Dünya'nın Geoit Şekli

Mucize İddiası:
Ve yeryüzünü de yayıp yuvarlattı.

79-Naziat Suresi 30

Ayetin Arapça’sında geçen "dahv" kelimesinin köklerinden türetilen kelimeler "yuvarlaklık" ifade etmekte, "devekuşu yumurtası" gibi anlamlara gelmektedir. Bu yüzden yukarıdaki ayeti "Yeryüzüne devekuşu yumurtasının şeklinin verildiği" anlamında algılayanlar da olmuştur. Prof. Dr. Süleyman Ateş, en ünlü Arapça sözlük olan Lisanul Arab’a da dayanarak bu kelimenin anlamını şöyle açıklamaktadır : "...Hasılı dahv döşemek, düzeltmek demek ise de sadece basit bir döşemek ve düzeltmek değil, yuvarlak olarak düzeltmek, döşemek anlamını verir ki bu ayetten Yeryüzünün yuvarlak yaratıldığı anlamı çıkar." "Dahv" kelimesi cevizle oynanan bir oyun anlamında da kullanılmış, aynı kökten türeyen "medahi" kelimesi yuvarlak taşları ifade etmek için kullanılmıştır. "Dahv" kelimesinde ve bu kelimenin kökünden türeyen kelimelerde yuvarlaklık anlamı olmasına karşın bazı çevirmenler yeryüzünün yuvarlaklığını algılamaktaki zorlukları sebebiyle ayeti sadece yeryüzünün düzenlenmesi olarak algılamışlar, yazı ve çevirilerinde bunu yansıtmışlardır. Oysa Dünya’nın şekli gerçekten de "dahv" kelimesinin ifade ettiği yuvarlaklığa, yumurta biçimine, devekuşu yumurtası şekline benzemektedir. Dünyamız aynı devekuşu yumurtası gibi geoittir. Yani tam düzgün küre olmayan, fakat küremsi, kutuplardan basık şekildedir. İnsanlığın yıllarca anlamaya çalıştığı Dünya’nın şeklinin ne olduğu konusunu da Kuran böylelikle çözmüştür.

Reddiyem:


Hep diyorum ya, tamamen kelime oyunlarıyla mucize yaratmaya çalışıyorlar. Yuvarlaklık ifade eder de nasıl bir yuvarlaklık? O kelimenin ifade ettiği yuvarlaklıkla, dünyanın yuvarlaklığı aynı şey mi? Gelin birlikte arayalım bu sorunun cevabını.

Erdoğan Aydın bu ayete ilişkin şunları yazıyor:

Demek ki “dehaha” her ne kadar “yayıp döşedi” demek ise de “deha” da deve kuşu yumurtası anlamını taşıyormuş. “Yaratanın kitabı” yanılmayacağına ve dünyanın kutuplardan kesitinin elips olduğu da tartışma götürmeyeceğine göre, demek ki “yayıp döşedi” denileceğine, bir “ha” hecesi eksiltilerek pek “bilimsel” sonucuna varılabilirmiş(!)…(65)
"Ha"larla, "He"lerle uğraşacağına direk olarak küre şeklinde deseymiş hiç sorun kalmayacakmış aslında. Ama dememiş, diyememiş. Apaçık dediği kitaba her şeyi şifrelemiş ve bugün dedektifliğin yan kolu olmaya aday mucizeci-şifre çözücüleri çıkarmış ortaya...

