadı. Anlamak için garip bir mantık-sızlık- hastalığına tutulmak lazım belki de. Mesela ; Radyolarda parti liderlerini dinleriz. Acaba o parti lideri radyonun içinde mi gizlendi, Radyodaki ses: "Ben falan parti lideri filanım."  dese parti lideri= radyo mu dicez-  O  mantık bu sonuca ulaşıyor da - Olayın dini referans boyutu ise çok kısaca şudur: Allah vahyini 3 şekilde iletir: Direk vasıtasız, vasıta ile ve melek ( Cebrail ) vasıtası ile.Vasıtalardan - Aracılardan - bir taneciği de o  ağaç idi. Olay bu kadar basit işte!
Ee madem vasıtayla vahiy iletiyor,ağaç vasıta oluyor da insan vasıta olamaz mı?Hristiyanlar ''Tanrı İsa'da bedenlendi'' deyince neden kızıyorsunuz o halde?Ağaç vasıta oluyorda ağaçtan üstün olan insan vasıta olamaz mı?


Elinizden gelse Hristiyanları bir kaşık suda boğarsınız ama sapkın gördüğünüz inançları kendiniz benimsediğinizde bunu kolayca itiraf edersiniz,bu da güzel. 


  Ad Kavmini Başkasından Öğreniyor
İDDİA- CEVAP: Yazar, Hz Resul'ün Ad kavminden bir sahabinin bahsetmesi üzerine, konu hakkındaki bilgisini öğrenmek için " Ad elçisi nedir?"dedikten sonra onun anlattıklarını dinleyip, kuran'dan  aynı konu hakkındaki ayetleri sıralamasından hareketle bu ayetleri - hem de herkesin ortasında, herkes o  sahabinin sözlerini duymuş,  yazar kadar huylanacak biri çıkma ihtimalini düşünmeden peygamberimiz - haşa- ayeti uyduruverir.Yahu bu ayet önceden inmiştir, orada bir daha okunmuştur, ilk kez vahyolunsa idi belki iddia-iftiranın bir temeli olabilirdi. Zariyat suresi mekke'de inmiştir ama yazarın aktardığı olay- Kendisi de itiraf etmektedir - Medine'de geçmektedir. YUH yani !
Asıl size yuh,bilgisini öğrenmek içinmiş,bilmiyor diyemiyorsun değil mi?Hadi senin dediğin gibi bir ihtimal var diyeyim,peki sen bana ''senin dediğin ihtimal de var'' diyebilecek kadar objektif misin?Değilsin tabi,bence bilmiyordu ve sordu,cevabı öğrendikten sonra da Kur'an'a koydu.


Herkes Sahabinin sözlerini duysa nolur?Zaten herkes biliyor bu Ad elçisini ve başına gelenleri,bunlar İslam Öncesi Arapların sıklıkla anlattıkları masallardır.Musa'nın,İsa'nın hikayelerini de herkes biliyordu mesela ama Muhammed ''bana inenler değişmemiş halleri'' diyerek millete yutturmayı başardı değil mi?Gördüğün gibi bunu yutturmayı da başarmış.


Peki kimdir bu Ad elçisi?Sanırım hadisin tamamını şimdi buraya almama gerek yok.Ad elçisi İslam Öncesi Arapların masallarında,sıkı durun,Lokman'dır,Kur'an'daki Lokman.Dolayısıyla senin ''konu hakkındaki bilgisini öğrenmek için'' ve sonra da  ''ilk kez vahyolunsa idi belki iddia-iftiranın bir temeli olabilirdi'' demen cahilliğinden ötürüdür.Şunu bil ki biz kimseye iftira atmayız,bizi dindaşlarınla karıştırıyorsun.Neyse şu linke tıklayın da görün bakalım ''Ad elçisi'' kimmiş;


http://dinsizdeist.blogspot.com/2012/03/lokman-ve-ogutleri.html


Yani ne Muhammed bu masalı biliyordu ne de bu masal Muhammed'den önce bilinmiyordu.


