Kur'an'da Anılan Peygamberler Tevrat'tan Kopyalanmıştır
Kur'an'da adı geçen peygamberlerden 20 tanesi Tevrat-İncil kaynaklıdır.Liste şöyle;
1. Adem ve iki oğlu Habil ve Kabil ile karısı Havva(Adem dışındakiler peygamber değil)
2. Nuh
3.İbrahim
4.Lût
5.İsmail
6.İshak
7.Yâkup
8.Yûsuf
9.Eyyup
10.Şuayb
11.Musa
12.Harun
13.Dâvud
14.Süleyman
15.Elyasa(Elisha)
16.İlyas(Elijah)
17.Yûnus
18.Zekeriya
19.Yahya
20.İsa
Bu liste benim saptadıklarım Tevrat ve İncil'den Kur'an'a alınmış ve benim gözümden kaçan başka peygamberler de olduğundan eminim,aklımda bir iki tanesi filan daha vardı ama şimdilik bunları bi işleyelim.Benim amacım bu peygamberlerin Tevrat-İncil ve Kur'an'da nasıl anıldıklarını ayet ayet göstermek.
Sadece bu peygamber hikayeleri bile Kur'an'ın Tevrat kopyası olduğunu kanıtlamaya yeter,bunu okuyunca sizler de göreceksiniz.Sırf bunlar bile Sureler dolusu hikaye ediyor.Durum böyleyken Kur'an Tanrı'dan inmiş olabilir mi?Ne yenilik getirmiş,Tevrat'ı,İncil'i ve diğer eski kaynakları kopyalamaktan başka ne yapmış?Neyse hikayelere geçelim...
Adem'den başlayalım;
Adem-Havva
Tevrat ve Kur'an'ın her ikisinde de Adem Allah'ın yarattığı ilk insandır.Yehova-Allah önce toprağa insan şekli verir yani Adem'in heykelini yapar sonra da o topraktan heykele kendi Ruh'undan üfürerek Adem'i canlı-kanlı insana dönüştürür.Tevrat ve Kur'an'dan ayetler;
Tevrat-Yaratılış=2:7:RAB Tanrı Adem'i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.
Kur'an'da Adem'in yaratılışı çeşitli surelere dağıtılmıştır.Allah Adem'i yaratacağını önce meleklere bildirir,meleklerle Allah arasında çeşitli diyaloglar geçer ki ben onlara hiç girmeyeceğim,birkaç ayet yeter;
Sad=71-72:Rabbin meleklere şöyle demişti: "Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın."
Bu ayet Tevrat'taki ayetin birebir kopyası.Aynı şekilde Adem toprağın şekillendirilip içine Ruh üflenmesiyle canlı hale getiriliyor yani yaratılıyor.Ben ayetleri olabildiğince kısa tutmaya çalışacağım siz okuyucuların yorulmaması açısından,Adem'in topraktan yaratılıp da canlandırılması hakkında bu ayetlerden başka birçok ayet bulabilirsiniz.
Havva'nın Yaratılışı
Tevrat'a göre Havva Adem'in kaburga kemiğinden yaratılmıştır.Kur'an'da ise bundan bahsedilmez,Havva adı bile geçmez,''Adem'in karısı'' diye bahsedilir sadece.Fakat İslam geleneğine göre(hadisler) Adem'in karısının adı Tevrat'taki gibi Havva'dır ve Havva yine Tevrat'taki gibi Adem'in kaburga kemiğinden yaratılmıştır;
Tevrat:Yaratılış:2:21-23=RAB Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem'e getirdi.
Adem,
“İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik,
Etimden alınmış ettir” dedi,
“Ona ‘Kadın’ denilecek,
Çünkü o adamdan alındı.”
Adem ve Havva'nın Cennet'ten Kovulması
Tevrat'ta Tanrı Adem ve Havva'ya ''Aden bahçesi'ndeki her ağaçtan meyve yiyebilirsiniz fakat şu ağaca dokunmayın'' diyor.Aden bahçesine biz kısaca ''Cennet'' diyelim,açıklaması uzun,kısa keselim.Kur'an'daki hikaye de bu şekilde.
Tevrat'ta kurnaz bir yılan Havva'yı kandırıp yasak ağaçtan meyve yemesini sağlıyor ve Havva sayesinde Adem'de meyveden yiyor.Yani Havva yılanla işbirliği yapmış gibi oluyor ama yapmıyor,saflığına geliyor,şimdi günahını almayalım.Kur'an'da ise İblis sadece Havva'yı değil Havva ile Adem'e de aynı anda vesvese veriyor ve ikisi ortak olarak yasak ağaçtan meyve yiyorlar.
Bunun üzerine her iki kitaba göre de çıplaklıklarının farkına varıyolar,sonrada Cennetten dünyaya kovuluyorlar.
Tevrat:Yaratılış:3:1-24:RAB Tanrı'nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı,“Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”
Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi,“Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”
Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı'nın sesini duydular. O'ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler. 9 RAB Tanrı Adem'e, “Neredesin?” diye seslendi.
Adem, “Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim” dedi.
RAB Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sordu, “Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?”
Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı.
RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu.
Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi.
Bunun üzerine RAB Tanrı yılana,
“Bu yaptığından ötürü
Bütün evcil ve yabanıl hayvanların
En lanetlisi sen olacaksın” dedi,
“Karnının üzerinde sürünecek,
Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.
Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu
Birbirinize düşman edeceğim.
Onun soyu senin başını ezecek,
Sen onun topuğuna saldıracaksın.”
RAB Tanrı kadına,
“Çocuk doğururken sana
Çok acı çektireceğim” dedi,
“Ağrı çekerek doğum yapacaksın.
Kocana istek duyacaksın,
Seni o yönetecek.”
RAB Tanrı Adem'e,
“Karının sözünü dinlediğin ve sana,
Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için
Toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi,
“Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
Toprak sana diken ve çalı verecek,
Yaban otu yiyeceksin.
Toprağa dönünceye dek
Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.
Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın
Ve yine toprağa döneceksin.”
Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi.
RAB Tanrı Adem'le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.Sonra, “Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.”Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı.Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.
Şimdi de Kur'an'a bakalım;
Kur'an:Araf:19-25= (Sonra Allah, Âdem'e hitab etti): "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."
Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: "Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti." dedi.
Ve onlara: "Elbette ben size öğüt verenlerdenim." diye de yemin etti.
Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: "Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?"
Dediler ki: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!"
(Allah) buyurdu: "Birbirinize düşman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir."
'"Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!" dedi.
Kur'an:Taha:116-123=Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de, İblis’ten başka melekler hemen saygı ile eğilmişler; İblis bundan kaçınmıştı.Biz de şöyle dedik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.”“Şüphesiz senin için orada aç kalmak, çıplak kalmak yoktur.”“Orada ne susuzluk çekersin, ne de güneş altında kalırsın.
”Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?”
Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.
Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi.Allah, şöyle dedi: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.”
Görüldüğü gibi hikaye tamamen aynı,aynen Tevrat'tan alınmış,Sadece kurnaz yılan Kur'an'a İblis olarak geçirilmiş.
Kayin ve Habil(Kabil ve Habil)
İki kitaba göre de Tanrı Ademin oğullarından birinin sunusunu kabul eder(Habil),diğerininkini kabul etmez(Kabil).Bunun üzerine sunusu kabul edilmeyen Kabil kıskançlığa ve öfkeye kapılıp sunusu kabul edilen Habil'i öldürür.Kabil'in sunusunun kabul edilmemesinin nedeni ise sunusunda samimi olmamasıdır,Habil en iyi koyunlarını kurban ederken,Kabil çürük meyveleri sunmuştur;
Tevrat:Yaratılış:4:1-8=Adem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Kayin'i doğurdu. “RAB'bin yardımıyla bir oğul dünyaya getirdim” dedi.Daha sonra Kayin'in kardeşi Habil'i doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi.Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RAB'be sunu getirdi.Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habil'i ve sunusunu kabul etti.Kayin'le sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.
RAB Kayin'e, “Niçin öfkelendin?” diye sordu, “Niçin surat astın?Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın.”
Kayin kardeşi Habil'e, “Haydi, tarlaya gidelim” dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu öldürdü.
Kur'an'da bu kadar detay yok ama aynı hikaye;
Kur'an:Maide:27-31= (Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, “Andolsun seni mutlaka öldüreceğim” demişti. Öteki, “Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder” demişti.“Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.”
“Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır.”
Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu.
Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten âciz miyim ben?” dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.
Kur'an'da isimler gibi detaylar bulunmasa da hikaye tıpatıp aynı,Kur'an'a olduğu gibi Tevrat'tan alınmıştır.
Nuh ve Tufanı
Bildiğiniz gibi Nuh Tufanı çok ünlüdür.230'dan fazla toplumda bu hikayeye rastlanmaktadır,bu hikayenin bugün bilinen en eski kökeni ise Sümer'dir.Kur'an ve Tevrat'ta da geçmektedir,Kur'an'a büyük ihtimalle Tevrat'tan kopyalanmış.Tevrat'da geminin nasıl yapılacağı gibi birçok ayrıntı bulunmakta fakat uzatmaya gerek yok sadece Kur'an'la ortak yönlerini göstermek yeterli olacaktır;
Kur'an'a göre Tanrı tufanı Nuh kavmi putlara tapmaktan vazgeçmiyor diye gönderir,Tevrat'a göre ise insanlar çok fazla kargaşa çıkardıkları,çok fazla kötülük yaptıkları için Tanrı insanı yarattığına pişman oluyor ve tüm insanları yoketmek için Tufan gönderiyor.
Tevrat:Yaratılış:6:5-12=RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte. İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı. “Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi, “Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.”Ama Nuh RAB'bin gözünde lütuf buldu.
Nuh'un öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü.Üç oğlu vardı: Sam, Ham, Yafet.Tanrı'nın gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu.Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı.
Fakat Tanrı sonradan fikir değiştirip Nuh'u ve Nuha'a uyanları ve her hayvandan iki çifti kurtarmaya karar veriyor,anlaşılan aklında temiz bir nesil yaratmak var;
Tevrat:Yaratılış:6:13-21=Tanrı Nuh'a, “İnsanlığa son vereceğim” dedi, “Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim.Kendine gofer ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap.Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliği elli, yüksekliği otuz arşın olacak.Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir arşını bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler yap.Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek.Ama seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin.Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al.Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler.Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola.”
Dediğim gibi Kur'an'a göre ise Nuh kavmi yola gelmediği,putlara tapmaya devam ettiği için gönderiyor Allah tufanı;
Kur'an:Hud:25-27=Andolsun biz, Nuh’u da toplumuna resul olarak göndermiştik. “Ben sizin için açık bir uyarıcıyım.
Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Korkunç bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum.” demişti de;
Toplumunun küfre sapanlarından bir grup kodaman şöyle konuşmuştu: “Bize göre sen, bizim gibi bir insandan başkası değilsin. Bakıyoruz sana, ayak takımımızın basit görüşlü insanlarından başkası ardına düşmüyor. Sizin bize hiçbir üstünlüğünüzün olduğuna da inanmıyoruz. Aksine, sizi yalancılar sayıyoruz.”
