Güneş,Ay ve Yıldızların Yapılarındaki Farklılık

Mucize İddiası: 
Güneş’i bir ziya (ışık, ısı kaynağı), Ay’ı bir nur(ışık) kılan ve yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için ona duraklar tespit eden O’dur...
10-Yunus Suresi 5 
Güneş dev bir nükleer reaktör olarak Dünya’mızın hem ışık, hem de ısı kaynağıdır. Uzay’ın soğuğunda Dünya’mızı ısıtan Güneş’ten Dünya’mıza gelen ışın miktarı Güneş’in ışınlarının milyarda ikilik dilimidir. Ay ise Güneş’ten aldığı ışığı Dünya’mıza yansıtır. Ay, Güneş gibi bizzat ısının ve ışığın kaynağı değildir. Güneş’in ve Ay’ın bu farklarına Kuran Güneş’i "ziya", Ay’ı "nur" kelimeleriyle farklı şekilde tarif ederek dikkat çekmektedir. Güneş’i tarif eden "ziya" kelimesi ışığı tarif ettiği gibi aynı zamanda yakıcılığı, ısıyı da tarif etmektedir. "Ziya" kelimesine verilen anlamlarda "ziya"nın bizzat ısının ve ışığın kaynağını ifade etmesi, "nur" kelimesinin ise böyle bir vurguya sahip olmaması da ayette bu kelimelerin seçilmesindeki inceliği gösterir.  
Kuran’da Güneş için "ziya" sıfatından başka sıfatlar da kullanılmıştır. Güneş bir meşaleye (sirac) ya da yanan bir lambaya (vehhac) benzetilmiştir. Bu ifadeler de Güneş’in yakıtını kendi içinden aldığına işaret eder. Meşale de, lamba da kendi içlerinde yanan ateş ile etrafa ısı ve ışık saçar. Bu ifadelerin Ay için kullanılmaması, sadece Güneş için kullanılması, Kuran’da her kelimenin nasıl yerli yerinde kullanıldığının delilidir.
Reddiyem:

Öncelikle şunu belirteyim ki, bu iddianın linkini bulamadım, sanırım siteden kaldırmışlar. Siz başlığı google'ye yazarak farklı yerlerden iddiayı bulabilirsiniz. Kitabın yazarlarına altta vereceğim çelişkileri bizlere gösterdikleri için teşekkürü bir borç bilirim. Umuyorum ki yavaş yavaş tüm iddiaları kaldırmak zorunda kalacaklar sitelerinden. Şimdi reddiyeye geçelim. 

İslam’dan önce Araplardan kimse Güneş’e ziya, Ay’a nur dememiş mi acaba? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Bunu sadece menfaat peşindeki mucizeciler düşünür! İslamiyet Öncesi’ndeki bütün Araplar peygamber mi olmuş oluyor bu halde? Güneş’in ve Ay’ın gözlenebilir özellikleri bellidir, elbette bu kriterlere göre uygun kelimeler kullanılacaktır bunları tanımlarken. Dolayısıyla Güneş için “ziya”, Ay için “nur” kelimelerinin seçilmesi bir “şifre” değil, Güneş ve Ay’ın çıplak gözle, fiziksel algılarla rahatlıkla “gözlemlenebilir” özelliklerinin ifadesidir.

Güneş’in ısı ve ışık, Ay’ın ise sadece ışık saçtığını 1400 yıl önceki insanların bilemeyeceğini düşünmek kadar gülünç bir şey olabilir mi? Bir insan(kitabın yazarlarını kastediyorum) bu kadar gerçeklere düşman olabilir mi?

