Süleyman,Sebe Kraliçesi ve Fablların Kökenleri

Süleyman'ın Mucizesi ve Sebe' Kraliçesi ve Hudhud Kuşu ile Diğerleri


Neml Suresi, ayet 16:
"Ant olsun ki, Süleyman, Davud'un mirasçısı oldu. Süleyman; 'Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden bolca verildi. Kuşkusuz bu apaçık bir üstün iyiliktir' dedi."
Aynı sure, ayet 17-19:


Bu ayetlerde, Süleyman'ın, "cin"ler, insanlar ve "kuş"lardan oluşan ordusunu toplayıp yola çıktığı, yolda karınca deresine vardığında karıncalarla karşılaştığı, bir karınca liderinin; "Karıncalar! Haydi yuvalarınıza girin de; Süleyman ve ordusu, farkında olmadan sizi ezmesin!" diyerek öteki karıncaları uyarmasına tanık olduğu, bu uyarı sözlerine güldüğü, bu sözleri anlamasını sağlayan Tanrı'nın iyiliğine "şükür"le karşılık verdiği anlatılıyor.


Aynı sure, ayet 20-23:
"Süleyman, kuşları gözden geçirdi ve: 'Hüdhüdü (çavuşkuşunu) niçin göremiyorum? Yoksa, yitiklerden mi oldu? Kesinlikle ağır bir cezayla cezalandıracağım onu. Ya da keseceğim. Meğer ki, açık bir kanıta dayalı bir gerekçeyle bana gelmiş ola!' diye konuştu. Çok geçmeden hüdhüd gelip şunları söyledi: 'Süleyman! Senin bilmediğin bilgiler elde ettim. Sebe' (ülkesi)den, sana kesin bilgi (haber) getirdim. Kadın buldum! Hükümdarlık eden bir kadın. Her şeyden kendisine bolca verilmiş. Bir de büyük tahtı var..."'
Anlaşılan, "Süleyman'a kadın bulmasaydı", "hüdhüd" denen kuşun hali haraptı!


Aynı sure, ayet 24-26:


Bu ayetlerde, "hüdhüd"ün, Sebe' (Yemen'de bulunan Saba) kentindeki toplumun dinsel inançları konusunda da, Süleyman'a bilgi (!) verdiği açıklanıyor.


Aynı sure, ayet 27-28:
Süleyman, "hüdhüd"e seslenerek:
'"Bakacağız, doğru mu söylüyorsun, yoksa yalan uyduranlardan mısın, anlayacağız. Şimdi sen şu mektubumu götür, (Kraliçe'nin sarayındaki) ilgililere ilet. Sonra, bir yana çekilerek ne sonuca varacaklarını anlamak için bekle!' dedi."
Aynı sure, ayet 29-37:


Bu ayetlerde, Süleyman'ın mektubunu alan Sebe' (Saba) Kraliçesi'nin, danışmanlarını topladığı, mektubun içeriğini görüştüğü, eğer Süleyman'a birtakım armağanlar göndermezse, onun gelip ülkesini altüst edebileceğini, bunun hükümdarlarca uygulanagelen bir gelenek olduğunu söylediği, sonra, Süleyman'a armağanlar gönderdiği, ama, Süleyman'ın, kendisinde çok daha bol mal-mülk bulunduğunu söyleyerek bu armağanları kabul etmediği, Kraliçe'nin armağanlarını getiren elçisine; "Geri götür armağanları. Ve onlara, benim ant içerek: 'Ordumla, karşı koyamayacakları bir orduyla gelir; onları, ezilmiş ve alçalmış duruma düşürerek ülkelerinden çıkarırım!' dediğimi söyle!" biçiminde seslendiği bildiriliyor.


Aynı sure, ayet 38-40:


Bu ayetlerdeyse: Süleyman'ın (Sebe' Kraliçesi'ne kavuşması için, Tanrı'nın sağladığı) şaşılası "mucize"si anlatılıyor: 


Süleyman, danışmanlarına ve ileri gelen ilgililere: "Onlar bana teslim olmadan önce, Kraliçe'nin tahtını-sarayını, bana, buraya kim getirilebilir?" diye sormuş; '’cinlerden ifrit" hemen atılıp şu karşılığı vermiş: "Sana onu ben getiririm! Hem de, sen daha yerinden kalkmadan." Bir başkası atılıp kendisini daha güçlü göstermiş ve "Ben, onu sana daha çabuk, sen daha gözünü açıp yummadan getirebilirim!" diye konuşmuş. Ve de "getirmiş"!