İki kitaba göre de Nuh gemiyi Tanrı'nın tarifine göre yapıyor;
Hud:37=Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulüm yapanlar hakkında da bana bir şey söyleme. Çünkü onlar kesinlikle suda boğulacaklardır.
Yukarıda verdiğim Tevrat ayetlerinde zaten geminin nasıl yapılacağını Tanrı tarif ediyor,o yüzden tekrar asmaya gerek yok.
Ve Tufan başlar;
Tevrat-Yaratılış=6:17-22:Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim.Yeryüzündeki her canlı ölecek.Ama seninle bir antlaşma yapacağım.Oğulların,karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin.Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek,bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al.Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler.Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola.Nuh Tanrı'nın bütün buyruklarını yerine getirdi.”
Yaratılış=8:1-5:Sonra Tanrı Nuh'u ve gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı.Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya başladı.Enginlerin kaynakları, göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi.Sular yeryüzünden çekilmeye başladı.Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı.Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu.Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.
Hikaye Kur'an'da Tevrat'takinin özeti gibi geçer,bu kadar detay yok;
Müminun=27:Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: "Nezaretimiz altında, sana bildirdiğimiz gibi gemiyi yap; buyruğumuz gelip tandırdan sular kaynayınca her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu alıp gemiye bindir. Haksızlık yapanlar için Bana baş vurma, çünkü onlar suda boğulacaklardır."
Hud=40,44:Nihayet emrimiz geldiği ve tennur (tandır veya geminin kazanı) tutuşup parladığı zaman dedik ki; "Erkeği ve dişisi olan her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında, aileni ve iman etmiş olanları geminin içine yükle". Zaten beraberinde iman edenler çok az idi.
Yere, "Suyunu çek!", göğe, "Ey gök sen de tut!" denildi. Su çekildi, iş de bitti; gemi Cudi’ye oturdu. "Haksızlık yapan millet Allah’ın rahmetinden uzak olsun" denildi.
İkisinde de gemi dağa oturuyor,Tevrat'a göre Ararat(Ağrı) Dağı'na,Kur'an'a göre Cudi Dağı'na.
Gördüğünüz gibi hikayeler yine noktasına,virgülüne kadar aynı,sadece Tevrat'ta daha detaylı anlatılmış.Bir de Kur'an'a göre Nuh'un oğlu ve karısı Nuh'a inanmayıp suda boğulanlardandır ama Tevrat'a göre karısı,oğulları vb. hepsi iman eder ve gemiye binerler.
İbrahim
İbrahim'e Oğul Müjdelenmesi
Her iki kitaba göre de İbrahim çok yaşlanmıştır,karısı Sara da öyle,çocukları olmaz,üstelik Sara kısırdır.Oğlu İsmail cariyesi Hacer'dendir.Kur'an'da isimler verilmez,bu kadar detaylı değildir masal.
Sonuç olarak mucizevi bir şekilde çocukları İshak doğar;
Tevrat:Yaratılış:17:17-27=İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, “Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?” dedi, “Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi?”Sonra Tanrı'ya, “Keşke İsmail'i mirasçım kabul etseydin!” dedi.
Tanrı, “Hayır. Ama karın Sara sana bir oğul doğuracak, adını İshak koyacaksın” dedi, “Onunla ve soyuyla antlaşmamı sonsuza dek sürdüreceğim.İsmail'e gelince, seni işittim. Onu kutsayacak, verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım. Ancak antlaşmamı gelecek yıl bu zaman Sara'nın doğuracağı oğlun İshak'la sürdüreceğim.”Tanrı İbrahim'le konuşmasını bitirince ondan ayrılıp yukarıya çekildi.
İbrahim evindeki bütün erkekleri –oğlu İsmail'i, evinde doğanların, satın aldığı uşakların hepsini– Tanrı'nın kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi.İbrahim sünnet olduğunda doksan dokuz yaşındaydı.Oğlu İsmail on üç yaşında sünnet oldu.İbrahim, oğlu İsmail'le aynı gün sünnet edildi.
İbrahim'in evindeki bütün erkekler –evinde doğanlar ve yabancılardan satın alınanlar– onunla birlikte sünnet oldu.
Şimdi Kur'an'a bakalım;
Kur'an:Hud:69-73=Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.”
Ve ayakta duran hanımı, bunun üzerine gülümsedi. O zaman onu, İshak ile ve İshak'ın arkasından Yâkub ile müjdeledik.Karısı, “Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” dedi.Melekler, “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O, övülmeye lâyıktır, şanı yücedir.” dediler.
Kur'an:İbrahim:39=“Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbim duayı işitendir.”
Gördüğünüz gibi her iki kitaba göre de İbrahim ve karısı çok yaşlanmıştır fakat İshak isminde çocukla müjdelenirler.Yani çocuğun ismine kadar herşey aynıdır,olduğu gibi Tevrat'tan kopyalanmıştır Kur'an'a.Çocuklarının isimleri de Tevrat'tan alınmıştır,İsmail ve İshak.
Tevrat'a göre İbrahim'in Yakup isminde bir çocuğu yoktur,anlaşılan Kur'an'ın yazarları Tevrat'ta İshak'ın oğlu diye geçen Yakup'u yanlış anlayıp Kur'an'a İbrahim'in oğlu diye geçirmişler.Tevrat'a ve İslam geleneğine göre ise İsmail İbrahim'in karısı Sara'nın değil,cariyesi Hacer'in oğludur.Hatta İslam inancına göre Sara Hacer'i kıskanıp Hacer ile oğlu İsmail'i Mekke'ye sürgün ettirir,İbrahim eliyle.Hatta Zemzem'in de onlar için çıktığı inancı yaygındır.
İbrahim'e Gelen Üç Konuk
Bunun için ayrı başlık açmayı uygun gördüm çünkü ayrı bir başlıkta sergilemek karışıklık olmasını da önleyecektir.Tevrat aynen şunları söylüyor;
Tevrat:Yaratılış:18:1-15=İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken, RAB kendisine göründü.İbrahim karşısında üç adamın durduğunu gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak,''Ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma” dedi,“Biraz su getirteyim, ayaklarınızı yıkayın. Şu ağacın altında dinlenin.
Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın size yiyecek bir şeyler getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz.”
Adamlar, “Peki, dediğin gibi olsun” dediler.
İbrahim hemen çadıra, Sara'nın yanına gitti. Ona, “Hemen üç sea ince un al, yoğurup pide yap” dedi.Ardından sığırlara koştu. Körpe ve besili bir buzağı seçip uşağına verdi. Uşak buzağıyı hemen hazırladı.İbrahim hazırlanan buzağıyı yoğurt ve sütle birlikte götürüp konuklarının önüne koydu. Onlar yerken o da yanlarında, ağacın altında durdu.
Konuklar, “Karın Sara nerede?” diye sordular.
İbrahim, “Çadırda” diye yanıtladı.
O, “Gelecek yıl bu zamanda kesinlikle yanına döneceğim” dedi, “O zaman karın Sara'nın bir oğlu olacak.”
Sara onun arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.İbrahim'le Sara kocamışlardı, yaşları hayli ileriydi. Sara âdetten kesilmişti.İçin için gülerek, “Bu yaştan sonra bu sevinci tadabilir miyim?” diye düşündü, “Üstelik efendim de yaşlı.”
RAB İbrahim'e sordu: “Sara niçin, ‘Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım?’ diyerek güldü?RAB için olanaksız bir şey var mı? Belirlenen vakitte, gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Sara'nın bir oğlu olacak.”
Sara korktu, “Gülmedim” diyerek yalan söyledi.
RAB, “Hayır, güldün” dedi.
Kur'an ayetlerini tekrar görelim;
Kur'an:Hud:69-73=Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.”
Ve ayakta duran hanımı, bunun üzerine gülümsedi. O zaman onu, İshak ile ve İshak'ın arkasından Yâkub ile müjdeledik.Karısı, “Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” dedi.Melekler, “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O, övülmeye lâyıktır, şanı yücedir.” dediler.
Ortak noktalar;
- İbrahim'e üç melek konuk olarak geliyor,
- İbrahim melekler için buzağı kızartıyor,
- Sara'nın ayakta İbrahim ile Meleklerin konuşmasını dinlemesi ve gülmesi,
- Meleklerin İbrahim'i çocuk ile müjdelemesi,
- İbrahim'in karısı Sara'nın ''ben ve kocam yaşlıyken nasıl çocuğumuz olur'' demesi...
Tevrat:Yaratılış:18:16-33=Adamlar oradan ayrılırken Sodom'a doğru baktılar. İbrahim onları yolcu etmek için yanlarında yürüyordu.RAB, “Yapacağım şeyi İbrahim'den mi gizleyeceğim?” dedi,“Kuşkusuz İbrahim'den büyük ve güçlü bir ulus türeyecek, yeryüzündeki bütün uluslar onun aracılığıyla kutsanacak.Doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğullarına ve soyuna buyursun diye İbrahim'i seçtim. Öyle ki, ona verdiğim sözü yerine getireyim.”
Sonra İbrahim'e, “Sodom ve Gomora büyük suçlama altında” dedi, “Günahları çok ağır.Onun için inip bakacağım. Duyduğum suçlamalar doğru mu, değil mi göreceğim. Bunları yapıp yapmadıklarını anlayacağım.”
Adamlar oradan ayrılıp Sodom'a doğru gittiler. Ama İbrahim RAB'bin huzurunda kaldı.RAB'be yaklaşarak, “Haksızla birlikte haklıyı da mı yok edeceksin?” diye sordu,“Kentte elli doğru kişi var diyelim. Orayı gerçekten yok edecek misin? İçindeki elli doğru kişinin hatırı için kenti bağışlamayacak mısın?Senden uzak olsun bu. Haklıyı, haksızı aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun. Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı.”
RAB, “Eğer Sodom'da elli doğru kişi bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım” diye karşılık verdi.
İbrahim, “Ben toz ve külüm, bir hiçim” dedi, “Ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim.Kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?”
RAB, “Eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim” dedi.
İbrahim yine sordu: “Ya kırk kişi bulursan?”
RAB, “O kırk kişinin hatırı için hiçbir şey yapmayacağım” diye yanıtladı.
İbrahim, “Ya Rab, öfkelenme ama, otuz kişi var diyelim?” dedi.
RAB, “Otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım” diye yanıtladı.
İbrahim, “Ya Rab, lütfen konuşma yürekliliğimi bağışla” dedi, “Eğer yirmi kişi bulursan?”
RAB, “Yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim” diye yanıtladı.
İbrahim, “Ya Rab, öfkelenme ama, bir kez daha konuşacağım” dedi, “Eğer on kişi bulursan?”
RAB, “On kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim” diye yanıtladı.
RAB İbrahim'le konuşmasını bitirince oradan ayrıldı, İbrahim de çadırına döndü.