Rumlar Galip mi Oldu,Yenildi mi? 
CEVAP: Offf  of. Olay ne? Önce Rumlar mağlup olur. Ama Allah Rum  suresinin ilk ayetlerini gönderir. Rumlar yenilmiş olsa da ileride yenecek anlamında ayet iner. Ebu Bekir bir  müşrik ile de iddialaşır ve sonra ayetin  önceden haber verdiği durum aynen gerçekleşir, Rumlar İran'lıları yener. Hadisi rivayet eden Ebu Sa'id sadece olayı anlatırken tarihi sıralamayı  karıştırır - Veya daha büyük ihtimal hadisi rivayet edenler hadisi aktarırken tarihi olayların sırasını karıştırırlar, ki bu hadis rivayetinde çok sık karşılaşılan bir durumdur -  Ama yazar bu Kuran mucizesinden de İslam'a saldırmak için bir kulp bulmayı başarır ya, helal olsun. YUH! Anti parantez belirtelim Muhammed Rumlar galip oldu demiyor, hadisi rivayet eden ravinin haberi bu. Neyse...! Neresi doğru ki yazarın görüşleri, bunu da düzeltelim !
Benim ne suçum var yahu,tarihi karıştıran raviye kızmıyorsun da bana mı sitemin?Sonuçta çelişkili,var mı ötesi,kendin diyorsun karıştırmış diye?Muhammed demiş ya da dememiş önemli değil,önemli olan hadisin çelişkili olması ve sahih hadisler içerisinde yer alması.Demekki hadis alimleri bu sözün Muhammed'e ait olduğunu düşünüyorlardı ya da bu hadisteki çelişkiyi gideren yani hadisi tamamlayan bir hadis daha vardı ama elimize ulaşmadı. 


Herneyse geçelim bunu,buna mucize demişsin ki bu iddia için ayrı bir yazı yazmayı düşünüyorum zaten,şimdi geçelim.


Ama Yabancı Kelimeler Var Kur'an'da 

KURAN ONA DA CEVAP VERIYOR: MUTESABIH AYETTE VAR
CEVAP: Âl-i İmran 7. ayette Allah açıkça bazı ayetlerin müteşabih - Araştırma ile ancak anlaşılabilecek - ayetlerin Kuran'da olduğunu ifade eder. Bu ayette belirtildiği gibi muhkem yani okuyunca anlaşılabilecek - Ki Kuran'ın büyük çoğunluğu böyledir - ayetlerden oluşurken yine Kuran bazı ayetlerin araştırılması gerektiğini ifade eder. Zümer 28. ayet Kuran'ın çoğunluğu olan muhkem ayetleri ifade eder, müteşabihler ise zaanla sırlarını ortaya çıkarır. Bu da Kuran'ın bir başka mucizevi yönüdür.    
Kuran'daki yabancı kelimeler konusuna gelince: Kuran apaçık Arapça bir kitaptır. Yani Arap dilini bilen herkes Kuran’da söylenenleri anlar. Kuran’da Arap diline daha önceden başka dillerden geçmiş kelimeler olabilir ama bunlar da zaten Arapça’dır. Arap dilinde olan kelimelerdir. Burada dil bilimi düşünülmeden, sadece bir iddiada bulunmak için ortaya atılmış bir suçlama vardır. Bu özellik sadece Arap dilinde değil her dilde vardır. Her dile başka dillerden kelimeler geçer ve bu dile yerleşir. Aynı şey Türkçe’de de geçerlidir. Örneğin “ Kemal, final imtihanında kopya çektiği için fakülte konseyi kararıyla üniversiteden uzaklaştırıldı”. Bu cümle Türkçe bir cümledir. Her okuyan bu cümleyi anlar fakat bu cümledeki kelimelerin tamamına yakını başka dillerden Türkçe’ye geçmiş kelimelerdir. Kelimelerin başka dillerden geçmiş olması bu cümlenin Türkçe olmadığı anlamına gelmez. Aksine bu cümle içindeki kelimelerin hemen hemen hepsi yabancı dillerden geçmiş kelimeler olsa da, herkesin anlayabileceği açık bir Türkçe’dir. Kuran’da bu şekilde anlaşılır bir Arapça ile yazılmış bir kitaptır. Ayetlerde de Kuran’ın bu yönü açıkça vurgulanmaktadır.
Gel de yuh çekme yahu.Müteşabıhla yabancı kelimeler ne alaka?Bir de araştırma ile anlaşılabilecek ayetler demiş müteşabıh ayetlere,çarpılacak arkadaş.Çünkü Kur'an'a göre müteşabıh ayetlerin yorumunu sadece Allah bilebilir;

Ali İmran:7=Sana Kitap’ı indiren O’dur. Onda Kitap’ın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır, diğerleri de çeşitli anlamlıdırlar. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: "Ona inandık, hepsi Rabbimiz’in katındandır" derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünür;

Yani eğer yabancı kelimeler müteşabıh ayetler içine giriyorsa(ki bunu da İslam tarihinde ilk kez bu arkadaş söylüyor büyük ihtimalle) şimdi bizim o kelimelerin anlamlarını bilmiyor olmamız gerekirdi ama biliyoruz.Demekki neymiş müteşabıh değilmiş.