Ancak "Neml" (karınca) Suresi'nin buraya değin sunulan ayetlerindeki bir sürü [...] ve olamazlık yanında, Süleyman-Sebe' (Saba) Kraliçesi masalına ilişkin kesimde, "yenilir-yutulur" türden olmayan iki olamazlık var: Bunlardan biri coğrafya yönünden,öbürü tarih yönünden.


Coğrafya yönünden olamazlık: Yahudi Kral ve Peygamberi Süleyman'ın bulunduğu yer: Yeruşalim (Kudüs). "Sebe"' (Saba) kent ve devletinin bulunduğu yerse: Güney Yemen'de, Kızıl Deniz'le Aden Körfezi arasında kalan buruna çok yakın bir kesimde. Yani Yeruşalim nereee, Sebe' nere? Arada, 2000 km.den çok uzaklık var. Bu kadar bir uzaklıktan, Sebe' Kraliçesi'nin taht ve sarayının bir anda alınıp götürülmüş olabileceği düşünülebilir mi? Yani gerçekle bağdaşabilir mi bu? Buna inanmak için çocuk masallarında anlatılanlara inanacak kadar "gerçek"lerden uzaklaşmak gerekir. 


Süleyman'ın mucizelerine ilişkin ayetlerde anlatılan masal ve saçmalıkları, başka konulardaki saçmalıklar gibi, "akıl ve bilim"le bağdaştırmaya çalışan Sadeddin Evrin Paşa, "Süleyman'ın rüzgâra (yele) binerek sabahtan akşama kadar olan bir zaman içinde 2 aylık bir uzaklığa varabildiğini" anlatan Sebe Suresi'nin 12. ayeti üzerine, şunları yazmaktan kendini alamıyor: "Çocuk masalı, 'uçan halı' veya 'süpürge üzerinde uçan, küpe binen cadı' örneği gibi Süleyman'ın gökyüzünde tahtıyla uçarak İstanbul'a geldiği ve burada Belkis'e (Sebe' Kraliçesi'ne) köşk yaptırdığı efsanesi, tamamen hayal mahsulüdür."


'Peki, Sebe' Kraliçesi'nin taht ve sarayının 2000 km.den daha çok bir uzaklıktan,bir anda Yeruşalim'e (Kudüs'e) getirtilip kondurulması ne "mahsulüdür" Paşam? Bu da aynı tip bir Çocuk masalı değil midir?


Tarih yönünden olamazlık: İslam Ansiklopedisi'nden, konuya ilişkin bir kesimi, anlaşılabilir bir Türkçeye çevirip sunmak yerinde olacak:
"...Süleyman Peygamber'i ziyaret etmiş olan Sebe' (Saba) Kraliçesi'nin öyküsüne, bu öykünün tarihsel değerine gelince: Sebe' ve Main (Devleti) hakkında bildiğimiz her şey, bu ülkede bir kraliçe bulunduğuna ilişkin ileri sürülen varsayımın tersini ortaya koymaktadır.Glaser'in ve E. Meyer'in hâlâ inandıklarına uyacak biçimde, Sebe"de kadın bir hükümdarın yaşamış olduğuna tanıklık edecek bir belge bulunup gösterilemez. Eski Sebe' kabilelerinin İÖ XI. ya da X. yüzyıla ait olduğuna, Süleyman'ın zamanında kuzeye doğru uzaklara uzanan büyük bir Sebe' devletinin bulunduğuna ilişkin varsayımı ileri sürmeyi mümkün kılacak bir tanıklık (belge, kanıt) da yoktur. Sebe' Kraliçesi kişiliğini de, Sebe'lilerin asıl ülkesi olan Yareb'in bir kraliçesini görmemiz de mümkün değildir. Bu, bir uydurma olarak, aralarında Aribî Kraliçeleri tarihçe bilinen Kuzey Arabistan Kraliçelerinin varlığının bir anısı olabilir. Bu anı, Araplar tarafından yeniden ele alınmış ve Sebe' Kraliçesi Belkis efsanesi gelişmiştir..."