Tevrat'ta yine çok ayrıntılı bir şekilde anlatılmış Lut'un Tanrı'ya yalvarışı.Kur'an'da hiç detay yok ve Tevrat'tan farklı olarak Tanrı'ya değil meleklere yalvarıyor;
Kur'an:Hud:70=Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.”
Kur'an:Hud:74-76=İbrâhim'in korkusu yatışıp müjdelenince Lût kavmi hakkında bizimle mücâdeleye girişmişti.
Çünkü İbrahim çok içli ve Allah’a yönelen bir kimseydi.
Elçilerimiz, “Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir” dediler.
Kur'an:Ankebut:31,32=Elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde, “Biz, bu memleket halkını helâk edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir” dediler.
İbrahim, “Ama orada Lût var” dedi. Onlar, “Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz, onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O, geri kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
Gördüğünüz gibi iki kitaba göre de melekler Lut kavmine gönderilmiştir ama Lut'un şehrine gitmeden önce İbrahim'e uğrayıp çocuk müjdesini verirler ve sonra Lut'un şehrine doğru yola koyulurlar ve İbrahim Lut kavmi hakkında Tevrat'ta Tanrı ile Kur'an'da melekler ile tartışmaya girer.
İbrahim'e Oğlunu Kurban Etmesi Emrinin Verilmesi ve Kurbanlık Koç İndirilmesi
Evet bu hikaye de çok bilindik bir hikayedir.İbrahim'i denemek için Tanrı oğlu İshak'ı(Kur'an'Da isim verilmemiş) kurban etmesi emrini verir ve İbrahim'in bu emre uyduğunu görünce İbrahim'e sınavı kazandığını bildirir ve tam İshak'ı kesecekken gökten İshak yerine kurban etmesi için koç indirir;
Tevrat:Yaratılış:22:1-19= Daha sonra Tanrı İbrahim'i denedi. “İbrahim!” diye seslendi. İbrahim, “Buradayım!” dedi.
Tanrı, “İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git” dedi, “Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.”
İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.
Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü.Uşaklarına, “Siz burada, eşeğin yanında kalın” dedi, “Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip döneceğiz.”
Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak'a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahim'e, “Baba!” dedi.
İbrahim, “Evet, oğlum!” diye yanıtladı.
İshak, “Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?” diye sordu.
İbrahim, “Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak” dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler.
Tanrı'nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak'ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı.Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.Ama RAB'bin meleği göklerden, “İbrahim, İbrahim!” diye seslendi.
İbrahim, “İşte buradayım!” diye karşılık verdi.
Melek, “Çocuğa dokunma” dedi, “Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin.”
İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu.Oraya “Yahve yire” adını verdi. “RAB'bin dağında sağlanacaktır” sözü bu yüzden bugün de söyleniyor.
RAB'bin meleği göklerden İbrahim'e ikinci kez seslendi:“RAB diyor ki, kendi üzerime ant içiyorum. Bunu yaptığın için, biricik oğlunu esirgemediğin için seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinecek.
Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin.”
Sonra İbrahim uşaklarının yanına döndü. Birlikte yola çıkıp Beer-Şeva'ya gittiler.İbrahim Beer-Şeva'da kaldı.
Hikaye Kur'an'da şöyle geçiyor;
Kur'an:Saffat:102-107=Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi.
Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”
“Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.”“Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.”
Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsân ettik.
Ortak noktalar;
- İbrahim'in oğlunu kurban etmesi için Tanrı'dan emir alması,
- İbrahim oğlunu tam kesecekken gökten seslenilmesi,
- Ve gökteki sesin sınavı kazandın diyerek,İbrahim'e oğlunun yerine kurbanlık koç verilmesi.
Yine görüyorsunuz ya,noktasına,virgülüne kadar aynı,Kur'an aynen Tevrat'tan kopyalamış bu masalı.
Lut ve Kavmi
Yine Kur'an Lut ve maceralarını da birebir Tevrat'tan kopyalamıştır.Tevrat'ta çok daha fazla detaylı anlatılır o kadar.Şimdi benzerlikleri başlık başlık sıralayalım;
İki İnançta da Lut İbrahim'in Akrabası
Tevrat'a göre İbrahim Lut'un amcasıdır.İslam inancına göre de öyle fakat Kur'an'da bunu anlatan birşey bulamadım;
Yaratılış=11:27:Terah soyunun öyküsü: Terah Avram, Nahor ve Haran'ın babasıydı. Haran'ın Lut adlı bir oğlu oldu.
Yaratılış=13:8:Avram Lut'a, "Biz akrabayız" dedi, "Bu yüzden aramızda da çobanlarımız arasında da kavga çıkmasın.
Lut Eşcinsel Bir Kavme Gönderilir
Kur'an'da yok ama İslam inancına göre Lut Tevrat'taki gibi başından beri yolculuk ettiği amcası İbrahim'den ayrılarak Sodom şehrine gider;
Yaratılış 13:12=Avram Kenan topraklarında kaldı. Lut ovadaki kentlerin arasına yerleşti, Sodom'a yakın bir yere çadır kurdu.
Eşcinsel bir topluluk oldukları için Tanrı Lut Kavmini yoketme kararı alır ve bunun için iki melek gönderir;
Yaratılış 19:1-2-3=İki melek akşamleyin Sodom'a vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı. Yere kapanarak “Efendilerim” dedi, “Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın, geceyi bizde geçirin. Sonra erkenden kalkıp yolunuza devam edersiniz.”Melekler, “Olmaz” dediler, “Geceyi kent meydanında geçireceğiz.”
Ama Lut çok diretti. Sonunda onunla birlikte evine gittiler. Lut onlara yemek hazırladı, mayasız ekmek pişirdi. Yediler.
Eşcinsel topluluk cinsel ilişkiye girmek için erkek kılığındaki melekleri istiyor;
Yaratılış 19:4-11=Onlar yatmadan, kentin erkekleri –Sodom'un her mahallesinden genç yaşlı bütün erkekler– evi sardı. Lut'a seslenerek, “Bu gece sana gelen adamlar nerede?” diye sordular, “Getir onları da yatalım.”
Lut bu isteği geri çevirir ve engellemek için istediklerini yapmak için kızlarını vermeyi teklif eder;
Lut dışarı çıktı, arkasından kapıyı kapadı. “Kardeşler, lütfen bu kötülüğü yapmayın” dedi,“Erkek yüzü görmemiş iki kızım var. Size onları getireyim, ne isterseniz yapın. Yeter ki, bu adamlara dokunmayın. Çünkü onlar konuğumdur, çatımın altına geldiler.”
Adamlar kabul etmez ve zorlamaya başlarlar bunun üzerine melekler Lut'u eve alıp adamların gözlerini kör ederler;
Adamlar, “Çekil önümüzden!” diye karşılık verdiler, “Adam buraya dışardan geldi, şimdi yargıçlık taslıyor! Sana daha beterini yaparız.” Lut'u ite kaka kapıyı kırmaya davrandılar.Ama içerdeki adamlar uzanıp Lut'u evin içine, yanlarına aldılar ve kapıyı kapadılar.Kapıya dayanan adamları, büyük küçük hepsini kör ettiler. Öyle ki, adamlar kapıyı bulamaz oldu.
Şimdi de bu hikayeyi Kur'an'dan dinleyelim;
Hud:77= Elçilerimiz Lut'a gelince, (Lut) onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da "Bu, çetin bir gündür" dedi.
İki Meleğin Lut'un evine gitmesi;
Hud:78=Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, dedi ki: “Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la nikâhlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?”
Lut'un Melekleri korumak adına kavmine kızlarını peşkes çekmesi ama eşcinsel kavim kızlar da gözümüz yok diyor tıpkı Tevrat'taki gibi;
Hud:79=Onlar, “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler.
Meleklerin kavmi kör etmesi olayı Hud Suresi'nde yer almaz,bildiğiniz gibi Kur'an'da ayetlerin sırası bile aşırı düzensizdir,bir hikayeyi tam anlayabilmek için başka surelere serpiştirilmiş ayetleri bulup yapboz gibi bir araya getirmelisiniz.Meleklerin kavmi kör etmesi Kamer Suresi 37. ayette yer alır;
Kamer:37=And olsun ki, onlar Lut’un konukları olan melekleri elde etmeye kalkıştılar, bunun üzerine gözlerini kör ettik. "Azabımı ve uyarmalarımı dinlememenin sonucunu tadın" dedik.
Şimdi de Lut'un Soddom Şehri'ni Tanrı emriyle terk edip Şehrin yokedilişini yine önce Tevrat'tan dinleyelim;
Lut'a ailesini şehrin dışına çıkarması emrediliyor,Şehir Sabah Vakti ateşli kükürtle yok ediliyor ve Lut'un karısı kurtulamıyor;
Yaratılış 19:12,13,23,24,25,26=
İçerdeki iki adam Lut'a, “Senin burada başka kimin var?” diye sordular, “Oğullarını, kızlarını, damatlarını, kentte sana ait kim varsa hepsini dışarı çıkar. Çünkü burayı yok edeceğiz. RAB bu halk hakkında birçok kötü suçlama duydu, kenti yok etmek için bizi gönderdi.”
Lut Soar'a vardığında güneş doğmuştu.RAB Sodom ve Gomora'nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı.Bu kentleri, bütün ovayı, oradaki insanların hepsini ve bütün bitkileri yok etti.Ancak Lut'un peşisıra gelen karısı dönüp geriye bakınca tuz kesildi.
Hikaye Kur'an'da da aynı şekilde:
Lut'a ailesini şehrin dışına çıkarması emrediliyor,Şehir Sabah Vakti pişirilmiş balçıkla yok ediliyor ve Lut'un karısı kurtulamıyor;
Hud:81=Konukları şöyle dedi: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.) Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!”
Hud:82=(Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.
Görüldüğü gibi Lut hikayesi de Kur'an'a birebir Tevrat'tan kopyalanmış,en ince detaylarına kadar aynı.
İsmail ve İshak
Kur'an'da İsmail ve İshak'ın Tevrat'la örtüşen noktalarına pek rastlanmaz,ikisinde de İsmail ve İshak İbrahim'in oğludur,ilk oğlu İsmail'dir.İlk oğlu olduğu Kur'an'da açıkça belirtilmemiştir,Müslümanlar ilgili ayetlerde İsmail'in devamlı İshak'tan önce anılmasından bu kanıya kapılmışlardır,yani İslam inancına göre de böyledir.
Kur'an'da Kabe'nin İbrahim ve İsmail tarafından yapıldığı yazılıdır,Tevrat'ta Kabe bile geçmez.Büyük ihtimalle Kur'an'a Haniflerden(İbrahim'e inanan Sabîler) veya diğer kaynaklardan sokulmuştur.
İsmail ve İshak için ayet vb. koymaya gerek yoktur,bu kadarını yeterli görüyor ve diğerine geçiyorum.
