Bulutlar Nasıl Yağmur Yağdırmaktadır?
Mucize İddiası:
Reddiyem:
Bulutların ve yağmurun oluşumu çok eskilerce bile bilinir, Kur’an’dan binlerce yıl önceki metinlerde yağmurun, bulutların oluşumuna dair, tamamen gözleme dayalı fakat günümüz bilimiyle uygun ifadeler görürüz. Örneğin bunun ne kadar basit bir gözlem olduğunu daha iyi anlamamız için şöyle bir deney yapalım:
Malzemeler: Bir tencere, su ve ateş.
Deneyin hazırlanışı: Suyu tencerenin içine boşaltın ve kapağını kapatıp ocağın üzerine koyun. Deneyin yapılışı: Ocağı ateşleyin.
Biraz bekledikten sonra suyun buharlaştığını göreceğiz, bu ilk bakışta dumanı anımsatabilir ama dumandan tamamen farklıdır, bunu kapağı kaldırıp da kapağın alt yüzeyine bakınca anlayacaksınız. Kapağı kaldırıp alt yüzeyine baktığınız zaman sularla kaplı olduğunu göreceksiniz. Peki; tenceredeki su kapağın yüzeyine nasıl ulaşabilmiştir? Cevabı basit; buhar dumandan tamamen farklıdır, suyun gaz halidir, su ısıtıldığında gaz haline geçer(buharlaşır) ve yukarı doğru uçmaya başlar. İşte! Yağmur ve bulutların nasıl oluştuklarını bulduk! İnsanlar ateşi bulduklarından beri suyu kaynatırlar, tabi yağmur deneyi için değil, türlü işleri için, makarna yapmak veya çay yapmak gibi. Haliyle suyun buharlaştığını gözlemlerler, suyu kaynattıkları kabın kapağına bakınca kapağın alt yüzeyinin suyla kaplı olduğunu görürler, suyun kapağın yüzeyine nasıl ulaşmış olabileceğini düşünürler ve doğal olarak suyun katı, sıvı ve gaz halinde olduğu ve bunların farklı sıcaklıklarda birbirlerine dönüştükleri sonucuna varacaklardır, aksi mümkün mü? En ilkel insanlar için bile mümkün değil, zira daha önce de dediğim gibi görünen köy kılavuz istemez! Bunlar ve daha sayılabilecek pek çok gözlemsel olay sayesinde rahatlıkla keşfedilmiştir bu bilgi.
Suyun bu özelliklerini keşfetmek bu kadar basitken, bulutlar da buharlar gibi dumanı anımsatırken, bembeyazken, yağmurun bulutlardan indiği de açıkken, eskilerin; “bulutlar da aynı buharlar gibi bembeyaz ve buharlar gibi suya dönüşüp yeryüzüne düşüyorlar, demek ki bunlar denizler gibi su kütlelerinden yükselen buharlar” dememeleri için bir sebep göremiyorum ben. Bu kadar basit gözlemleri bile mucize diye yutturmaya çalışmak, şaşılacak şey doğrusu.