Olanca dinciliğine karşın Prof. Dr. Neşet Çağatay bile şunları yazıyor:
"Öte yandan, söylentilerin, İsrail Kralı Süleyman'la (saltanatı: İÖ 973-933) çağdaş gösterdiği Sebe' Melikesi hikâyesi, tarihi olaylara pek uygun düşmemektedir. (...) Yemen'de Belkis adlı kraliçeyi, Himyerliler döneminde Belkis Bint Hedhad adı altında ve Miladi 330-345 yılları arasında hüküm sürmüş olarak görüyoruz ki, Hıristiyanlığa yeni girmiş olan Habeşlilerin bunun zamanında Yemen'e saldırışları olmuştur. Bu kadınla, ondan 13-14 yüzyıl önce yaşamış olan İsrail Kralı Süleyman arasında bir ilgi olamaz.Yemen'deki Sebe' Devleti, en erken İÖ VIII. yüzyılda kurulduğuna göre, aşk öyküleri dillere destan olan Belkis'in, Sebe' Melikesi olması bile uzaktır..."


"Bu Sebe' Devletinin bir kraliçesinin, İsrail Kralı Süleyman'la ilişki kurmuş olması, tarihi gerçeğe uymadığı halde, eski tarihçiler, bundan söz ederler..."


"Eski tarihçiler" ne demek? "Kutsal kitap" Kuran bile söz etmiyor mu? "Tarihsel gerçeğe" uymadığı halde?!


Kur'an dan izlemeyi sürdürelim: Aynı sure (Neml), ayet 41-44:
"Süleyman; Tahtmı-sarayını onun tanıyamayacağı bir duruma getirin de bakalım, tanıyabilecek mi, yoksa tanıyamayacak mı?' dedi. Kraliçe gelince, 'Senin köşkün böyle miydi?" diye soruldu. O da 'Onun gibi!' karşılığını verdi. Ve 'Daha önce bize bilgi verilmişti de kendimizi (Süleyman'ın buyruğuna) teslim edenlerden olmuştuk!' dedi. Kraliçe'yi o zamana dek bundan alıkoyan, Tanrı'nın dışında taptığı şeylerdi. Çünkü Tann'ya (Tektanrıya) inanmaz toplumdandı. Kraliçe'ye: 'Köşke girebilirsiniz!' dendi. Kraliçe salonu görünce, onu, derince bir su sandı ve eteğim çekti. (Ve Süleyman, görmek istediği [...]*) Süleyman gerçeği açıklayıp; 'Gerçekte bu gördüğün, camdan yapılmış bir saraydır' dedi. Kraliçe de bunun üzerine şöyle konuştu: 'Tanrım! Kuşkusuz, ben kendime yazık etmişim! Şimdi, ben de Süleyman'la birlikte, dünyaların Rabbi olan Allah'a kendimi teslim ettim.'"
Masal Kraliçesi, aslında "Allah"a değil; Yahudi Kralı Süleyman'a kendini "teslim" etmiş oluyordu!