Yakup
Kur'an'da Yakup hakkında da Tevrat'la örtüşen herhangi bir bilgi yoktur,sadece Allah Yakup'un Yahudi veya Hristiyan olmayıp,Müslüman olduğunu kanıtlamaya çalışır.Tevrat'tan aşırılıp hakkında detaya girilmemiş bir peygamber,ayet vermeye gerek yok.Ayrıca Kur'an'a göre Yakup da İbrahim'in oğludur fakat geleneksel İslam'da Kur'an'la ters olarak İbrahim'in torunu diye söz edilir Yakup'dan.
Yusuf
Bir başka aşırılmış peygamber de Yusuf'tur.Yine önce Tevrat ayetlerine bakalım;
Yusuf ve Bünyamin kardeşlerinin içinde en çok sevilendi;
Yaratılış 36:3=İsrail(Yakup) Yusuf'u öbür oğullarının hepsinden çok severdi.
Aynı masal Kur'an'da da var,kardeşleri babalarının Yusuf'u ve Bünyamin'i daha çok sevdiğini düşünüyorlar;
Yusuf:8=Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”
Diğer bir nokta da Kur'an'ın apaçık olmayışı çelişkisidir.Parantez içindeki ''Bünyamin'' ismi tahrif olmuş(!) Tevrat'la tefsir ediliyor,gerçekten ilginç.
Yusuf'un rüyası;
Yaratılış 37:9=Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. “Dinleyin, bir düş daha gördüm” dedi, “Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.”
Aynı rüyayı Kur'an'da da görüyoruz;
Yusuf:4=Bir zaman Yûsuf, babasına babacığım demişti, ben onbir yıldızla güneşi ve ayı gördüm, bir de baktım ki onlar, bana secde ediyorlar.
Kur'an'da Yusuf önce rüyayı babasına anlatıyor ve babası Yusuf'u rüyasını kimseye anlatmaması konusunda tembihliyor,Tevrat'ta ise Yusuf direk kardeşlerine ve babasına söylüyor.Tabi Tevrat'ta Yusuf'un bir rüyası daha var,Kur'an'da olmadığı için direk geçiyorum.
Yusuf'un kuyuya atılması;
Yaratılış 37:12,13=Bir gün Yusuf'un kardeşleri babalarının sürüsünü gütmek için Şekem'e gittiler.İsrail Yusuf'a, “Kardeşlerin Şekem'de sürü güdüyorlar” dedi, “Gel seni de onların yanına göndereyim.”
Yusuf, “Hazırım” diye yanıtladı.
Tevrat'ta gördüğünüz gibi İsrail(Yakup) Yusuf'u kendisi gönderiyor kardeşlerinin yanına hatta kardeşleri çoktan yola çıkmışlar,Yusuf arkalarından gidip buluyor onları(ki ben o ayetleri Kur'an'da bulunmadığı için yazamayacağım).Kur'an'da ise Yakup Yusuf'u göndermek istemyor,kardeşleri ısrar edince gönderiyor.Tevrat'a devam edelim;
Yaratılış 37:18-23: Kardeşleri onu uzaktan gördüler. Yusuf yanlarına varmadan, onu öldürmek için düzen kurdular.Birbirlerine, “İşte düş hastası geliyor” dediler,“Hadi onu öldürüp kuyulardan birine atalım. Yabanıl bir hayvan yedi deriz. Bakalım o zaman düşleri ne olacak!”
Ruben bunu duyunca Yusuf'u kurtarmaya çalıştı: “Canına kıymayın” dedi,“Kan dökmeyin. Onu şu ıssız yerdeki kuyuya atın, ama kendisine dokunmayın.” Amacı Yusuf'u kurtarıp babasına geri götürmekti.
Yusuf yanlarına varınca, kardeşleri sırtındaki renkli uzun giysiyi çekip çıkardılar ve onu susuz, boş bir kuyuya attılar.
Evet şimdi de bu Tevrat ayetlerinin daha detaysız kopyalarını Kur'an'dan görelim;
Yusuf:8-10:Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”
“Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.”
Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi.
Diğer bu plandan sonraki ayetlerde de Yusuf kuyuya atılıyor,onları yazmaya gerek olduğunu sanmıyorum.
Yusuf'u kuyuya attıktan babalarına söyleyecekleri ''Yusuf'u kurt yedi'' yalanını güçlendirmek için bir hayvan kesip Yusuf'dan çıkardıkları giysiyi hayvanın kanına buluyorlar ve babalarına götürüyorlar;
Yaratılış 37:31-33:Bunun üzerine bir teke keserek Yusuf'un renkli uzun giysisini kanına buladılar.Giysiyi babalarına götürerek, “Bunu bulduk” dediler, “Bak, bakalım, oğlunun mu, değil mi?”
Yakup giysiyi tanıdı, “Evet, bu oğlumun giysisi” dedi, “Onu yabanıl bir hayvan yemiş olmalı. Yusuf'u parçalamış olsa gerek.”
Kur'an'da da şöyle yer almakta;
Yusuf:17,18=“Ey babamız! Biz, yarış yapmak için gittik ve Yusuf'u eşyamızın yanına bıraktık. O zaman (o esnada) onu kurt yedi. Biz doğru söylesek bile, sen bize inanacak değilsin.” dediler.
Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.”
Gördüğünüz gibi Kur'an'a göre Yakup oğullarına inanmıyor,siz birşey etmişsinizdir diyor,Tevrat'ta ise hemen inanıp kendisi ''vahşi bir hayvan tarafından yenmiş olmalı'' diye tahminde bulunuyor.
Yusuf'un köle yapılışı;
Yaratılış 37:25-28:Yemek yemek için oturduklarında, Gilat yönünden bir İsmaili kervanının geldiğini gördüler. Develeri kitre, pelesenk, laden yüklüydü. Mısır'a gidiyorlardı.Yahuda, kardeşlerine, “Kardeşimizi öldürür, suçumuzu gizlersek ne kazanırız?” dedi,“Gelin onu İsmaililer'e satalım. Böylece canına dokunmamış oluruz. Çünkü o kardeşimizdir, aynı kanı taşıyoruz.” Kardeşleri kabul etti.
Midyanlı tüccarlar oradan geçerken, kardeşleri Yusuf'u kuyudan çekip çıkardılar, yirmi gümüşe İsmaililer'e sattılar. İsmaililer Yusuf'u Mısır'a götürdüler.
Tevrat'ta Yusuf'u kardeşleri tüccarlara satarken,Kur'an'da sadece kuyuya atıp gidiyorlar,tüccarlar Yusuf'u bulup Mısır'a götürüyor;
Yusuf:19:Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu.
Ve Yusuf'u Tevrat'ta adı geçen fakat Kur'an'da ima bile edilmeyen Mısır'da firavunun muhafız birliği komutanı Potifar'a satarlar;
Yaratılış 37:36= Bu arada Midyanlılar da Yusuf'u Mısır'da firavunun bir görevlisine, muhafız birliği komutanı Potifar'a sattılar.
Kur'an'da ise şöyle deniliyor;
Yusuf:20,21=Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı.
Mısır'da onu satın alan kişi, hanımına şöyle dedi: “Onun yerleşeceği yeri, özenle hazırla (ona karşı kerim ol). Belki bize faydası olur veya (belki de) onu evlât ediniriz.” Ve işte böylece ona hadîslerin (olayların, sözlerin) tevîlini (yorumunu) öğretelim diye Yusuf'u yeryüzünde yerleştirdik. Ve Allah, emrinde gâlip olandır. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.
Efendinin Yusuf'tan memnuniyeti;
Yaratılış 39:3=Efendisi RAB'bin Yusuf'la birlikte olduğunu, yaptığı her işte onu başarılı kıldığını gördü.
Bu da Kur'an'dan bir ayet;
Yusuf:22=Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.
Efendi'nin karısı Züleyha'nın Yusuf'a göz koyup iftira atışı;
Yaratılış 39:6-10:Yusuf güzel yapılı, yakışıklıydı. Bir süre sonra efendisinin karısı ona göz koyarak, “Benimle yat” dedi. Ama Yusuf reddetti.
“Ben burada olduğum için efendim evdeki hiçbir şeyle ilgilenme gereğini duymuyor” dedi, “Sahip olduğu her şeyin yönetimini bana verdi.Bu evde ben de onun kadar yetkiliyim. Senin dışında hiçbir şeyi benden esirgemedi. Sen onun karısısın. Nasıl böyle bir kötülük yapar, Tanrı'ya karşı günah işlerim?”
Potifar'ın karısı her gün kendisiyle yatması ya da birlikte olması için direttiyse de, Yusuf onun isteğini kabul etmedi.
Kur'an'dan;
Yusuf:24=Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.
Züleyha'nın Yusuf'un elbisesini yırtması(Tevrat'ta giysinin tamamını alıyor) ve Potifar'a Yusuf'u şikayet etmesi;
Yaratılış 39:11-18=Bir gün Yusuf olağan işlerini yapmak üzere eve gitti. İçerde ev halkından hiç kimse yoktu.Potifar'ın karısı Yusuf'un giysisini tutarak, “Benimle yat” dedi. Ama Yusuf giysisini onun elinde bırakıp evden dışarı kaçtı.
Kadın Yusuf'un giysisini bırakıp kaçtığını görünce, uşaklarını çağırdı. “Bakın şuna!” dedi, “Kocamın getirdiği bu İbrani bizi rezil etti. Yanıma geldi, benimle yatmak istedi. Ben de bağırdım.Bağırdığımı duyunca giysisini yanımda bırakıp dışarı kaçtı.”
Efendisi eve gelinceye kadar Yusuf'un giysisini yanında alıkoydu. Ona da aynı şeyleri anlattı: “Buraya getirdiğin İbrani köle yanıma gelip beni aşağılamak istedi.Ama ben bağırınca giysisini yanımda bırakıp kaçtı.”
Kur'an;
Yusuf:25=Ve ikisi de kapıya koştular. (Kadın) onun gömleğini arkadan (çekerek) yırttı. Ve kapının yanında onun (kadının) efendisi ile karşılaştılar. Ve (kadın) şöyle dedi: "Senin ehline (ailene) kötülük yapmak isteyen kimsenin cezası zindana atılmak veya acı (bir) azaptan başka nedir?
Yusuf'un zindana atılışı;
Yaratılış 39:19,20=Karısının, “Kölen bana böyle yaptı” diyerek anlattıklarını duyunca, Yusuf'un efendisinin öfkesi tepesine çıktı.Yusuf'u yakalayıp zindana, kralın tutsaklarının bağlı olduğu yere attı.
Tevrat'ta Potifar iftirayı duyunca zindana atılması gerektiğini kendi söylyüor,Kur'an'da ise bu fikir Züleyha'dan çıkıyor;
Yusuf:25=İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.”
Yusuf'un suçsuzluğu anlaşılıyor,başta zindana atılmıyor fakat sonradan zindana atılıyor;
Yusuf:35=Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular.
Yusuf Tutsakların Düşünü Yorumluyor
Tevrat:Yaratılış:40:1-23=Bir süre sonra Mısır Kralı'nın sakisiyle fırıncısı efendilerini gücendirdiler.Firavun bu iki görevlisine, baş sakiyle fırıncıbaşına öfkelendi.Onları muhafız birliği komutanının evinde, Yusuf'un tutsak olduğu zindanda göz altına aldı.Muhafız birliği komutanı Yusuf'u onların hizmetine atadı. Bir süre zindanda kaldılar.