Gelin mucize iddiasında yağmurun oluşumu için sayılan aşamaları, Kur’an’dan daha eski kaynaklarda bulabilecek miyiz bir bakalım: ,
1.Bulutların rüzgar ile itilip bir araya toplanmaları:
Bulutların hareket ettikleri, hatta rüzgar tarafından sürüklendikleri –mucizecilere garip gelebilir! ama- çıplak gözlerle anlaşılabilecek çok basit gözlemlerdir. Örneğin İncil’de şöyle bir ayet vardır:
2.Birleşme:
Aslında birinci aşamayla aynı burada sadece bulutların üst üste yığıldığını açıkça dile getiren, Muhammed’den 30 sene önce yaşamış, İslam öncesi şairlerden biri olan İmru’l Kays’ın bir şiirini vereceğim:
3. aşamaya girmeye gerek yok, birleşen bulutların daha büyük yığınlar oluşturduklarından bahsediliyor. Bu İncil, Tevrat ayetlerinde ve İmru’l Kays’ın şiirinde, Kur’an’da bildirildiği söylenen üç aşamayı da buluyoruz. Madem bu Tanrı vahyi olmadan bilinemeyecek bir şey, bunlar nasıl bilmişlerdir? Hangi dine inanmalıyız bu halde? Görünüşe göre bu çok karışık bir durum. Yine de bu "üst üste yığılma" olayının İslam öncesi Araplarca bilindiğini Kur'an'dan bir ayetle kanıtlayalım;
Ben her ihtimale karşı –kim bilir belki yağmurun bulutlardan çıktığı da bilinemezdi derleryağmurun bulutlardan çıktığını söyleyen birkaç Tevrat ayeti de vermek istiyorum:
Bulutların dağlara benzetilmesini bile nerelere bağlamışlar, insaf yahu! Bu olsa olsa en fazla teşbih olabilir ki değildir. Bu mesele için Kurtubi'nin tefsirini alıntılamak istiyorum, mucizecilerin verdikleri ayetin tefsiri;
Şimşeğe gelirsek; ayetten en fazla şimşeğin bulutlarda oluştuğu sonucu çıkarılabilir. Şimşeğin yağmurla, doluyla ilişkisi elbette kurulacaktır, zira şimşek olayı yağışlı havalarda meydana gelir, insanlık tarihi boyunca da ilişkisi kurulmuştur. Tüm bunlar en ilkel insanların bile –ister istemez- gözlemleyecekleri hava olaylarıdır. Örneğin İslam öncesi Arap şairlerinden Kuss b. Saide’nin bir şiiri şöyledir:
Sonuç:
• Ayetler tamamen gözleme dayalı olarak insanların zaten bildikleri şeyleri tekrarlıyor.
• Kur’an’dan çok daha eski metinlerde yağmurun oluşumu tamamen günümüz bilimsel verilerine uygun bir şekilde anlatılmakta, hatta Tevrat ve İncil dışında Hindu metinlerinde de bahsedilmektedir, antik Çinliler de yağmurun nasıl oluştuğunu bilirlerdi. Yukarıda da anlattığım gibi bu çok basit bilgilerdendir, günümüz teknolojisi olmadan bilinemeyecek, mucizevi hiçbir yanı yoktur.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
66Kurtubi,El Camiul Ahkamul Kur'an, Zuhruf Suresi, 77. ayetin tefsiri.
68İbn Kesir, Büyük İslam Tarihi, 2. Cilt, 7. Bölüm.
Görmüyor musun ki; Allah bulutları sürer, sonra onları birleştirir, sonra onları birbirlerinin üstüne yığar ve sen de yağmurun bunların arasından çıktığını görürsün. Gökyüzündeki dağlardan dolu yağdırır, onu dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu çevirir. Şimşeğin parıltısı neredeyse gözleri kamaştırıp götürüverecek.
24-Nur Suresi 43
Su, yaşam demektir. Yaşamın en temel ihtiyacı olan suyun çok büyük bölümü Dünya’mızın içinde sürekli olarak yer ve hal değiştirmektedir. Kesintisiz olarak yinelenen bu değişim sistemine çevrim denir. Havada her zaman su vardır. Fakat suyun aldığı bu hal, denizlerdekinden, ırmaklardakinden farklıdır. Havadaki buhar şeklindeki suyun bulutları oluşturması, bu bulutları n yağmur oluşu ve yeryüzüne yağışı, Allah’ın yeryüzünde yarattığı harika çevrim sisteminin sonucudur. Allah, bu sistemi anlatırken günümüzde ancak uydularla, hava radarlarıyla saptanan gerçeklere 1400 yıl önceden dikkat çekmiştir.