Tevrat'ta da "Ve Seba' Kraliçesi, Rabbin adından ötürü Süleyman'ın ününü işitince, onu bilmecelerle denemeye geldi..." diye başlayan bir öykü var. (Bkz. I. Krallar, 10:1-13; II. Tarihler, 9:1-12.),Ancak, Süleyman-Sebe' Kraliçesi masalının Kur'an'daki biçimi yok Tevrat'ta. Tevrat'ta yok ama, Tevrat yorumlarında var. Örneğin "Ester" (Esther) adlı bölümde, Kral Ahaşveroş-Ester (Kraliçe Ester) ilişkisinden söz edilir. Bu bölümün Aramî çevirisinde (II. Targum'da) Kral Ahaşveroş-Kraliçe Ester karşılaşması üstüne, yorumda yer alan anlatımlar, Kur'an'm yer verdiği Süleyman-Sebe' Kraliçesi masalında anlatılanlara, "tümüyle uyuyor" denecek ölçüde benzemekte. Bu nedenle, bir yabancı yazar konuya ilişkin şunları yazmakta:
"Kur'an'da anlatılan biçimiyle Süleyman-Sebe' Kraliçesi öyküsü, Ester üzerine yazılmış olan II. Targum'dan alınmıştır. Muhammed, kuşkusuz, onun, Yahudilerin Mukaddes kitaplarının bir bölümünü oluşturduğuna inanıyordu. Oradaki akla ve gerçeğe aykırı sözler, kendisinin ve Arapların zevklerine o denli uyuyordu ki, bunu Neml Suresi'nin ayetlerine aktardı..."
Bence, Muhammed, çeşitli Yahudi kaynaklarından, belki biraz da İran çevrelerinden aldıklarını bir araya getirmiş, kimi yerlerini değiştirmiş ve hepsinden katarak "salata"ya benzer bir şey yapmıştır. Ya da başkaları eliyle yapılmış olan salatayı aktarmıştır Kur'an'a. Zaman zaman da bunu yaptığına tanık olmuyor muyuz?


Her neyse... Önemli olan, böylesine akıl ve gerçek dışı bir masalın Kur'an'da yer almış bulunması. "Kaynaklar da ilginç, önemli; ama daha önemlisi bu.


Düşünün, masalın Kur'an'da yer aldığı biçimine göre, Tanrı; Süleyman Peygamber'e ne "mucize"ler gösterme olanağı vermiş! Hele aralarında büyük "aşk"ın tutuştuğu Sebe' Kraliçesi ne kavuşsun ve [...]* diye verdiği "mucize" olanağı!.. [...]**


Gelin görün ki; Tevrat'ın anlattığına bakılırsa, Kral (Peygamber) Süleyman, Tanrısından çok, "kadın"lara eğilmiş ve kadınlar için Tanrısından oldukça uzaklaşmış. Tevrat'ın I. Krallar bölümünde şunları okuyoruz:
"Ve Kral Süleyman, Firavun'un kızıyla birlikte, Moabîler, Ammonîler, Edomîler, Saydalılar ve Hittîlerden; pek çok yabancı kadınlar sevdi. Tanrı'nın İsrailoğullarına: 'Onların arasına gitmeyeceksiniz, çünkü onlar, sizin yüreklerinizi kendi Tanrılarına doğru saptırırlar!' diye söylediği toplumlardan oldukları halde. Süleyman, onlara sevgiyle yapıştı. Ve onun 700 karısı. Kral kızı olup, 300 de cariyesi vardı.Ve karıları, onun yüreğini saptırdılar." (Bap 11, ayet 1-3.)
Ne demeli, Tanrı olarak sen tut o denli önem ver, [...]*** ve Sebe' Kraliçesi'ne olan aşkını doyurması için bile, bir sürü "mucize" göstermesini sağla, o da tutsun, Kral ve Peygamber olarak sana "ihanet" etsin"! "Nankörlük" işte! 


Kaynak:Turan Dursun ''Kutsal Kitapların Kaynakları I-II-III''

Benim Notum

Yukarıda da okuduğunuz gibi Turan Dursun bu masalın araştırmacılar tarafından ''Ester'in II.Targumu''ndan alındığının söylendiğini yazmış.Ben başka bir kaynaktan bu masalın Targum'da nasıl geçtiğini alıntılayacağım,benzerlikleri görünce yine çok şaşıracaksınız;

Süleyman'ın kalbi şarap ile neşelendiği bir zaman,kara hayvanlarına,göğün kuşlarına,yüryüzünde sürünen sürüngenlere ve yukarıdaki şeytanlarla cinlere diğer krallara ihtişamını göstermek için büyük bir dans gösterisi yapmaları emrini verdi.