Müteşabıh,yabancı kelimeleri de içine alıyorsa bile Kur'an Allah'ın dediği gibi ''pürüzsüz Arapça'' değil,zaten çelişkili olan kısım bu.Kur'an'ın müteşabıh olması da ayrıca bir çelişkidir zaten de şimdi girmeyelim hiç.


Cevabın ikinci paragrafına gelirsek,bu da çok sık tekrarlanan,aslı astarı olmayan bir cevaptır.Evet diller birbirlerine kelime vb. verirler,bu doğrudur ama Kur'an'daki durum öyle değil.Eğer denildiği gibi öyle olsaydı o kelimelere de Arapça denirdi ama madem öyle Suyuti gibi büyük İslam alimleri neden o kelimeleri ''yabancı kelimeler'' kategorisinde dahil edip bir de hepsinin aslında hangi dile ait olduğunu yazsınlar?Bunun mantığı nedir?Madem Arapçalaşmış o kelimeler de neden böyle bir zahmete girmiş İslam alimleri?Bu bir.


İkincisi Kur'an'ın Arap diline etki ettiği bir gerçektir,bayaa değişikliklere neden olmuştur Arap dilinde.Dilbilgisel olarak bile bugünkü Arap diliyle tonla uyuşmazlığı vardır,tabi bunlar dilbilgisi hatalarıdır.Örneğin şu araştırmama bir bak derim;


http://dinsizdeist.blogspot.com/2010/11/kurandaki-yabanc-kelimeler_29.html


Linkte verdiğim kaynağa da bak bakalım neler yazıyor?Durum böyleyken Kur'an'ın pürüzsüz Arapça olduğu düşünülebilir mi?


Ayrıca bir de Garib kelimeler vardır Kur'an'da,bunlardan Ömer'in bile anlamını bilmediği kelimeler vardı,bunun için de bakınız şu araştırmama;


Diğerleri

İDDİA- CEVAP: Yazar Kuran'ın bazı konularda helal veya haram hükmü gelmeden önce peygamberimizin bazı uygulamaları ile konu hakkında ayet inip kesin hüküm verilince aradaki farklılıktan hareketler İslam'da hata arama gayretine girişmiştir. Mesela hicretin 6. yılında içki haram kılınınca peygamberimizin daha önce içki içenlere sadece kızıp yanlarından ayrıldığını belirtmektedir. Halbuki içki kademe kademe yasaklanmış, mesela bir ayetle sadece namaz dışında içki içilebileceği ifade edilmiş, böylece günde beş kere içkiden uzak olma alışkanlığı topluma kazandırılmış, zamanla kademe kademe ayetlerle içki - Toplum psikolojisi hazır olunca- tamamen yasaklanmıştır. Yani doğal bir süreçten bile negatif sonuç arama gayreti ortaya çıkmaktadır.

   "Dinsiz deist" ayrıca recm  konusunda  hareketle İslam'a saldırmak istemektedir ki yine aynı metodu kullanmaktadır. Kuran zina edene " Teşhir ve dayak " cezasını verir. Recm Yahudilik dininde olan bir ceza şeklidir, Tevrat'ta geçer. Kendisini de ele aldığı hadislerde de açıkça yazıldığı gibi Yahudiler zina ediyor, peygamberimize geliyorlar, cezasını soruyorlar, Tevrat'tan - Suçlular Yahudi oldukları için - suçun cezasını bildiriyor, ve kendi dinlerine göre cezalarının hükümlerini uygulattırıyor. Bu hüküm şekli yani her ferdin tâbi olduğu hukuk sistemine göre cezalandırılması görüşü hala İslamî sistemin bir parçası olarak savunduğumuz bir konudur ama dinsiz deist'imiz buradan da hareketle hata arama gayretini ihmal etmemiştir.
    Kuran'ın toplanması ve peygamberimizin ümmi olup  olmama meselesi sitemizde cevaplanmıştır.
Kademe kademe olamayacağının cevabını zaten ben yazımda vermişim,keşke iyi okusalardı,tekrar okuyun bakalım,anlamazsanız açıklarız;


http://dinsizdeist.blogspot.com/2011/01/icki-ne-zaman-yasakland.html


Vay be Yahudiler ne zamandan beri Muhammed'e danışmaya başladılar?Gerçekten komiksiniz.Hadi Yahudilerle olan muhabbeti geçtim,keçinin yediği recm ayetini napacaksınız?Ömer'in sözlerini filan?


Kur'an'ın toplanmasıyla ilgili yazınızı okumayacam,muhtemelen her zamanki asılsız sözlerdir.


Yazımı sonlandırıyorum,gözümden kaçan cevaplarınız var ise bildirin onları da cevaplıyım.