Firavunun sakisiyle fırıncısı tutsak oldukları zindanda aynı gece birer düş gördüler. Düşleri farklı anlamlar taşıyordu.Sabah Yusuf yanlarına gittiğinde, onları tedirgin gördü.Efendisinin evinde, kendisiyle birlikte zindanda kalan firavunun görevlilerine, “Niçin suratınız asık bugün?” diye sordu.
“Düş gördük ama yorumlayacak kimse yok” dediler.
Yusuf, “Yorum Tanrı'ya özgü değil mi?” dedi, “Lütfen düşünüzü bana anlatın.”
Baş saki düşünü Yusuf'a anlattı: “Düşümde önümde bir asma gördüm. Üç çubuğu vardı. Tomurcuklar açar açmaz çiçeklendi, salkım salkım üzüm verdi.Firavunun kâsesi elimdeydi. Üzümleri alıp firavunun kâsesine sıktım. Sonra kâseyi ona verdim.”
Yusuf, “Bu şu anlama gelir” dedi, “Üç çubuk üç gün demektir. Üç gün içinde firavun seni zindandan çıkaracak, yine eski görevine döneceksin. Geçmişte olduğu gibi yine ona sakilik yapacaksın. Ama her şey yolunda giderse, lütfen beni anımsa. Bir iyilik yap, firavuna benden söz et. Çıkar beni bu zindandan.Çünkü ben İbrani ülkesinden zorla kaçırıldım. Burada da zindana atılacak bir şey yapmadım.”
Fırıncıbaşı bu iyi yorumu duyunca, Yusuf'a, “Ben de bir düş gördüm” dedi, “Başımın üstünde üç sepet beyaz ekmek vardı.En üstteki sepette firavun için pişirilmiş çeşitli pastalar vardı. Kuşlar başımın üstündeki sepetten pastaları yiyorlardı.”
Yusuf, “Bu şu anlama gelir” dedi, “Üç sepet üç gün demektir. Üç gün içinde firavun seni zindandan çıkarıp ağaca asacak. Kuşlar etini yiyecekler.”
Üç gün sonra, firavun doğum gününde bütün görevlilerine bir şölen verdi. Görevlilerinin önünde baş sakisiyle fırıncıbaşını zindandan çıkardı.Yusuf'un yaptığı yoruma uygun olarak baş sakisini eski görevine atadı. Baş saki firavuna şarap sunmaya başladı. Ama firavun fırıncıbaşını astırdı.
Gelgelelim, baş saki Yusuf'u anımsamadı, unuttu gitti.
Kur'an'da da bu hikaye tıpatıp aynıdır;
Yusuf:36,41,42=Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi.
“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.”
Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı.
36. ayetten sonra araya alakasız ayetler girer ve Yusuf'un yorumu taa 41. ayete atılır.Neyse gördüğünüz gibi tıpatıp aynı.Tutsaklar aynı rüyayı görüyor,yorum aynı,hatta Yusuf'un ''efendine beni an'' demesi ama şarapçının demeyi unutması bile aynı.
Yusuf Firavunun Düşünü Yorumluyor ve Zindandan Kurtuluyor
Tevrat:Yaratılış:41:1-36=Tam iki yıl sonra firavun bir düş gördü: Nil Irmağı'nın kıyısında duruyordu.Irmaktan güzel ve semiz yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar.
Sonra yedi çirkin ve cılız inek çıktı. Irmağın kıyısında öbür ineklerin yanında durdular.Çirkin ve cılız inekler güzel ve semiz yedi ineği yiyince, firavun uyandı.
Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş gördü: Bir sapta yedi güzel ve dolgun başak bitti. 6 Sonra, cılız ve doğu rüzgarıyla kavrulmuş yedi başak daha bitti.Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun başağı yuttular. Firavun uyandı, düş gördüğünü anladı.
Sabah uyandığında kaygılıydı. Bütün Mısırlı büyücüleri, bilgeleri çağırttı. Onlara gördüğü düşleri anlattı. Ama hiçbiri firavunun düşlerini yorumlayamadı.
Bu arada baş saki firavuna, “Bugün suçumu itiraf etmeliyim” dedi,“Kullarına –bana ve fırıncıbaşına– öfkelenince bizi zindana, muhafız birliği komutanının evine kapattın.Bir gece ikimiz de düş gördük. Düşlerimiz farklı anlamlar taşıyordu.Orada bizimle birlikte muhafız birliği komutanının kölesi İbrani bir genç vardı. Gördüğümüz düşleri ona anlattık. Bize bir bir yorumladı.Her şey onun yorumladığı gibi çıktı: Ben görevime döndüm, fırıncıbaşıysa asıldı.”
Firavun Yusuf'u çağırttı. Hemen onu zindandan çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini değiştirdikten sonra firavunun huzuruna çıktı.
Firavun Yusuf'a, “Bir düş gördüm” dedi, “Ama kimse yorumlayamadı. Duyduğun her düşü yorumlayabildiğini işittim.”
Yusuf, “Ben yorumlayamam” dedi, “Firavuna en uygun yorumu Tanrı yapacaktır.”
Firavun Yusuf'a anlatmaya başladı: “Düşümde bir ırmak kıyısında duruyordum.Irmaktan semiz ve güzel yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar.Sonra arık, çirkin, cılız yedi inek daha çıktı. Mısır'da onlar kadar çirkin inek görmedim.Cılız ve çirkin inekler ilk çıkan yedi semiz ineği yedi.Ancak kötü görünüşleri değişmedi. Sanki bir şey yememiş gibi görünüyorlardı. Sonra uyandım.
“Bir de düşümde bir sapta dolgun ve güzel yedi başak bittiğini gördüm.Sonra solgun, cılız, doğu rüzgarının kavurduğu yedi başak daha bitti.Cılız başaklar yedi güzel başağı yuttular. Büyücülere bunu anlattım. Ama hiçbiri yorumlayamadı.”
Yusuf, “Efendim, iki düş de aynı anlamı taşıyor” dedi, “Tanrı ne yapacağını sana bildirmiş.Yedi güzel inek yedi yıl demektir. Yedi güzel başak da yedi yıldır. Aynı anlama geliyor.Daha sonra çıkan yedi cılız, çirkin inek ve doğu rüzgarının kavurduğu yedi solgun başaksa yedi yıl kıtlık olacağı anlamına gelir.
“Söylediğim gibi, Tanrı ne yapacağını sana göstermiş.Mısır'da yedi yıl bolluk olacak.Sonra yedi yıl öyle bir kıtlık olacak ki, bolluk yılları hiç anımsanmayacak. Çünkü kıtlık ülkeyi kasıp kavuracak.
Ardından gelen kıtlık bolluğu unutturacak, çünkü çok şiddetli olacak.Bu konuda iki kez düş görmenin anlamı, Tanrı'nın kesin kararını verdiğini ve en kısa zamanda uygulayacağını gösteriyor.
“Şimdi firavunun akıllı, bilgili bir adam bulup onu Mısır'ın başına getirmesi gerekir.Ülke çapında adamlar görevlendirmeli, bunlar yedi bolluk yılı boyunca ürünlerin beşte birini toplamalı.Gelecek verimli yılların bütün yiyeceğini toplasınlar, firavunun yönetimi altında kentlerde depolayıp korusunlar.Bu yiyecek, gelecek yedi kıtlık yılı boyunca Mısır'da ihtiyat olarak kullanılacak, ülke kıtlıktan kırılmayacak.”
Yine Kur'an'da bu kadar detaylı anlatılmamakla birlikte,hikaye Tevrat hikayesiyle tamamen aynıdır;
Kur'an:Yusuf:43-51= Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi.
Dediler ki: “Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.”
Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi.
(Zindana varınca), “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler” dedi.
Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”“Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.”
Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi, Yûsuf’a gelince (Yûsuf) dedi ki: “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.”
Kur'an:Yusuf:54-56=Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. Onunla konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.”
Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi.Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.
Açıklama yapmaya gerek yok sanırım,hikayelerin ikiz olduğu kolayca anlaşılıyor,noktasına,virgülüne kadar aynı.
Yusuf'un Kardeşleri Mısır'a Gidiyor
Bu konuda ayet vermeyeceğim sadece ortak noktaları madde madde yazacağım.Neden mi?Çünkü çok uzun bir hikaye ve Tevrat çok fazla detay içeriyor.Tabi ki sonunda Tevrat'tan ve Kur'an'dan ayet numaralarını vereceğim,isteyen kontrol edebilecek;
- Yusuf'un kardeşlerinin kuraklık nedeniyle yiyecek almak için Mısır'a gitmeleri
- Yusuf'un abilerinden Yusuf'la aynı anneden olma küçük kardeşini getirmesini istemesi
- Yusuf'un küçük kardeşini getirmedikleri takdirde üvey kardeşlerine ceza uygulaması(Tevrat'ta bütün kardeşler gözaltına alınıyor ve kardeşlerden biri küçük kardeşi getirmeye yollanıyor,o gelmeden serbest bırakmayacağını söylüyor,Kur'an'da ise yiyecek satmamakla tehdit ediyor)
- Yusuf yola çıkan kardeşlerin çuvallarının içine Mısır'da yiyecek almak için harcadıkları paranın tamamını koyuyor.
- Kardeşler küçük kardeşi getirmek üzere babalarının(Yakup) yanına gidiyorlar fakat babaları Yusuf'u öldürdükleri için,küçük kardeşe de birşey yaparlar korkusuyla başta kabul etmiyor)
- Eve geldiklerinde yüklerini açtıkları zaman Mısır'da harcadıkları parayı görüyorlar ve şaşırıyorlar.
- Tevrat'a göre bir karışıklık olmuştur diye düşünüp parayı Yusuf'a geri teslim etmek istiyorlar,Kur'an'da ise buna sevinip ''iki kat fazla yiyecek alabiliriz'' diyorlar.
- Sonunda babaları küçük kardeş Bünyamin'i göndermek zorunda kalıyor.
- Kur'an'a göre Kardeşleri Yusuf'un huzuruna çıkınca Yusuf öz kardeşi Bünyamin'i kenara çekerek,diğer kardeşlerden gizli bir şekilde ona kardeşi olduğunu açıklıyor.Tevrat'a göre ise hepsine birden aynı anda kardeşleri Yusuf olduğunu açıklıyor,kimliğini açıklıyor yani.
- Yusuf kasesini öz kardeşi Bünyamin'in çuvalına koyduruyor ve adamlarını kardeşlerini araması için görevlendiriyor ve kaseyi çaldı bahanesiyle Bünyamin'i yanında tutuyor.Anlayacağınız Bünyamin'i yanında tutabilmek için bir oyun oynuyor.Yalnız bu olay Kur'an'a göre Yusuf'un Bünyamin'e kimliğini açıklamasından sonra oluyor,yani kardeşi Yusuf olarak kendini açıkladıktan sonra ve anlaşılana göre Bünyamin ile beraber planlıyolar bunu,ya da Bünyamin'in haberi var.Tevrat'a göre ise Bünyamin'in hiçbirşeyden haberi yok,bu oyundan sonra Yusuf dayanamayıp hepsine birden kimliğini açıklıyor.