Bakın İslamiyet öncesi şairlerinden Lebid’in( Müslüman olduktan sonra şiiri bırakmıştır) bir şiiri:
Şair Lebid de şöyle demiştir:
Kişi ancak kayan bir yıldızın alevi ve saçtığı ışık gibidir.
Daha önce parlayan bir ışık iken, küle dönüşür.(42)
Bu şiiri, 1400 yıl önce Güneş’in ışığın yanında bir de ısı yaydığı bilinemezdi diye düşünenlere gönderiyorum. Şiirde yıldızların hem “alevi”nden hem de “ışığı”ndan bahsediliyor. Bunun gibi, Ay’ın sadece ışık saçtığı, ısı yaymadığı da en ilkel insanlarca bile fark edilebilir, edilmiştir de, zira her şey ortadadır, görünen köy kılavuz istemez. Bakınız Kur’an’dan çok daha eski olan Hanok’un Kitabı’nda da Güneş’in ısı ve ışık kaynağı olduğu şöyle ifade edilir;
72.Bölüm:4=İlk olarak güneş adı verilen, büyük ışık çıkar. Onun çevresi, göğün çevresi gibidir. O, tamamen parlayan ve sıcak ateşle doludur. 
Ay’ın daha düşük bir ışığa sahip olduğundan da bahseder Hanok’un Kitabı:
72.Bölüm:37=…Doğduğu gibi batar ve azalmaz ve dinlenmez. Gece ile gündüz çalışır. Aydan yedi kat daha fazla parlaktır. Fakat büyüklükleri açısından ikisi eşittir. 
Hanok burada Güneş’ten bahysediyor, Güneş Ay’dan yedi kat daha fazla parlaktır diyor.İşte mucizeciler en basit, en ilkel düzeydeki gözlemleri bile mucize diye yutturmaya çalışıyorlar! Ay ile Güneş’i hiç görmemiş gibiler. Kanadalılar ise şöyle bir mantık yürütmüşler;
M.Ö 600 yıllarında Kanada kendi mantığını ışığa uygulamış ve ışığın ve ısının aynı maddenin iki biçimi olduğu sonucuna ulaşmıştır: “Işık renklidir, ve diğer cisimlere parlaklık verir; ve o sıcaklık hissettirir: bu onun ayırt edici bir niteliğidir. O, sıcaklık hissettiren bir madde olarak tanımlanır.” Başka cisimler gibi, ışık da hem bir gerçek hem de bir potansiyel durum içinde bulunmaktadır. Kanada bunu duyumsal niteliklerle kanıtlamıştır. O gözlemlerini şu şekilde yapmıştır: “Sıcak suyun ısısı hissedilebilir fakat görülemez; ayışığı görülebilir fakat hissedilemez”.(43)
Bu konuda başka söze gerek var mı? Güneş’in ısı ve ışık saçtığı, Ay’ın ise sadece ışık saçtığı en rahat kavranabilecek bilgilerden olup, Kur’an’dan önceki herkes de bunu biliyordu. Şimdi Nur ve ziya kelimelerini inceleyelim:

Nur kelimesi Arapça’da “ışık” anlamına gelir. Güneş’in ışığına da nur denir. Ay ısısız, sadece ışık saçtığı için ve parlaklığı Güneş’inki kadar yoğun olmadığı, göz almadığı için Ay’a nur denmiştir, bu kadar basit.

Şu ayet kelimenin anlamının kavranması bakımından çok güzel bir örnektir, mucizecilerin kelimeler üzerinde yaptıkları çarpıtmayı gözler önüne sermektedir;
Ahzab:46= Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik).
“Nur saçan bir kandil” ifadesi kandillerin ışığına da “nur” dendiğini göstermektedir, yani kandiller de nur saçıyormuş. Ayette geçen kandil kelimesinin Arapçası -mucizecilerin de belirttikleri gibi- Kur’an’da Güneş için de kullanılan “sirac” kelimesidir. Örneğin şu ayette geçer;
Nuh:16= Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır? 
Demek ki –mucizecilerin iddialarının aksine- Güneş de nur saçarmış, Güneş de bir nur kaynağıymış. “Nur” bir cismin bir kaynaktan aldığı ışığı yansıtması değil, direk olarak -Güneş gibi- bir kaynaktan yayılan ışığı ifade ediyormuş. Bir ayette de ay için “münir” kelimesi kullanılıyor;
Furkan:61=O Tanrı Mübarektir (Yüce'dir) ki, gökte.... kandil (Güneş) ve nurlandıran (münir) Ay yaptı. 
Turan Dursun bu kelimeyi şöyle açıklıyor;
Bu ayette Ay için 'münir', yani 'nur verici' denmesi, Ay'ın bir ışık kaynağı olduğunun anlatıldığını gösterir. Ay'daki ışık, aynı zamanda kutsal niteliktedir. Nur sözcüğünün kendinde bu kutsallık anlamı bulunmakta. Bu da Ay'a verilen özel Tanrısal değerden kaynaklanmakta.(44)
Bu ayet mucizecilerin iddialarını yerle bir etmekte. Direk olarak ayın bir ışık kaynağı, nur verici(münir) olduğu söyleniyor, Güneş’ten ışık aldığı filan yok. Bu yönüyle bilimsel bir çelişki oluşturuyor. Yani mucizecilerin dedikleri gibi değil, Kur’an bu konuda da çelişkiye düşüyor.

