Korunmuş Gökyüzü

Mucize İddiası: 
Ve gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise bunun delillerinden yüz çeviriyorlar.
  21-Enbiya Suresi 32 
Atmosfer’imiz gözle görmediğimiz gazlardan oluşmuş, 10 bin km’ye varan kalınlıkta şeffaf bir kabuktur. Uzay’dan Dünya’mıza hergün irili ufaklı milyonlarca meteor düşmektedir. Atmosfer’imiz bu meteor bombardımanına karşı şeffaf yapısına rağmen adeta çelikten bir set gibi karşı koymaktadır. Atmosfer’in bu özelliği olmasaydı Dünya’da hayat olmazdı, yeryüzü ise delik deşik olurdu. Bunun bir örneğine uydumuz Ay’a gidildiğinde tanık olduk. Sağanak halinde yağan taşlar, Ay yüzeyine çarpmış, irice olanları ise Ay’ın kabuğunun içine de girerek derin çukurlar oluşturmuştur. Meteorlar, Atmosfer’deki moleküllere, büyük bir hızla çarpmakta, yüksek bir sıcaklık kazanıp buharlaşmakta ve toz parçalarına dönüşerek kaybolmaktadır. Atmosfer aynı zamanda Güneş’ten gelen zararlı ışınları bir Şltre gibi süzerek Dünya’daki hayatın yok olmasını önlemektedir. Bu süzme işlemi de Evren’deki diğer oluşumlar gibi çok ince şekilde planlanmıştır.  
Mantık ve vicdan, gökyüzünün bu koruyucu özelliklerinin tesadüfen oluştuğu iddiasını da, Kuran’ın bir insanın aklı ve becerisi ile yazılabileceği iddiasını da reddetmektedir. 

Reddiyem:

Ayet göğe “korunmuş” tavan diyor koruyucu değil. Atmosferimiz ise koruyucudur. İddia sahipleri bilmiyorlarsa bunların ne manaya geldiğini açıklayayım:


Korunmuş: Herhangi bir zarara karşı korumaya alınmış olan, kendisi korunan.

Koruyucu: Herhangi bir olumsuzluğa karşı, zarar görebilecek şeyleri korumaya alan, başkalarını koruyan.

Dolayısıyla iddia baştan çöplüktür. Mucize iddiacıları bu kadar basit bir ayırımı bile fark edemeyecek kadar dikkatsiz olamazlar, ayetleri kasıtlı olarak çarpıttıklarını düşünmeye başlayacağım artık. Nasıl olsa araştıran, sorgulayan bir kitleye hitap etmiyorlar, “biz çarpıtalım nasıl olsa yerler” diye düşünüyorlar sanırım. Neyse…

Bu ayette zaten bilimsel bir mucize olamaz, çünkü anlatılanların açıkça o zaman bilinen(inanılan)  şeyler olduğunu ayetin kendisinden zaten anlıyoruz. Allah gökyüzünü korumuş fakat müşrikler bu delile rağmen hâla İslam'a girmiyorlarmış. Peki müşrikler gökyüzünün korunduğuna inanmasalar Allah böyle bir şey der mi? Ayet açıkça müşriklerin bunları bilmelerine rağmen yine de Kur'an'a inanmadıklarını anlatıyor. Peki neden böyle bir ayet inmiştir? Bunları aşama aşama görelim.

Gökyüzünün kimlerden ve neden korunduğu da Kur’an’da açık şekilde anlatılmaktadır:
Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık. Ve onu, her inatçı ve âsi Şeytandan koruduk. En yüce melekler topluluğunun sözlerini duyamazlar ve her yandan sürülüp kovulurlar. Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır. (Saffat Suresi, 6-9)
Görüldüğü gibi gök, meleklerin sözlerini çalmaya çalışan “şeytanlar”dan korunmuş. Tamamıyla mitolojik bir inanış göğün korunmuş bir tavan kılınması. Ne bilimle alakası var ne de atmosferle. Örneğin bu ayetlerde Allah “en yakın göğü” yıldızlarla donattığını, sonra da şeytanlardan koruduğunu söylüyor, halbuki atmosferde hiç yıldız yoktur, en üst katında bile(“Gökyüzünün Tabakaları” başlıklı iddiaya verdiğim reddiyemde bunlara detaylıca değinmiştim). O halde ayetlerde en yakın tabakası “yıldızlı” olan bir gökten bahsedildiğine göre, atmosferle ilişkilendirilebilmesine imkan yoktur. Dediğim gibi atmosferde hiç yıldız yoktur ama ayetler en alt tabakasında yıldız bulunan bir göğün korunduğundan bahsediyor.