- Kardeşler Yusuf'a Bünyamin'i alıkoymaması için iki kitapta da aynı şekilde yalvarıyor,bizden birini al Bünyamin'i gönder,yoksa bunun yaşlı babası üzüntüden ölür diyorlar.Kur'an'a göre Yusuf onları dinlemiyor ve Bünyamin'i alıkoyuyor,Tevrat'a göre ise öyle birşey yok.
- Yusuf Bünyamin dışındaki üvey kardeşlerine kimliğini Yakup'un yanına gidip tekrar huzuruna geldiklerinde açıklıyor.
- Ondan sonra kardeşler tekrar Yakup'un yanına gidiyorlar ve Yusuf'u bulduklarını açıklıyorlar.Bunun üzerine bütün kabile Mısır'a gidiyor.
- Son olarak Yusuf'un yazının başlarında verdiğim rüyası gerçekleşiyor ''Güneş,Ay(Yusuf'un Annesi ve Babası) ve 11 yıldız(Kardeşleri) Yusuf'un önünde secde ediyorlar.
Görüyorsunuz değil mi?Hikayeler tıpatıp aynı yeni-yine-yeniden.Kur'an olduğu gibi Tevrat'tan kopyalamış bu masalı.Masal için bakınız;
Tevrat'ın Yaratılış Kitabı 42. bölümden 50. bölüme kadar.Tevrat ayetlerini aldığım şu siteden bakabilirsiniz;
http://www.bursakilisesi.com/kutsalkitap/?q=yar%2042
Kur'an'ın ise Yusuf Suresi'nin 58. ayetinden 101. ayetine kadar olan kısım.Yine şu siteden bakabilirsiniz;
http://www.kuranmeali.org/12/yusuf_suresi/58.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx
Bu Yusuf beni çok uğraştırdı,sonunda diğerlerine geçebiliriz.Geçmeden önce tekrar söylüyüm ki Kur'an'da Tevrat kadar detay yoktur,örneğin Yusuf'un öz kardeşinin adı geçmez(Bünyamin),kardeşlerin ne için Mısır'a gittikleri vb. de yazmaz.Gerçi bunlar önemli değil ama yine de söyleyelim.
Eyüp
Bir başka peygamber de çektiği acılarla tanınan Eyüp.
Eyüp'ün çektiği acılar ve sabrı;
Eyüp 1:6-22= Bir gün ilahi varlıklarRAB'bin huzuruna çıkmak için geldiklerinde, Şeytan da onlarla geldi.RAB Şeytan'a, “Nereden geliyorsun?” dedi.
Şeytan, “Dünyada gezip dolaşmaktan” diye yanıtladı.
RAB, “Kulum Eyüp'e bakıp da düşündün mü?” dedi, “Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır.”
Şeytan, “Eyüp Tanrı'dan boşuna mı korkuyor?” diye yanıtladı.“Onu, ev halkını, sahip olduğu her şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı.
Ama elini uzatır da sahip olduğu her şeyi yok edersen, yüzüne karşı sövecektir.”
RAB Şeytan'a, “Peki” dedi, “Sahip olduğu her şeyi senin eline bırakıyorum, yalnız kendisine dokunma.” Böylece Şeytan RAB'bin huzurundan ayrıldı.
Bir gün Eyüp'ün oğullarıyla kızları ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken bir ulak gelip Eyüp'e şöyle dedi: “Öküzler çift sürüyor, eşekler onların yanında otluyordu.Sabalılar baskın yaptı, hepsini alıp götürdü. Uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnız ben kaçıp kurtuldum sana durumu bildirmek için.”
O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, “Tanrı ateş yağdırdı” dedi, “Koyunlarla uşakları yakıp küle çevirdi. Yalnızca ben kaçıp kurtuldum durumu sana bildirmek için.”
O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, “Kildaniler üç bölük halinde develere saldırdı” dedi, “Hepsini alıp götürdüler, uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnızca ben kurtuldum durumu sana bildirmek için.”
O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, “Oğullarınla kızların ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken ansızın çölden şiddetli bir rüzgar esti” dedi, “Evin dört köşesine çarptı; ev gençlerin üzerine yıkıldı, hepsi öldü. Yalnız ben kurtuldum durumu sana bildirmek için.”
Bunun üzerine Eyüp kalktı, kaftanını yırtıp saçını sakalını kesti, yere kapanıp tapındı.Dedi ki,
“Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim.
RAB verdi, RAB aldı,
RAB'bin adına övgüler olsun!”
Bütün bu olaylara karşın Eyüp günah işlemedi ve Tanrı'yı suçlamadı.
Eyüp'ün hastalığı;
Eyüp 2:1-10= Başka bir gün ilahi varlıklar RAB'bin huzuruna çıkmak için geldiklerinde Şeytan da RAB'bin huzuruna çıkmak için onlarla gelmişti.RAB Şeytan'a, “Nereden geliyorsun?” dedi.
Şeytan, “Dünyada gezip dolaşmaktan” diye yanıtladı.
RAB, “Kulum Eyüp'e bakıp da düşündün mü?” dedi, “Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır. Senin kışkırtmaların sonucunda onu boş yere yıkıma uğrattım, ama o doğruluğunu hâlâ sürdürüyor.”
“Cana can!” diye yanıtladı Şeytan, “İnsan canı için her şeyini verir.Elini uzat da, onun etine, kemiğine dokun, yüzüne karşı sövecektir.”
RAB, “Peki” dedi, “Onu senin eline bırakıyorum. Yalnız canına dokunma.”
Böylece Şeytan RAB'bin huzurundan ayrıldı. Eyüp'ün bedeninde tepeden tırnağa kadar kötü çıbanlar çıkardı.Eyüp çıbanlarını kaşımak için bir çömlek parçası aldı. Kül içinde oturuyordu.
Karısı, “Hâlâ doğruluğunu sürdürüyor musun?” dedi, “Tanrı'ya söv de öl bari!”
Eyüp, “Aptal kadınlar gibi konuşuyorsun” diye karşılık verdi, “Nasıl olur? Tanrı'dan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?”
Bütün bu olaylara karşın Eyüp'ün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı.
En sonunda Eyüp ağıt yakıyor,Tanrı'ya isyan ediyor fakat sonra tövbe ediyor.Kur'an'da hem bu kadar detay yok hem de Tanrı'ya isyan ettiğinden bahsetmez.Tevrat'tan sadece iki üç cümle kopylamışlar Kur'an'a,şeytanın hastalık vermesi,Eyüp'ün sabrı ve sonunda Tanrı'nın Eyüp'e çok daha fazla mal ve huzur vermesi;
Sad:41-44:(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine, “Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu” diye seslenmişti.
Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik.
Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik.
Şöyle dedik: “Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma.” Gerçekten biz Eyyûb’u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.
Enam:83,84=Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti.
Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik.
Görüldüğü gibi birebir Tevrat'tan alıntı ayetler.
Şuayb
İki kitapta da Şuayb(Tevrat'ta adı Yitro) Medyen'e gönderilmiştir;
Mısır'dan Çıkış 18:1=Musa'nın kayınbabası Medyenli Kâhin Yitro, Tanrı'nın Musa ve halkı İsrail için yaptığı her şeyi, RAB'bin İsrailliler'i Mısır'dan nasıl çıkardığını duydu.
Her iki kitaba göre de Şuayb(Yitro) Musa'nın kayınbabasıdır fakat bunu Musa başlığında işlemeyi düşünüyorum,burada hızlı bir bilgi verip geçeyim.
Şuayb'ın Medyen'e gönderildiğine dair Kur'an ayeti;
Araf:85=Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik): "Ey kavmim, dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi: Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın; eğer inanan (insan)lar iseniz, böylesi sizin için daha iyidir!"
Bu üç(3.sü iki kitapta da peygamber olmasıdır) benzerlik dışında başka bir benzerlik yok.
Musa ve Harun
Musa ve Harun masalı da ufak ayrıntılar,detaylar dışında Tevrat'ta anlatılanlarla birebir aynıdır.Musa masalı Kur'an'da uzunca yer edindiği için ayet vermeyeceğim,çünkü çok uzun ve Kur'an'da ayetler farklı surelere serpişik.Diğer uzun masalları ayet ayet gösterdim fakat artık bıkkınlık geldi.Ufak bir google araştırmasıyla Tevrat ve Kur'an ayetlerine ulaşıp,karşılaştırma yaparsanız hikayelerin ufak değişiklikler ve detaylar dışında noktasına,virgülüne kadar aynı olduğunu görebilirsiniz.Musa'nın doğumundan,Mısır'dan çıkışına kadar....
Davud,Talut(Saul),Calut(Golyat)
Başlıktan da anlayabileceğiniz gibi Talut'un Tevrat'taki ismi Sauld'dur,Kral Saul.Calut da Golyat.Her iki kitaptaki ortak noktalar şunlar;
Davut=Peygamber
Saul(Talut)=İsrail Kralı
Golyat(Calut)=Bunların düşmanı.
Musa ve Harun başlığındaki gibi bunlara da aynı sebepten(bıkkınlık) ayet vermeyecem,ulaşmak zor değil.
Süleyman
İki kitapta da Davud'un oğludur;
Tevrat:2.Samuel:5:14=Davut'un Yeruşalim'de doğan çocuklarının adları şunlardı: Şammua, Şovav, Natan,Süleyman.
Kur'an:Sad:30=Dâvûd’a Süleyman’ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.
Ve Süleyman'ın Sebe Melikesi ile buluşması;
İki kitapta da Süleyman ve Sebe Melikesi bir araya gelirler.Tek fark Sebe Melikesi Kur'an'da Süleyman'ın Mektubu üzerine Süleyman'ı ziyarete gelir,Tevrat'ta ise Süleyman'ın ününü duyup kendisi tanışmak için Süleyman'ı ziyaret eder.
Tevrat:1.Krallar:10:1Saba Kraliçesi, RAB'bin adından ötürü Süleyman'ın artan ününü duyunca, onu çetin sorularla sınamaya geldi.
Kur'an:Neml:42=Melike gelince, "Senin tahtın da böyle mi?" dendi. O şöyle cevap verdi: "Tıpkı o! Zaten bize daha önce bilgi verilmiş ve biz teslimiyet göstermiştik."
Bu ayetleri uzun uzun vermeye gerek yok,sadece Sebe Kraliçesi ile Süleyman'ın görüştüğünü söyleyen ayetleri verdim.Daha Hudhud Kuşu filan var arada ki,daha geniş versiyonunu ayrı başlık altında yayınlayacağım.
Kur'an ve Tevrat'taki iki ortak nokta budur,şimdi diğerine geçebiliriz.