Alıntıladığımız ayetin yağmurun oluşumunu mükemmel bir şekilde tarif ettiğini Rehaili, "This is the Truth" (Gerçek Budur) kitabında şu şekilde açıklamaktadır : "Bilim adamları bulut tipleri üzerinde çalışmışlar ve yağmur bulutlarının belirli sistemler ve aşamalar çerçevesinde oluştuklarını saptamışlardır. Meteorologlar cumulonimbus yağmur bulutlarını incelemişler ve onlardan yağmur, dolu ve şimşeğin oluşumu üzerinde çalışmışlardır. Onlar, bulutların yağmura dönüştüğü süreçteki basamakları 24-Nur Suresi-43. ayete uygun olarak tarif etmişlerdir.
1- Bulutlar rüzgarın itişiyle sürülür: Cumulonimbus bulutları rüzgarın ufak bulut parçalarını bir bölgeye sürmesiyle toplanır.(Rüzgarların bulutun oluşumunda ve yağmura giden süreçte başlangıç olduğu 30-Rum Suresi-46.ayette de anlatılmaktadır. Bir önceki bölümde rüzgarların bulutların oluşumundaki etkisini gördük.)
2- Birleşme: Sonra bu küçük bulutlar daha büyük bir bulutu oluşturmak üzere birleşirler.
3- Yığılma: Küçük bulutların birleşmesiyle, büyük bulutun içinde yukarı doğru çekiş kuvveti artar. Bulutun iç kısmındaki yukarı çekiş kuvveti, kenarlardakinden daha güçlüdür. Bu yukarı çekişler bulutun hacminin dikey olarak büyümesine neden olurlar, böylelikle bulutlar üst üste yığın oluştururlar. Bu dikey büyüme, bulutun hacminin, Atmosfer’in daha serin yerlerine doğru uzamasına sebep olmaktadır, böylece su damlacıkları ve dolu taneleri oluşmaktadır. Bu su damlacıkları ve dolu taneleri, yukarı çekiş gücünün onları kaldıramayacağı kadar ağırlaştıkları zaman bulutlardan yağışlar çıkar.
Meteorologlar bulutların oluşumu, yapısı ve fonksiyonları hakkındaki bilgileri ancak son yıllarda uydular, uçaklar, bilgisayarlar, balonlar kullanarak elde etmişlerdir. Bu yüzden Kuran’ı n yağmur oluşumunda bulutların üst üste yığınlar oluşturması gibi kritik noktalara dikkat çekmesi çok önemlidir. Çünkü Rehaili’nin kitabından alıntıladığımız bilgiler, ancak bulutların üstüne çıkıp uydu gibi aletlerin kullanılmasıyla elde edilen bilgilerdir. Yeryüzünde yaşayan insanların, bulutların yığın oluşturmaları sürecinde bulutların arasında oluşan çekim kuvvetini ve bu kuvvetin sonucunda yukarı doğru genişleyen buluttan yağışın çıktığını yeryüzü seviyesinden anlamaları imkansızdır. Bu anlatımlardan sonra merak ediyoruz acaba kaç kişi "Muhammed’in uydusu vardı, aynı zamanda meteorologdu, bu bilgileri öyle elde edip de bu izahları yaptı" diyecek?
Alıntıladığımız ayette bulutların dağlara benzediği ve dolunun bundan çıktığı söyleniyor. Gerçekten de 4-5 mil yüksekliğindeki cumulonimbus yağmur bulutları dağ şeklinde bir yapı göstermektedir. Bu da Kuran’ın benzetmeleri nasıl yerli yerinde yaptığının bir göstergesidir.