Bu kelime Kur’an’da peygamberlere verilen kitaplar için de kullanılmakta;
Ali İmran:184= Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık delilleri, hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getiren peygamberler de yalanlanmıştı
Ayette geçen “aydınlatıcı kitap” ifadesinin Arapçası “kitâbil munîr”… Bir de şöyle bir ayet vardır, Kur’an’a göre Allah göklerin ve yerin “nuru”dur. Allah’ın göklerin ve yerin ışığı, yol göstericisi olduğu manasına gelir. Allah’ın Güneş’ten aldığı ışığı göklere ve yere saçtığı manasına değil; Allah bizzat bütün ışıkların kaynağıdır, hepsini o yaratmıştır, inanca göre. Bu şu ayette dile getirilir:
Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir. (Nur Suresi, 35)
Demek ki, bütün ışıkların kaynağı olduğuna inanılan Allah’ın ışığı bile “nur” imiş, kandilin ışığı da “nur”muş. Yani gerçekte nur tam da bir kaynağın ürettiği ışığı ifade ediyormuş, Güneş dahil diğer bütün ışıklar, ışığını o “nur”dan alıyormuş.

Yani bilimsel mucize dedikleri ayet aslında bilimsel bir çelişkidir, aslında Kur'an; Ay Güneş'ten aldığı ışığı yansıtıyorken, bir ışık kaynağı değilken, Ay'a ışık kaynağı demektedir. Şuradaki aldatmacayı görüyor musunuz? Kitap yazarlarının mucize dedikleri ayet aslında söylediklerinin tam tersine, Ay'a ışık kaynağı diyor. Ne yazık ki hâla bu insanlara inananlar var.

Kurtubi bu ayetin tefsirinde “nur” kelimesini şöyle açıklar:
"Allah, göklerle yerin nurudur" âyetinde geçen "nûr" Arap dilinde: Gözle idrâk olunan ışıklar demektir. Mecazi olarak doğru ve aydınlık anlamlar hakkında da kullanılmıştır. Bu kabilden olmak üzere "nuru olan bir söz ve aydınlatıcı kitab (el-Kitabu'1-Münîr)" denilmektedir. Şairin şu beyiti de bu türdendir:  
"Öyle bir neseb ki, sanki kuşluk güneşinden onun üzerinde, bir nûr ve sabahın tan yeri aydınlığından bir direk vardır."  
İnsanlar da: Filan kişi şehrin nuru, asrın güneşi ve ayıdır, derler. Yine şair şöyle demektedir:  
"Sen bir güneşsin, diğer hükümdarlar ise gezegen yıldızlarıdır."  
Bir diğer şair de şöyle demiştir;  
"Sen şehirler arasından belli bir maksadı niye tahsis etmedin, kabilelerin ay'ı olan Halid b. Yezid'i." 
Bir diğer şair de şöyle demiştir:  
"Abdullah geceleyin Merv'den yola koyuldu mu, Oradan, oranın nuru ve güzelliği yola koyuldu, demektir."  
Buna göre yüce Allah'ın bir nuru vardır, ifadesi övmek kastı ile söylenebilir. Çünkü eşyayı var eden O'dur, bütün eşyanın nuru ilk olarak O'ndandır ve eşyanın nuru O'ndan sâdır olmuştur. Şanı yüce Allah ise idrâk olunan aydınlıklar kabilinden değildir.  Zalimlerin söylediklerinden O pek yüce ve pek büyüktür.(45)
Özellikle son paragrafa dikkat edin, "bütün eşyanın nuru ilk olarak O'ndandır"deniyor. İlk olarak bütün eşyanın, -tabi ki Güneş'in ve Ay'ın nuru da dahil olmak üzere- Allah'tan gelmiş. Bütün nurların kaynağı Allah'mış. Güneş'e de o vermiş, Ay'a da o vermiş. Yani açıkça görülüyor ki, nur demek bir "kaynaktan" çıkan ışık demek.