Ve bütün kraliyet katipleri isimleriyle çağırıldı,esirler,mahkumlar ve onlardan sorumlu olan görevlilerden başka herkes oradaydı.Yalnız kızıl-kuş bu emre itibar etmedi,ortalıkta görünmüyordu.Ve Kral Süleyman onun bulunup zorla getirilmesi emrini verdi,doğrusu onu bulunca öldürecekti.Ama kuş kendiliğinden ortaya çıktı,ve:
Ey Lordum!Yeryüzünün Kralı!Kulağını aç ve beni dinle; 
Kendi kendime sana boyun eğmeyen krallıkları ve şehirleri tespit etmem gerektiği kararını verdim benim büyük Efendim.Bu zor kararı verdiğimden beri neredeyse 3 aydır,ne bir ekmek kırıntısı yedim ne de bir damla su içtim,ta ki dünya turumu bitirinceye kadar. 
Doğuda Kitor adında güçlü bir şehir buldum,şehir altın külçelerle çevrili,ve sokaklarında çöp gibi gümüş dolu,ağaçlarının kökleri dünyanın merkezine uzanıyor,nehirlerinin suyu Eden bahçesinden akıyor.Birçok adam bahçeye yakın yerlerden derlenmiş çiçekli elbiseler giyiyor.Onlar ok atıyorlar fakat yay kullanamıyorlar.Şehir halkı Sebe Kraliçesi denilen bir kadın tarafından yönetiliyor. 
Efendim eğer istersen,uşağın,kuşağımı bağlasın(Sebe'ye mesaj iletmek için kağıdın koyulacağı kese),Sebe'deki Kitor kalesine doğru yola çıkayım ve krallarını zincirlere,soylularını demir halkalara vurayım ve onları senin huzuruna getireyim.
Bu öneri Süleyman'ın hoşuna gitti,ve katipler kuşun götürmesi için bir mesaj hazırladılar,kuş gökyüzünde uçarak uzaklaştı.Kalabalık bir kuş sürüsüyle güçlendirildi ve Sebe Kalesi'ne vardı.Şans o ki Sebe Krailçesi sabahleyin denize tapınmak için dışarıdaydı,kalabalık kuş sürüsü nedeniyle hava karardı(güneşe engel olabilecek derecede kalabalık bir sürüydü),kuş sürüsünü görünce Kraliçe elbiselerini parçalayacak kadar büyük bir telaşa kapıldı.Kuş Kraliçe'ye doğru inişe geçti,ona iyice yaklaştı,Kraliçe kuşun açık kanatları altındaki mektubu gördü ve okumaya başladı;
Kral Süleyman sana selamlarını sunar,ve: 
Yüce ve Kutsal olan bana yeryüzündeki hayvanları kontrol etme yetkisi verdi...Dört bucağın kralları bana iyi dileklerini iletir.Eğer o(kuş) senden memnun olarak dönerse ve bana iyi dileklerini iletirsen seni diğer herkesten üstün kılarım.Ama memnun olarak dönmezse seni tutuklamaları için krallarımı ve ordularımı yollayacağım (yeryüzünün hayvanları benim halkımdır,göğün kuşları destekleyicim,şeytanlar ve cinler ise senin düşmanındır). 
Sebe Kraliçesi mektuptakileri okuduğunda korkudan tekrar elbiselerini yırttı.Ve soylularından tavsiye vermelerini istedi.Onlar Süleyman'ı tanımıyorlardı ama Süleyman'a deniz yoluyla gemiler dolusu süs ve mücevherler,aynı anda doğan mor giysili 6000 erkek ve kız göndermesini ve yıl sonunda onu ziyaret edeceğini bildiren bir mektup göndermesini tavsiye ettiler.Süleyman'ın Ülkesi ile Sebe Ülkesi arasında 7 yıllık mesafe vardı fakat Kraliçe 3 yıl içinde geleceği sözünü verdi.

Sonunda Kraliçe Ülkeye vardığında Süleyman Kraliçeyi karşılaması için sabahın şafağı gibi ışıl ışıl parlayan bir elbise giydirdiği elçisini yolladı.

Elçi ve adamları yanına gelir gelmez Kraliçe taşıtından dışarı çıktı; 

Elçi:Bunu neden yaptın?

Kraliçe:Sen Süleyman değil misin?

Elçi:Hayır değilim,onun hizmetkarıyım.

Süleyman Kraliçe'nin geldiğini duydu ve Camdan Sarayına gidip tahtına oturdu.Sebe Kraliçesi camdan zemini görünce su sandı ve ıslanmaması için eteğini kaldırıp ilerledi.Süleyman Kraliçe'nin bacağındaki kılları görünce Kraliçe'ye ''güzelliğin bir kadının güzelliği'' diye bağırdı.Ama kılların erkek kılları gibi,bir kadında güzel durmuyor.