…İncelediğimiz ayette yanlışlığı anlaşılmış olan bu bilgilerin hiçbirine yer verilmeden şimşekten bahsedilmekle birlikte şimşek; yağmur ve dolunun yağışı ile beraber anlatılıp, şimşeğin bu yağışlarla ilişkisi anlaşılır…
Reddiyem:
Bulutların ve yağmurun oluşumu çok eskilerce bile bilinir, Kur’an’dan binlerce yıl önceki metinlerde yağmurun, bulutların oluşumuna dair, tamamen gözleme dayalı fakat günümüz bilimiyle uygun ifadeler görürüz. Örneğin bunun ne kadar basit bir gözlem olduğunu daha iyi anlamamız için şöyle bir deney yapalım:
Malzemeler: Bir tencere, su ve ateş.
Deneyin hazırlanışı: Suyu tencerenin içine boşaltın ve kapağını kapatıp ocağın üzerine koyun. Deneyin yapılışı: Ocağı ateşleyin.
Biraz bekledikten sonra suyun buharlaştığını göreceğiz, bu ilk bakışta dumanı anımsatabilir ama dumandan tamamen farklıdır, bunu kapağı kaldırıp da kapağın alt yüzeyine bakınca anlayacaksınız. Kapağı kaldırıp alt yüzeyine baktığınız zaman sularla kaplı olduğunu göreceksiniz. Peki; tenceredeki su kapağın yüzeyine nasıl ulaşabilmiştir? Cevabı basit; buhar dumandan tamamen farklıdır, suyun gaz halidir, su ısıtıldığında gaz haline geçer(buharlaşır) ve yukarı doğru uçmaya başlar. İşte! Yağmur ve bulutların nasıl oluştuklarını bulduk! İnsanlar ateşi bulduklarından beri suyu kaynatırlar, tabi yağmur deneyi için değil, türlü işleri için, makarna yapmak veya çay yapmak gibi. Haliyle suyun buharlaştığını gözlemlerler, suyu kaynattıkları kabın kapağına bakınca kapağın alt yüzeyinin suyla kaplı olduğunu görürler, suyun kapağın yüzeyine nasıl ulaşmış olabileceğini düşünürler ve doğal olarak suyun katı, sıvı ve gaz halinde olduğu ve bunların farklı sıcaklıklarda birbirlerine dönüştükleri sonucuna varacaklardır, aksi mümkün mü? En ilkel insanlar için bile mümkün değil, zira daha önce de dediğim gibi görünen köy kılavuz istemez! Bunlar ve daha sayılabilecek pek çok gözlemsel olay sayesinde rahatlıkla keşfedilmiştir bu bilgi.
Suyun bu özelliklerini keşfetmek bu kadar basitken, bulutlar da buharlar gibi dumanı anımsatırken, bembeyazken, yağmurun bulutlardan indiği de açıkken, eskilerin; “bulutlar da aynı buharlar gibi bembeyaz ve buharlar gibi suya dönüşüp yeryüzüne düşüyorlar, demek ki bunlar denizler gibi su kütlelerinden yükselen buharlar” dememeleri için bir sebep göremiyorum ben. Bu kadar basit gözlemleri bile mucize diye yutturmaya çalışmak, şaşılacak şey doğrusu.