İlyas
Tevrat'tan alıntı bu peygamber hakkında da Kur'an sadece 3 ayet içerir;
En'am:85=Zekeriya'yı,Yahya'yı,İsa'yı ve İlyas'ı da (hidayete eriştirdik.) Onların hepsi salihlerdendir.
Saffat:123=Gerçekten İlyas da, gönderilmiş (peygamber)lerdendi.
Saffat:130=İlyas'a selam olsun.
Tevrat'tan ayet vermeye gerek yok,tek ortak nokta iki kitapta da peygamber olarak anılmasıdır.Kur'an'ın aksine Tevrat İlyas'ı uzun uzun anlatılır.
Elyesa
Bu peygamber de Tevrat'tan alıntıdır fakat Kur'an'da hakkında sadece iki ayet vardır;
Sad:48=İsmail’i, Elyasa’yı, Zülkifl’i de an Hepsi de iyilerdendir
En’am:86=İsmail, Elyesa, Yunus ve Lût’a da (yol gösterdik), hepsini âlemlere üstün klldlk
Tevrat'tan ayet vermeye gerek yok tek ortak nokta iki kitapta da peygamber olmasıdır.Hikayesi Tevrat'ta uzun uzun anlatılır.
Yunus
İki kitapta da peygamberdir,diğer ortak nokta ise Yunus'un balık tarafından yutulmasıdır;
Tevrat:Yunus:1:1-17:RAB bir gün Amittay oğlu Yunus'a, “Kalk, Ninova'ya, o büyük kente git ve halkı uyar” diye seslendi, “Çünkü kötülükleri önüme kadar yükseldi.”
Ne var ki, Yunus RAB'bin huzurundan Tarşiş'e kaçmaya kalkıştı. Yafa'ya inip Tarşiş'e giden bir gemi buldu. Ücretini ödeyip gemiye bindi, RAB'den uzaklaşmak için Tarşiş'e doğru yola çıktı.
Yolda RAB şiddetli bir rüzgar gönderdi denize. Öyle bir fırtına koptu ki, gemi neredeyse parçalanacaktı.Gemiciler korkuya kapıldı, her biri kendi ilahına yalvarmaya başladı. Gemiyi hafifletmek için yükleri denize attılar. Yunus ise teknenin ambarına inmiş, yatıp derin bir uykuya dalmıştı.
Gemi kaptanı Yunus'un yanına gidip, “Hey! Nasıl uyursun sen?” dedi, “Kalk, tanrına yalvar, belki halimizi görür de yok olmayız.”
Sonra denizciler birbirlerine, “Gelin, kura çekelim” dediler, “Bakalım, bu bela kimin yüzünden başımıza geldi.” Kura çektiler, kura Yunus'a düştü.
Bunun üzerine Yunus'a, “Söyle bize!” dediler, “Bu bela kimin yüzünden başımıza geldi? Ne iş yapıyorsun sen, nereden geliyorsun, nerelisin, hangi halka mensupsun?”
Yunus, “İbrani'yim” diye karşılık verdi, “Denizi ve karayı yaratan Göklerin Tanrısı RAB'be taparım.”
Denizciler bu yanıt karşısında dehşete düştüler. “Neden yaptın bunu?” diye sordular. Yunus'un RAB'den uzaklaşmak için kaçtığını biliyorlardı. Daha önce onlara anlatmıştı.
Deniz gittikçe kuduruyordu. Yunus'a, “Denizin dinmesi için sana ne yapalım?” diye sordular.
Yunus, “Beni kaldırıp denize atın” diye yanıtladı, “O zaman sular durulur. Çünkü biliyorum, bu şiddetli fırtınaya benim yüzümden yakalandınız.”
Denizciler karaya dönmek için küreklere asıldılar, ama başaramadılar. Çünkü deniz gittikçe kuduruyordu.RAB'be seslenerek, “Ya RAB, yalvarıyoruz” dediler, “Bu adamın canı yüzünden yok olmayalım. Suçsuz bir adamın ölümünden bizi sorumlu tutma. Çünkü sen kendi istediğini yaptın, ya RAB.”Sonra Yunus'u kaldırıp denize attılar, kuduran deniz sakinleşti.Bu olaydan ötürü denizciler RAB'den öyle korktular ki, O'na kurbanlar sundular, adaklar adadılar.
Bu arada RAB Yunus'u yutacak büyük bir balık sağladı. Yunus üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı.
Tevrat'ın Yunus kitabının ikinci bölümünde ise Yunus balığın karnında Rabbi'ne dua ediyor ve Rab balığa buyruk veriyor ve balık Yunus'u karaya kusuyor.Sanırım o ayetleri asmama gerek yok,şimdi Kur'an ayetlerine bakalım;
Saffat:139-146=Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi.Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti.Gemidekilerle kur’a çekmiş ve kaybedenlerden olmuştu.Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu.Eğer o, Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı.Derken biz onu hasta bir hâlde sahile attık.Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik.
Tevrat kadar detaylı olmasa da Kur'an'daki hikaye de Tevrat'takinin aynısı.
Son üç peygamber ise Tevrat'ta değil İncil'de geçmektedir;
Zekeriya
Kur'an'da peygamberdir fakat İncil'de kahin,Yahya peygamberin babasıdır;
Luka İncil'i:1:5-25:Yahudiye Kralı Hirodes zamanında, Aviya bölüğünden Zekeriya adında bir kâhin vardı. Harun soyundan gelen karısının adı ise Elizabet'ti.Her ikisi de Tanrı'nın gözünde doğru kişilerdi, Rab'bin bütün buyruk ve kurallarına eksiksizce uyarlardı.Elizabet kısır olduğu için çocukları olmuyordu. İkisinin de yaşı ilerlemişti.
Zekeriya, hizmet sırasının kendi bölüğünde olduğu bir gün, Tanrı'nın önünde kâhinlik görevini yerine getiriyordu.Kâhinlik geleneği uyarınca Rab'bin Tapınağı'na girip buhur yakma görevi kurayla ona verilmişti.Buhur yakma saatinde bütün halk topluluğu dışarıda dua ediyordu.
Bu sırada, Rab'bin bir meleği buhur sunağının sağında durup Zekeriya'ya göründü.Zekeriya onu görünce şaşırdı, korkuya kapıldı.Melek, “Korkma, Zekeriya” dedi, “Duan kabul edildi. Karın Elizabet sana bir oğul doğuracak, adını Yahya koyacaksın.Sevinip coşacaksın. Birçokları da onun doğumuna sevinecek.O, Rab'bin gözünde büyük olacak. Hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh'la dolacak.İsrailoğulları'ndan birçoğunu, Tanrıları Rab'be döndürecek.
Babaların yüreklerini çocuklarına döndürmek, söz dinlemeyenleri doğru kişilerin anlayışına yöneltmek ve Rab için hazırlanmış bir halk yetiştirmek üzere, İlyas'ın ruhu ve gücüyle Rab'bin önünden gidecektir.”
Zekeriya meleğe, “Bundan nasıl emin olabilirim?” dedi. “Çünkü ben yaşlandım, karımın da yaşı ilerledi.”
Melek ona şöyle karşılık verdi: “Ben Tanrı'nın huzurunda duran Cebrail'im. Seninle konuşmak ve bu müjdeyi sana bildirmek için gönderildim.İşte, belirlenen zamanda yerine gelecek olan sözlerime inanmadığın için dilin tutulacak, bunların gerçekleşeceği güne dek konuşamayacaksın.”
Zekeriya'yı bekleyen halk, onun tapınakta bu kadar uzun süre kalmasına şaştı.Zekeriya ise dışarı çıktığında onlarla konuşamadı. O zaman tapınakta bir görüm gördüğünü anladılar. Kendisi onlara işaretler yapıyor, ama konuşamıyordu.
Görev süresi bitince Zekeriya evine döndü.Bir süre sonra karısı Elizabet gebe kaldı ve beş ay evine kapandı.“Bunu benim için yapan Rab'dir” dedi. “Bu günlerde benimle ilgilenerek insanlar arasında utancımı giderdi.”
Luka İncil'i:1:57-66=Elizabet'in doğurma vakti geldi ve bir oğul doğurdu.Komşularıyla akrabaları, Rab'bin ona ne büyük merhamet gösterdiğini duyunca, onun sevincine katıldılar.Sekizinci gün çocuğun sünnetine geldiler. Ona babası Zekeriya'nın adını vereceklerdi.Ama annesi, “Hayır, adı Yahya olacak” dedi.
Ona, “Akrabaların arasında bu adı taşıyan kimse yok ki” dediler.
Bunun üzerine babasına işaretle çocuğun adını ne koymak istediğini sordular.Zekeriya bir yazı levhası istedi ve, “Adı Yahya'dır” diye yazdı. Herkes şaşakaldı.O anda Zekeriya'nın ağzı açıldı, dili çözüldü.Tanrı'yı överek konuşmaya başladı.Çevrede oturanların hepsi korkuya kapıldı. Bütün bu olaylar, Yahudiye'nin dağlık bölgesinin her yanında konuşulur oldu.
Özetlersek:Karısı kısır olduğu için Zekeriya'nın çocuğu olmamıştır,şimdi karısının kısır olması yanında bir de yaşlanmışlardır.Sonra tapınakta ibadet ederken melekler Zekeriya'ya çocuk müjdeler.Zekeriya başta inanamaz meleklerin verdiği müjdenin gerçekleşebileceğine ''çünkü yaşlandık'' der.Fakat sonra çocukları olur ve çocuğun adını meleklerin emri üzerine Yahya koyarlar.Bu meleğin adı da Cebrail,Kur'an'daki Cebrail'in ta kendisi,zaten Kur'an melekleri de başka dinlerden almıştır,İngilizlerde Gabriel'dir meleğin ismi,telaffuz farklılıklarından dolayı bir kitaba alınırken kitabın yazarı nasıl telaffuz ediyorsa öyle alınır,Gabriel=Cibriel,Cebriel,Cebrail vb. diye telaffuz edilebilir.Anlaşılan İbranice Gavri'el olan meleğin adını Araplar Jibril,Jibra'il olarak telaffuz etmişler,ikisi de aynı melek yani.
Neyse Bu hikayenin aynısı Kur'an'ın şu ayetlerinde geçer;
Meryem:3-11=Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı.O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.” “Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!”
“Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.”Zekeriyya, “Rabbim!” “Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?” dedi.(Vahiy meleği) dedi ki: Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu, bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.”(Vahiy meleği) dedi ki: Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: “Bu, bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım.”Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara “Sabah akşam Allah’ı tespih edin” diye işaret etti.
Ali İmran:38-41= Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” dedi.Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler.Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi.Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver” dedi. Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.”
Görüldüğü gibi hikaye tıpa tıp aynı,çocuğun isminin melekler tarafından Yahya konulmasından tutun da meleklerin sözlerinin doğru olduğunu kanıtlamak için işaret olarak Zekeriya'nın konuşma yetisini almalarına kadar...
Yahya ismi Tevrat'a göre sadece Zekeriya ve Karısının akrabaları arasında yok fakat Kur'an'a göre o zamana kadar dünya üzerinde kimseye konmamış bu isim.