Enam Suresi’nin birinci ayetinin tefsirinde ise şu açıklama yer alır:
Âyet-i kerimede geçen, karanlıklar (zulumat) ile aydınlık (nur)dan hangi anlamın kastedildiği hususunda ilim adamlarının farklı görüşleri vardır, es-Süddî, Katade ve müfessirlerin çoğunluğunun görüşüne göre maksat, gecenin karanlığı ile gündüzün aydınlığıdır.(46) 
Gündüzün aydınlığı da nur ise, gündüzü aydınlatan Güneş olduğuna göre, Güneş’in ışığına da nur dendiği bir kez de buradan anlaşılır. Dolayısıyla “nur” kelimesinde “yansıtılan” ışık ve “bir kaynaktan çıkan” ışık diye bir ayırım yoktur, ışıkların hepsini kapsar. Güneş’in ışığı da nurdur, ateşin ışığı da nurdur, kandilin ışığı da nurdur. Ve bunlar bir yerlerden ışık alıp yansıtmazlar, direk olarak kendileri ışık kaynaklarıdır. Ay da ışık saçtığına göre Ay’a nur demenin neresi gizemlidir, şifrelidir? Eğer Ay ışık ile birlikte ısı da yaysaydı, o zaman Ay’a da “ziya” denilirdi veya Güneş ısısız olarak sadece ışık saçsaydı, Güneşe de direk olarak nur denilirdi. Ama Güneş ısı da yaydığı için Güneş’e nur denmemiş, Güneş’in sadece ışığına nur denmiştir, dediğim gibi Arapça’da her türlü ışığa nur denir.