Gelin mucize iddiasında yağmurun oluşumu için sayılan aşamaları, Kur’an’dan daha eski kaynaklarda bulabilecek miyiz bir bakalım: ,
1.Bulutların rüzgar ile itilip bir araya toplanmaları:
Bulutların hareket ettikleri, hatta rüzgar tarafından sürüklendikleri –mucizecilere garip gelebilir! ama- çıplak gözlerle anlaşılabilecek çok basit gözlemlerdir. Örneğin İncil’de şöyle bir ayet vardır:
Sevgi şölenlerinizde sizinle birlikte pervasızca yiyip içen bu kişiler birer kara lekedir. Yalnız kendilerini besleyen çobanlardır. Rüzgarın sürüklediği yağmursuz bulutlara, iki kez ölmüş, kökünden sökülmüş, sonbaharın meyvesiz ağaçlarına benzerler. (Yahuda’nın Mektubu, 1:12)“Rüzgarın sürüklediği yağmursuz bulutlar” ifadesi açıkça bizlere bulutların rüzgarla sürüklendiklerinden bahsetmektedir. Ufak bulutların bir noktada birleşip büyüdüklerini ise Tevrat’ın şu ayetlerinden anlıyoruz:
Yedinci kez gidip bakan uşak, "Denizden avuç kadar küçük bir bulut çıkıyor" dedi. İlyas şöyle dedi: "Git, Ahav'a, 'Yağmura yakalanmadan arabanı al ve geri dön de." Tam o sırada gökyüzü bulutlarla karardı, rüzgar çıktı, şiddetli bir yağmur başladı. Ahav hemen arabasına binip Yizreel'e gitti. (1. Krallar, 18:44-45)Buradan bulutların denizden, su kütlelerinden yükseldiğinin bilindiği anlaşılıyor, avuç kadar küçük bir buluttan bahsedildiğine göre, bu küçük bulutların birleşip büyük bulutları oluşturdukları düşüncesi de hâkim, zira gökyüzünde genelde avuç kadar bulutlar olmaz, çok daha büyüktürler. Nitekim sonraki ayette gökyüzünün bulutlarla karardığı(kaplandığı) söyleniyor. Bulutların yeryüzünden yükseldiği şu ayetlerde de söylenir:
Yeryüzünün dört bucağından bulutlar yükseltir, Yağmur için şimşek çaktırır, Ambarlarından rüzgar estirir. (Tevrat: Mezmurlar, 135:7)
İsrail ileri gelenlerinden yetmiş kişiyle Şafan oğlu Yaazanya orada, putların önünde duruyordu. Her birinin elinde bir buhurdan vardı; buhurun kokusu bulut gibi yükseliyordu. (Tevrat: Hezekiel, 8: 11)
İsa halka şunları da söyledi: "Batıda bir bulutun yükseldiğini görünce siz hemen, 'Sağanak geliyor' diyorsunuz, ve öyle oluyor. (İncil: Luka, 12: 54)Bu ayetlerden açıkça anlaşılıyor bulutların yeryüzünden yükseldiği.
2.Birleşme:
Aslında birinci aşamayla aynı burada sadece bulutların üst üste yığıldığını açıkça dile getiren, Muhammed’den 30 sene önce yaşamış, İslam öncesi şairlerden biri olan İmru’l Kays’ın bir şiirini vereceğim:
"Ey Hari(se), sen bir şimşek görürsen, ben sana onun parıltısını göstereyim, Üst üste yığılmış parlak bulut arasında iki elin parıldaması gibi."(66)“Üst üste yığılmış parlak bulut” ifadesi Kur’an’ın ifadelerine ne kadar da benziyor değil mi? Kur’an mı mucizevi yoksa bu şiirler mi?
3. aşamaya girmeye gerek yok, birleşen bulutların daha büyük yığınlar oluşturduklarından bahsediliyor. Bu İncil, Tevrat ayetlerinde ve İmru’l Kays’ın şiirinde, Kur’an’da bildirildiği söylenen üç aşamayı da buluyoruz. Madem bu Tanrı vahyi olmadan bilinemeyecek bir şey, bunlar nasıl bilmişlerdir? Hangi dine inanmalıyız bu halde? Görünüşe göre bu çok karışık bir durum. Yine de bu "üst üste yığılma" olayının İslam öncesi Araplarca bilindiğini Kur'an'dan bir ayetle kanıtlayalım;
Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler.(Tur Suresi, 44)Gördüğünüz gibi her şey açık, Araplar bu "üst üste yığılma" olayını bilmeseler ve dile getirmeseler "bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır" diye laf edemezler. Bir kez daha görüyoruz ki Kur'an'da kendi döneminde bilinmeyen tek bir ifade dahi yoktur.