Bunun üzerine Kraliçe şöyle dedi:Efendim,senin için 3 tane bilmecem var,eğer bunlara doğru cevap verirsen senin bilge bir adam olduğuna ikna olacağım,ama bilemezsen çevrendekiler gibi birisin demektir.

Süleyman soruların hepsini bilince Kraliçe çok şaşırdı,ve:''Seni en doğru ve dürüst bir yönetici olarak bu tahta yerleştiren Tanrına övgüler olsun Efendim'' dedi.

Ve Kraliçe Süleyman'a çokça altın ve gümüş hediye etti ve Süleyman da Kraliçe'ye ne arzu etsiyse verdi.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yahudi açıklamalarında Kraliçe'nin Süleyman'ın çözmesi için birkaç bilmece sorduğu söyleniyor fakat Kur'an'da bundan bahsedilmiyor,İslam geleneğinde görebiliyoruz ancak.

İslam geleneğinde(hadisler,rivayetler) Kraliçe eteğini kaldırınca bacaklarının kılsız olduğunun görüldüğü ve böylece Süleyman'ın onun kadın olduğunu anladığı yazılıdır,esas kaynakta ise bacakları kıllarla kaplıdır.

Burada biz bu hikayede hiç gerçeklik payı olup olmadığını soracağız.Bu hikayenin gerçeğe uygun olanını Tevrat'ın 1.Krallar kitabının 10. bölümünün 1'den 11'e kadarki olan ayetlerde görüyoruz;
Saba Kraliçesi, RAB'bin adından ötürü Süleyman'ın artan ününü duyunca,onu çetin sorularla sınamaya geldi.Çeşitli baharat, çok miktarda altın ve değerli taşlarla yüklü büyük bir kervan eşliğinde Yeruşalim'e gelen kraliçe,aklından geçen her şeyi Süleyman'la konuştu.Süleyman onun bütün sorularına karşılık verdi. Kralın ona yanıt bulmakta güçlük çektiği hiçbir konu olmadı.Süleyman'ın bilgeliğini,yaptırdığı sarayı,sofrasının zenginliğini,görevlilerinin oturup kalkışını,hizmetkârlarının özel giysileriyle yaptığı hizmeti,sakilerini ve RAB'bin Tapınağı'nda sunduğu yakmalık sunuları gören Saba Kraliçesi hayranlık içinde kaldı.
Krala, “Ülkemdeyken yaptıklarınla ve bilgeliğinle ilgili duyduklarım doğruymuş” dedi, “Ama gelip kendi gözlerimle görünceye dek inanmamıştım. Bunların yarısı bile bana anlatılmadı. Bilgeliğin de, zenginliğin de duyduklarımdan kat kat fazla.Ne mutlu adamlarına! Ne mutlu sana hizmet eden görevlilere! Çünkü sürekli bilgeliğine tanık oluyorlar.Senden hoşnut kalan,seni İsrail tahtına oturtan Tanrın RAB'be övgüler olsun! RAB İsrail'e sonsuz sevgi duyduğundan, adaleti ve doğruluğu sağlaman için seni kral yaptı.”
Saba Kraliçesi krala 120 talant altın,çok büyük miktarda baharat ve değerli taşlar armağan etti.Krala o kadar baharat armağan etti ki, bir daha bu kadar çok baharat görülmedi.
Bu arada Hiram'ın gemileri Ofir'den altın ve büyük miktarda almug kerestesiyle değerli taşlar getirdiler.1.Krallar:10=1-11
Yani Kraliçe'nin Süleyman'ı ziyaret etmesi dışındaki diğer herşey uydurmadır.Kur'an'a göre Süleyman Cinlere,Şeytanlara hükmeder Targum'a göre de öyle,tüm bunlar hikayenin Yahudi geleneğinden Kur'an'a sokulduğunun kanıtıdır.


Bu lafı çok kullanıyorum ama yine gördüğünüz gibi masallar 1-2 minnacık ayrıntı dışında tamamen aynı,Kur'an olduğu gibi Yahudilerden almış bu masalı da.