Halbuki, ayetten en fazla dünyanın tepsi şeklinde döşendiği sonucu çıkıyor. Eskiler dünyanın bir tepsi gibi yuvarlak, göğün ise bir kubbe olduğunu düşünmüşlerdir, yarım küre biçimindeki bir evren modelini benimsemiştirler. Zira dışarı çıkıp baktığımızda yerin tepsi şeklinde, göğün ise kubbe gibi olduğunu görürüz. Tepsi ise “daire”dir, küre değil. Örneğin, elimize 1 kg. bulgur alıp onu bir tepsi üzerine boşaltalım. Ve bulguru tepsinin her yerini kaplayacak şekilde yayalım, işte; “dahv” fiilini uygulamış olduk! Bulguru yuvarlak bir şekilde yaydık, döşedik. Yani ayet yine tepsi şeklindeki düz bir dünya modelini anlatmaktadır. Süleyman Ateş’in açıklamalarıyla da uyumludur fakat o nasıl oluyorsa küreselliğe yormuş, dünyanın yuvarlaklığına yormuş bu ifadeleri, nasıl oluyor acaba! Kurtubi’nin tefsirine bakarsak göreceğiz ki, yine bu kelime ile; dünyanın döşendiğini, yayıldığını söyleyen İslam’dan önce yazılmış şiirler bile var:
Araplar, bir şeyi yaymaları halinde: O şeyi yaydım, onu yayıyorum, yaymak" derler. Deve kuşunun yuvasına da yeryüzü üzerinde yayılması dolayısıyla denilir. Umeyye b. Ebi's-Salt da şöyle demiştir:

"Ve o orayı yayıp döşedikten sonra mahlukatı yaydı, Orada onlar kıyamet gününe kadar oranın sakinleri olarak kalacaklardır,'

el-Müberred de şu beyiti zikretmektedir:

"Yaydı onu, onun suyun üzerinde kurulduğunu görünce Bu sefer üzerine dağları bıraktı."
“Orayı düzenledi" demek olan: anlamında olduğu da söylenmiştir. Zeyd b. Amr'ın şu sözlerinde de bu anlamdadır:

"Yüzümü teslim ettim, ağır kayalar taşıyan arzın teslim olduğu o kimseye; Orayı mükemmel düzenledi ve orası mükemmelleşince kudretiyle sağlamlaştırdı onu ve üzerlerine dağları bıraktı."
Bu şairlerden Ümeyye, İslamiyet Öncesi’nde yaşamış olup İslami döneme de ulaşmıştır ama Müslüman olmamıştır. Hatta peygamber olacağı iddialarında bulunmuştur, Muhammed ile konuştuğu da söylenir. Hakkında ayet bile inmiştir. Muhammed’e göre Ümeyye Müslüman olmaya yaklaşmıştı… Neyse söylenecek çok şey var ama burada kesiyorum, çok ilginçtir Ümeyye hakkında söylenenler, Kur’an’ın kaynaklarından biri olduğu da kesin.

Zeyd b. Amr ise Muhammed doğduğunda yaşıyordu, hatta Muhammed’in peygamberliğini ilan etmesine az bir zaman kalmıştı o öldüğünde. Muhammed’in zamanına yetişti ama İslam’a yetişmedi, Hanif olarak öldü. Kaynaklar böyle yazıyor.

Müberred ise başka bir şairin şiirini nakletmiş. Şiirden “küresel” bir dünyadan bahsetmediği de anlaşılmaktadır.

Özeti şudur ki; -Kurtubi’nin de dediği gibi- “dehaha” kelimesi ile deve kuşunun yumurtası değil yuvası kast edilir. Yani Kur’an burada tam olarak tepsi şeklindeki düz bir dünyadan bahsetmektedir. Bu İslamiyet öncesi şiirlerinde de “dehaha” kelimesiyle dünyanın yaratılışından bahsedildiğine göre bu Kur’an’ın değil bu şairlerin mucizesi olmuyor mu? Elbette ki, öyle oluyor, hatta bu kelimeyle dünyanın yaratıldığını ifade etmiş sayısız Arap olmalı İslamiyet öncesinde, binlerce Arap’ın mucizesi bu.

Sonuç:

• Ayetten en fazla dünyanın tepsi gibi yuvarlak bir biçimde döşendiği sonucu çıkmaktadır.

• İslamiyet öncesi şiirlerinde de bu kelime ile dünyanın döşendiği anlatıldığı için, mucize olsa bile Kur’an’ın değil, o şairlerin mucizesi olurdu.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

65Erdoğan Aydın, İslamiyet Gerçeği, 2. Cilt, s.172.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Son olarak şu resimler söylediklerimi çok güzel bir şekilde özetliyor;