Ben her ihtimale karşı –kim bilir belki yağmurun bulutlardan çıktığı da bilinemezdi derleryağmurun bulutlardan çıktığını söyleyen birkaç Tevrat ayeti de vermek istiyorum:
Seir'den çıktığında, ya RAB, Edom kırlarından geçtiğinde, Yer sarsıldı, göklerden yağmur boşandı, Evet, bulutlar yağmur yağdırdı. (Hakimler, 5: 4)
Bulutlar suyunu boşalttı, Gökler gürledi, Her yanda okların uçuştu. (Mezmurlar, 77: 17)Muhammed’in uydusu falan yoktu, bulutların arasındaki çekim gücünden filan da bahsetmedi, ne gördüyse onu söyledi.
Bulutların dağlara benzetilmesini bile nerelere bağlamışlar, insaf yahu! Bu olsa olsa en fazla teşbih olabilir ki değildir. Bu mesele için Kurtubi'nin tefsirini alıntılamak istiyorum, mucizecilerin verdikleri ayetin tefsiri;
"Ve gökten içinde dolu bulunan bazı dağlardan (dolu) indirir." Denildiğine göre yüce Allah, semada dolu dağları yaratmıştır. O bunlardan doluları yağdırır, İfadede hazfedilmiş kelimeler vardır, yani, O dolu dağlarından dolu indirir. Buna göre burada "dolu" anlamındaki meful hazfedilmiştir. el-Ferrâ da buna yakın bir açıklama yapmıştır. Çünkü ona göre ifadenin takdiri "dolu dağlarından" şeklindedir. Ona göre dağlar ile dolu aynı şeylerdir. Âyet-i kerîmedeki "dolu" anlamındaki kelime de cer mahallindedir, Onun bu açıklamasına göre anlam: Orada dolu dağlarından indirir" burada "dağlar" anlamındaki kelime tenvinli olmalıdır.
Şöyle de açıklanmıştır: Allah, semâda içlerinde dolu bulunan dağlar yaratmıştır. Buna göre ifadenin takdiri şöyle olur: Ve O, içinde dolu bulunan semadaki dağlardan (dolu) indirir. Buna göre buradaki: "...dan" sıladır.
Bir başka görüşe göre anlam şudur: O, semâdan dağlar kadar yahut dağlar gibi doluları yere indirir. O takdirde birinci: "...dan" gaye içindir. Çünkü başlangıç yeri semadan indirmektir. İkincisi ise teb'îz içindir, çünkü dağların bir kısmı doludur. Üçüncüsü ise cinsin beyanı içindir, zira o dağların türü doludan olmaktır. el-Ahfeş dedi ki: Burada: "min; ...dan" edatı "dağlarda" lafzında, "dolu" kelimesinden önce de, yani her iki yerde de fazladan gelmiştir. "Dağlar" ve "dolu" nasb mahallindedir. Yani O, semadan dağlar gibi olan dolu indirir, anlamındadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.Görüldüğü gibi ayet teşbih filan yapmıyor, ayetin yazarları direk olarak doluların gökteki dolu dağlarından geldiğini sanıyorlarmış. İlginç ki, Kur'an yazarları o zamanın bilgilerinden bile bihabermiş anlaşılan. Buradaki çelişki bırakın değindiğimiz mucize iddiasını yıkmayı, Kur'an'ın tamamının Allah'tan olmadığını kanıtlar nitelikte. Ama yine de devam edelim çürütmelere.
Şimşeğe gelirsek; ayetten en fazla şimşeğin bulutlarda oluştuğu sonucu çıkarılabilir. Şimşeğin yağmurla, doluyla ilişkisi elbette kurulacaktır, zira şimşek olayı yağışlı havalarda meydana gelir, insanlık tarihi boyunca da ilişkisi kurulmuştur. Tüm bunlar en ilkel insanların bile –ister istemez- gözlemleyecekleri hava olaylarıdır. Örneğin İslam öncesi Arap şairlerinden Kuss b. Saide’nin bir şiiri şöyledir:
"Aşırı tutkusuyla gönül andı onu.