Üstelik Ay’ın ışığını Güneş’ten aldığından bahseden, Kur’an’dan çok daha eski kaynaklar vardır:
…Aryabhatiya(*) 13. yüzyılda Latince'ye çevrilmiştir.Bu çeviri boyunca Avrupalı matematikçiler üçgenlerin alanlarını ve kürelerin hacimlerini hesaplamanın yöntemlerini öğrenmişlerdir.Ay ve güneş tutulmalarının nedeni hakkındaki açıklamalar ve ay ışığının kaynağı Avrupa'da çok fazla heyecan yaratmamıştır.Çünkü bu dönemde onlar Kopernik ve Galileo'nun araştırmalarından bunları öğrenmiş bulunuyorlardı.Ancak Aryabhata'nın Avrupalı bilim adamlarından bin yıl önce yaşamış olduğu ve bu düşünceleri o zaman kavramış olması onun başarısını ortaya koymaktadır.(47)
Bu cümlelerden dolaylı olarak Ay’ın kendi ışığının olmadığının Aryabhatiya isimli eserde yazdığını anlıyoruz. Bu eserde yazılıymış ama bu bilgi daha önce Kopernik ve Galileo’nun araştırmalarından öğrendikleri için Avrupa insanında heyecan yaratmamış. Dahası Antik Çinliler kuyruklu yıldızların ışıklarının da Ay gibi yansıtılan ışıkla parladıklarını yazmışlar:
Çinliler M.S 600 yılında, kuyruklu yıldızların ay gibi yansıtılan ışık ile parladıklarını gözlemlemişlerdir. Onlar kuyruklu yıldızların kuyruklarının her zaman güneşten uzağa doğru olduğunu belirtmişlerdir. Bu fenomenin bir güneş enerjisi olduğu öne sürülmüştür. Günümüzde bu kuyrukluyıldız kuyruk yönünün ''güneş rüzgarı'' güneşin radyasyon gücü ile belirlendiği bilinmektedir. Temple, Çinlilerin güneş rüzgarı fikrinin formülleştirilmesiyle kendilerini sınırlandırmadıklarını söylemiştir. Çin literatürü güneş radyasyonu için ch'i referansları ile doludur. Ch’i güneşten gelen ''yayılmacı ya da radyasyon yayıcı kuvvet'' olarak tercüme edilebilir. Çinli gökbilimciler, güneşin ch'i gücünün, güçlü bir rüzgarmışçasına kuyrukluyıldızın kuyruğunu estirmeye yetecek kadar güçlü olduğunun açık olduğunu düşünmüşlerdir. Çinliler, uzayı güçlü kuvvetler ile dolu olarak algılamışlardı.
Antik Yunanistan’da da söyleyenler olmuştu Ay’ın ışığı Güneş’ten aldığını:
…Anaksagoras adlı başka bir astronom Ay’ın kendi ışığı olmadığını, Güneş’in ışığını yansıttığını keşfetti. Ayrıca Ay’ın Dünya ile Güneş arasından geçerken ışığı engelleyerek tutulmalara neden olduğunu hesapladı.(48)
Hanok’un Kitabı’nda bile bulabiliyoruz bu tür bilgileri:
73.Bölüm:7-8=Güneşle batar. Güneş doğduğunda, ışığın yarım payını alarak ay da onunla doğar… 
78.Bölüm:10=Uriel, bana başka bir düzenleme daha –ışık aya döküldüğünde, ona güneşten nasıl döküldüğünü- gösterdi.  
Gördüğünüz gibi insanlar neler neler gözlemliyorlar. Doğa gözlemlenir, gözlemleyen insan düşünür, bir şeylere ulaşır ve ortaya tezler atar. Bu tezleri illa ki, Tanrısallığa yoracaksak, verdiğim örneklerde de gördüğünüz gibi hem Kur’an’dan çok daha eski, hem de Kur’an’dan çok daha bilimle uyumlu antik eserler vardır, o halde onlarda mı Tanrı’dandır? Şimdi Hindu mu olmalıyız yoksa?

Sonuç: 

• Mucizecilerin iddialarını dayandırdıkları bu ayette, Ay’ın ışığını Güneş’ten almasıyla ilgili en ufak bir bilgi bulunmamaktadır. Ziya ve nur kelimeleri Kur’an’la birlikte doğmadı, Arapların bu kelimeleri İslamiyet öncesi dönemlerde de kullandıkları açık. Ay’ın ışığını Güneş’ten aldığını bilmeye gerek yoktur, Ay’ın ışık saçması yeterlidir nur denilmesi için. Kim bilir, İslamiyet öncesinde kaç Arap Ay’a nur, Güneş’e ziya demiştir, sayısız olduğu şüphesiz.

• Eğer böyle bir bilgi bulunsaydı bile, bu yine de Kur’an’ın mucizesi olamazdı, zira Ay’ın ışığı Güneş’ten aldığından bahseden, Kur’an’dan çok daha eski kaynaklar var.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

42Kurtubi,El Camiul Ahkamul Kur'an,İnşikak Suresi,15. ayetin tefsiri.
43Dick Teresi, Kayıp Keşifler, s.241.
44Turan Dursun, Kur'an Ansiklopedisi, c.3, s.88.
45Kurtubi,El Camiul Ahkamul Kur'an,Nur Suresi,35. ayetin tefsiri.
46Kurtubi,El Camiul Ahkamul Kur'an, Enam Suresi,1.Ayetin Tefsiri.
*Aryabhatiya, Aryabhata isimli, 5. yüzyılda yaşamış olan Hintli bir gökbilimcinin eseridir ve bu eserde Dünya’nın dönüşünden vb. de bahsedilmektedir. İnternetten elektronik kitap(e-kitap) olarak bulup okuyabilirsiniz İngilizcesi’ni.
47Dick Teresi, Kayıp Keşifler, s.156.
48Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Antik Dünya Ansiklopedisi, s.247.