Cin Suresi’nde şu ifadeler yer alır:
Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk. Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur. Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi? (8-10. ayetler)
Ve Hicr Suresi’nde de bahsedilir, göğün şeytanlardan korunduğundan:
Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik. Onu kovulmuş her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı eden olursa, onu da parlak bir ateş takip etmektedir. (16-18. ayetler) 
Peki ayetlerde bahsedilen "yakıcı ışıklar, parlak ateşler"den kasıt nedir? Kur'an'da ne olduklarından bahsedilir mi? Evet. Bunu da pek bilimsel mucizecilerimize gösterelim de bir kez daha şaşırsınlar:
Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.(Mulk Suresi, 5)
Ne kadar bilimsel bir ayet değil mi? "Kandil"den kastın "yıldız"olduğundan bahsetmiştik, bunu herkes bilir zaten. Peki bize en yakın yıldız hangisi? Güneş. Dünyamızdan kat be kat büyük ve buna rağmen orta boy bir yıldız. Bunlardan milyarlarcası, trilyonlarcası var, çok daha büyükleri de var. Ama Kur'an'a göre bunlar "şeytanlara atılan taşlar". Şu komikliğe bakar mısınız? Açık ki Kur'an yazarları "meteor"ları yıldız sanıyordu. Artık gerisini siz düşünün, çelişkiler açık.

Bundan bahseden birkaç ayet daha var ama bu kadarı yeterli. Kurtubi olayı şöyle anlatır:
("Kovulmuş" anlamı verilen: Racîm İle aynı kökten gelen) recm kelimesi, taş atmak demektir, Bu kelimenin lanetlemek ve kovmak anlamında olduğu da söylenmiştir. Buna dair açıklamalar ise daha önceden (Hud, 11/91. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.  
el-Kisaî der ki: Kur'ân-ı Kerim'de geçen bütün "racîm" kelimeleri sövmek ve hakaret anlamını taşır. el-Kelbînin iddiasına göre ise bütün semavat Hz. İsa dönemine kadar şeytanlardan korunmamıştır. Yüce Allah Hz. İsa'yı gönderince bu semaların üçünü korumaya aldı ve Rasulullah (sav)'ın peygamberliğine kadar bu böyle devam etti. Hz. Peygamber'in peygamberliğinden sonra ise diğer semalar da korunmaya alındı ve atılan alevli ateşlerle semalar şeytanlara karşı muhafaza edildi. İbn Abbas da bu açıklamayı yapmıştır. 
İbn Abbas der ki; Önceleri şeytanlar, semadan alıkonulmuyor, engellenmiyorlardı. O bakımdan semaya giriyor ve oradan aldıkları haberleri kâhinlere telkin ediyorlardı. Kâhinler de bu aldıkları kelimelere dokuz daha katarak bunları yeryüzündekilere anlatıyorlardı. Bu kelimelerin birisi hak dokuzu batıl idi, işte bu söylediklerinden herhangi bir şeyin gerçek olduğunu görünce, getirdikleri bu hususlarda kâhinleri tasdik ettiler. Meryem oğlu İsa -Ona da annesine de selam olsun- dünyaya geldiği vakit şeytanlar üç semaya yaklaştırılmaz oldu. Muhammcd (sav) da dünyaya gelince bütün semalara yaklaştırılmaz oldular. O bakımdan şeytanlardan herhangi biri meleklerden bir söz hırsızlamak istedi mi, o ileride (es-Sâffât, 37/6 ile, el-Cin, 72/8’de) geleceği üzere mutlaka alevli bir ateş ile taşlanır. (64)
Kısacası şeytanlar meleklerin sözlerini çalıp kahinlere iletirmişler, kahinler de bu sayede gaybdan haber verirmiş. Sonradan yıldızlar şeytanlara karşı atış taneleri yapılarak, gök korunmuş. Peki neden bu ayetleri Kur'an'a koyup ısrarla üzerinde durmuşlar? Çünkü inanmayanlar Muhammed'e "kahin", Kur'an'a da "kahin sözü" diyorlardı. Ayetleri görelim;
Şüphe yok ki bu, kerem sâhibi bir elçinin sözü elbet. Ve bu, şâir sözü değil, ne de az inanırsınız. Ve bu, şâir sözü değil, ne de az inanırsınız.(Hakka Suresi, 40-43)
Artık öğüt ver, gerçekten de Rabbinin nîmeti sâyesinde sen, ne kâhinsin, ne deli.(Tur Suresi, 29)
İşte bundan dolayı, Muhammed kahin olmadığını, şeytanlardan, cinlerden bilgi almadığını ispatlamak için göğün yıldız fırlatmak suretiyle şeytanlardan korunduğunu söylemiş. Olay bu kadar basit.

Cinler, vahiy, şairlik ve kahinlik arasındaki ilişkiyi anlamak için linki okuyunuz;



Sonuç:

• Kur’an’a göre gök “korunmuş”tur, koruyucu değil. Atmosfer ise koruyucudur, dolayısıyla ayetin atmosfer ile en ufak bir uyumu bulunmamaktadır.

• Atmosferde hiç yıldız yoktur ama ayetler en alt tabakasında yıldız bulunan bir göğün korunduğundan bahsediyor, yani bırakın atmosferin koruyucu özelliğini, atmosferin kendisinden bile bahsetmiyor ayet.

• İddianın bina edildiği ayet tamamıyla mitolojik sebeplerden bahsetmekte, verdiğim – mucizecilerin gözünden kaçan(!)- diğer ayetlerden bu açıkça anlaşılıyor.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

64Kurtubi,El Camiul Ahkamul Kur'an,Hicr Suresi,17. ayetin tefsiri.