Arasında gündüz olan geceleri yad etti.
Bulutlardan boşalan sağanak yağmur,
Damlaları arasında ateş vardı.
Ateş ışığı gözleri kamaştırıyordu.
Şimşek parıltısı, gözler önünde uçuyordu.
Sağlam köşklerde hayırlar vardı.
Diğerleri ise, ıssız ve bomboştu.
Yeri durduran, yüce dağlardır.
Denizlerin suları ise engindir.
Yıldızlar, gece karanlığında parlar,
Bunların döndüğünü her gün görürüz.
Sonra güneşi, gecenin ayı kışkırtır.Görüldüğü gibi bu şiirde de şimşeğin yağmur damlalarıyla ilişkisi kurulmuş. Ama kimse de çıkıp Kuss b. Saide’ye peygamber demiyor. Bu şiirde, mucizecilerin Kur’an’dan önce söylenmediğini iddia ettikleri ifadeler de geçer, yeri geldiği zaman değineceğim. Son bir şey daha söylemek istiyorum, Tevrat’ın mucizevîliğine bir kez daha tanık olun:
Hepsi birbirini hızla takib eder.
Büyük, küçük karışık olan her şey,
Gün gelir toprağa girer, mezar olur.
Şaşmayan kalblerin tahminleri bile,
Bir çok şeyi kavrayamaz, aciz kalır.
Doğruyu görüp ibret alan kimseler için,
Benim bu söylediklerim,
Allah'a giden yolu gösterir." (68)
Evet, Tanrı öyle büyüktür ki, O'nu anlayamayız, varlığının süresi hesaplanamaz. “Su damlalarını yukarı çeker, buharından yağmur damlatır. (Eyüp, 36:26-27)Görüldüğü gibi çok açık bir şekilde yağmurun nasıl oluştuğu anlatılmış. Gerek “su damlalarının yukarı çekilmesi” yani buharlaşıp bulutları oluşturmasından bahsetmesi olsun, gerekse “yukarı çekilen buharlardan yağmur damlaması”ndan bahsedilmesi olsun, açık ve net şekilde anlatmış olayı. Bulutların su buharları olduğunu da söylemiş oluyor çünkü ayet “buharından yağmur damlatır” diyor. Sadece bu da değil, karın da aynı şekilde oluştuğunu söylüyor şu Tevrat ayeti:
Gökten inen yağmur ve kar,Gökten inen yağmur ve karın, yeri suladıktan sonra tekrar göğe döndüğünü söylüyor, gerçekten de yağmur da kar da yeri suladıktan sonra buharlaşıp göğe geri döner, bu döngü sürekli tekrarlanır. Bırakın yağmuru karın oluşumu bile açıklanmış. Eğer mucizecilerin davalarına biraz olsun saygıları var ise bu mucizeler karşısında Museviliği benimserler!
Toprağı sulamadan, yeri yeşertmeden,
Ekinciye tohum, yiyene ekmek vermeden
Nasıl göğe dönmezse… (Yeşaya, 55:10)
Sonuç:
• Ayetler tamamen gözleme dayalı olarak insanların zaten bildikleri şeyleri tekrarlıyor.
• Kur’an’dan çok daha eski metinlerde yağmurun oluşumu tamamen günümüz bilimsel verilerine uygun bir şekilde anlatılmakta, hatta Tevrat ve İncil dışında Hindu metinlerinde de bahsedilmektedir, antik Çinliler de yağmurun nasıl oluştuğunu bilirlerdi. Yukarıda da anlattığım gibi bu çok basit bilgilerdendir, günümüz teknolojisi olmadan bilinemeyecek, mucizevi hiçbir yanı yoktur.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
66Kurtubi,El Camiul Ahkamul Kur'an, Zuhruf Suresi, 77. ayetin tefsiri.
68İbn Kesir, Büyük İslam Tarihi, 2. Cilt, 7. Bölüm.