Yahya
Bu peygamber de Zekeriya'yı açıklarken belirttiğim gibi her iki kitapta da Zekeriya'nın oğludur ve ikisi de peygamberdir.
Başka bir ortak nokta yok,ayet vermeye gerek de yok.
İsa
İki kitapta da Meryem Kutsal Ruh'tan İsa'ya hamile kalır ve İsa'yı doğurur.Yani Kutsal Ruh(İncil'de Tanrı'nın Ruh'u,İslam inanışına göre ise melek Cebrail) bir nevi İsa'nın babasıdır;
İncil:Matta:1:18=İsa Mesih'in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf'la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem'in Kutsal Ruh'tan gebe olduğu anlaşıldı.
Kur'an:Meryem:16-22=(Ey Muhammed!) Kitap’ta (Kur’an’da) Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi.Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi.Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi.Böylece Meryem, çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.
İki kitaba göre de İsa'nın doğacağı Tanrı tarafından Meryem'e önceden bildiriliyor,iki kitapta da müjdeyi duyan Meryem'in sözü aynı ''bana bir erkek dokunmamışken,benim nasıl çocuğum olur'';
İncil:Luka:1:26-38=Elizabet'in hamileliğinin altıncı ayında Tanrı, Melek Cebrail'i Celile'de bulunan Nasıra adlı kente, Davut'un soyundan Yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. Kızın adı Meryem'di.Onun yanına giren melek, “Selam, ey Tanrı'nın lütfuna erişen kız! Rab seninledir” dedi.
Söylenenlere çok şaşıran Meryem, bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı.
Ama melek ona, “Korkma Meryem” dedi, “Sen Tanrı'nın lütfuna eriştin.Bak, gebe kalıp bir oğul doğuracak, adını İsa koyacaksın.O büyük olacak, kendisine ‘Yüceler Yücesi'nin Oğlu’ denecek. Rab Tanrı O'na, atası Davut'un tahtını verecek.O da sonsuza dek Yakup'un soyu üzerinde egemenlik sürecek, egemenliğinin sonu gelmeyecektir.”
Meryem meleğe, “Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki” dedi.
Melek ona şöyle yanıt verdi: “Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek.Bak,senin akrabalarından Elizabet de yaşlılığında bir oğula gebe kaldı. Kısır bilinen bu kadın şimdi altıncı ayındadır.Tanrı'nın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.”
“Ben Rab'bin kuluyum” dedi Meryem, “Bana dediğin gibi olsun.” Bundan sonra melek onun yanından ayrıldı.
Kuran;
Kur'an:Ali-İmran:45,47=Hani melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.”
(Meryem), “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” dedi.
Ve yine her iki kitaba göre de İsa'nın havarileri(öğrencileri-elçileri) var.İncil'de 12 tane oldukları söylenir ve tek tek hepsinin isimleri verilir ama Kur'an'da bu kadar detay yoktur,sadece havarilerinin olduğunu anlarız;
İncil:Matta:10:1-4=İsa on iki öğrencisini yanına çağırıp onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi. Böylece kötü ruhları kovacak, her hastalığı, her illeti iyileştireceklerdi.
Bu on iki elçinin adları şöyle: Birincisi Petrus adıyla bilinen Simun, onun kardeşi Andreas, Zebedi'nin oğulları Yakup ve Yuhanna, Filipus ve Bartalmay, Tomas ve vergi görevlisi Matta, Alfay oğlu Yakup ve Taday, Yurtsever Simun ve İsa'ya ihanet eden Yahuda İskariot.
Kur'an:Ali-İmran:52=İsa onların inkârlarını hissedince: "Allah yolunda yardımcılarım kim?" dedi. Havariler: "Allah yolunda yardımcılar biziz. Allah'a iman ettik. Şahit ol ki, biz muhakkak müslümanlarız." dediler.
Bir de İsa'nın göğe yükselmesi olayı var.İncil'e göre İsa öldürülmüştür,3 gün sonra dirilmiştir ve sonra göğe yükselmiştir.
Kur'an'a göre ise İsa öldürülmemiştir,Allah İsa'ya benzeyen bir adamı İsa'yı göğe yükseltip İsa'nın yerine koymuştur,ve düşmanlar İsa'yı öldürdüklerini sanmıştır;
İncil:Elçilerin İşleri:1:6-11= Elçiler bir araya geldiklerinde İsa'ya şunu sordular: “Ya Rab, İsrail'e egemenliği şimdi mi geri vereceksin?”
İsa onlara, “Baba'nın kendi yetkisiyle belirlemiş olduğu zamanları ve tarihleri bilmenize gerek yok” karşılığını verdi.“Ama Kutsal Ruh üzerinize inince güç alacaksınız. Yeruşalim'de, bütün Yahudiye ve Samiriye'de ve dünyanın dört bucağında benim tanıklarım olacaksınız.”
İsa bunları söyledikten sonra, onların gözleri önünde yukarı alındı. Bir bulut O'nu alıp gözlerinin önünden uzaklaştırdı.İsa giderken onlar gözlerini göğe dikmiş bakıyorlardı. Tam o sırada, beyaz giysiler içinde iki adam yanlarında belirdi.“Ey Celileliler, neden göğe bakıp duruyorsunuz?” diye sordular. “Aranızdan göğe alınan İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir.”
Kur'an:Nisa:157-159=Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler.
Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Şimdi gelelim İsa'nın hem Kur'an'da hem de İncil'de anlatılan ortak mucizelerine.Şöyle madde madde başlıklar halinde yazalım önce aynı mucizeleri;
- İsa'nın ölüleri diriltmesi
- İsa'nın hastalıkları iyi etmesi,körleri iyi etmesi,
- İsa'nın gaybı yani bilinmeyeni bilmesi(gelecek vb.)
Önce İncil'deki ayetleri verelim;
İncil:Matta:8:14,15=İsa Simon Petrus’un yüksek ateşten kıvranan kaynanasını da iyileştirdi. İsa kadının elini tutar tutmaz kadın hemen iyileşti. Kadın iyileşince ayağa kalktı ve evde bulunanlara hizmet etmeye başladı.
İncil:Matta:12:22=Daha sonra İsa'ya kör ve dilsiz bir cinli getirdiler. İsa adamı iyileştirdi. Adam konuşmaya, görmeye başladı.
Bu kadar doktorlukla ilgili ayet yeter sanırım,İsa bunlar dışında felçlileri,cüzzamlıları vb. iyileştiriyor İncil'e göre,adam her derde deva anlayacağınız.
İncil:Yuhanna:11:41-44=Bunun üzerine taşı çektiler. İsa gözlerini gökyüzüne kaldırarak şöyle dedi: “Baba, beni işittiğin için sana şükrediyorum.Beni her zaman işittiğini biliyordum. Ama bunu, çevrede duran halk için, beni senin gönderdiğine iman etsinler diye söyledim.”Bunları söyledikten sonra yüksek sesle, “Lazar, dışarı çık!” diye bağırdı.
Ölü, elleri ayakları sargılarla bağlı, yüzü peşkirle sarılmış olarak dışarı çıktı. İsa oradakilere, “Onu çözün, bırakın gitsin” dedi.
Bu da İsa'nın ölü diriltmesiyle ilgili örneklerden sadece biri.
Gelecekten haber vermesi;
İncil:Luka:21:5-21=Bazı kişiler tapınağın nasıl güzel taşlar ve adaklarla süslenmiş olduğundan söz edince İsa, “Burada gördüklerinize gelince, öyle günler gelecek ki, taş üstünde taş kalmayacak, hepsi yıkılacak!” dedi.
Onlar da, “Peki, öğretmenimiz, bu dediklerin ne zaman olacak? Bunların gerçekleşmek üzere olduğunu gösteren belirti ne olacak?” diye sordular.
İsa, “Sakın sizi saptırmasınlar” dedi. “Birçokları, ‘Ben O'yum’ ve ‘Zaman yaklaştı’ diyerek benim adımla gelecekler. Onların ardından gitmeyin.Savaş ve isyan haberleri duyunca telaşlanmayın. Önce bunların olması gerek, ama son hemen gelmeyecek.”
Sonra onlara şöyle dedi: “Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak.Şiddetli depremler, yer yer kıtlıklar ve salgın hastalıklar, korkunç olaylar ve gökte olağanüstü belirtiler olacak.
“Ama bütün bu olaylardan önce sizi yakalayıp zulmedecekler. Sizi havralara teslim edecek, zindanlara atacaklar. Benim adımdan ötürü kralların, valilerin önüne çıkarılacaksınız.Bu size tanıklık etme fırsatı olacak.Buna göre kendinizi nasıl savunacağınızı önceden düşünmemekte kararlı olun.
Çünkü ben size öyle bir konuşma yeteneği, öyle bir bilgelik vereceğim ki, size karşı çıkanların hiçbiri buna karşı direnemeyecek, bir şey diyemeyecek.Anne babanız, kardeşleriniz, akraba ve dostlarınız bile sizi ele verecek ve bazılarınızı öldürtecekler.Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek.
Ne var ki, başınızdaki saçlardan bir tel bile yok olmayacaktır.19 Dayanmakla canlarınızı kazanacaksınız.
“Yeruşalim'in ordular tarafından kuşatıldığını görünce bilin ki, kentin yıkılacağı zaman yaklaşmıştır.O zaman Yahudiye'de bulunanlar dağlara kaçsın, kentte olanlar dışarı çıksın, kırdakiler kente dönmesin.
İsa'nın gelecekten haber vermesi ile ilgili ayetlerden bazıları ise bunlar.Şimdi Kur'an'a bakalım;
Kur'an:Ali-İmran:49-51=''Onu İsrailoğullarına elçi kılacak. (O israiloğullarına şöyle diyecek) :"Gerçek şu ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur içine üfürürüm o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. şüphesiz eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır. Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin. Gerçekten Allah benim de Rabbimsizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur." ''Onu İsrailoğullarına elçi kılacak. (O israiloğullarına şöyle diyecek) :"Gerçek şu ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur içine üfürürüm o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. şüphesiz eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır. Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin. Gerçekten Allah benim de Rabbimsizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."
Bu ayetlerde İncil'den verdiğim İsa'nın gerçekleştirdiği tüm mucizeler anlatılıyor;
- Körleri ve hastaları iyi etmesi,
- Yediklerini ve bitirdiklerini haber vermesi(Yani gaybı bilmesi),
- Ölüleri diriltmesi.
Gördüğünüz gibi tamamen İncil'den alınmış,İncil'de birtek İsa'nın çamurdan kuş yapıp da onu canlandırması,kuşun uçması mucizesi yok.Elbetteki bunlar da Apokrif metinlerden ve Hristiyanların geleneksel efsanelerinden alınmıştır,bunları da zaten ayrı başlıklar altında işledim.
Son olarak her iki kitaba göre de İsa Tevrat'ı doğrulamak için gelmiştir;
İncil:Matta:5:17=Kutsal Yasa'yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim.
Kur'an:Ali-İmran:50=Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin.