Her Biri Bir Yörüngede(Dünyanın Dönüşü)

Mucize İddiası: 
Geceyi, gündüzü, Güneş’i ve Ay’ı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzüp giderler. 
21-Enbiya Suresi 33  
Ayette "her biri" diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça’sı "küllü"dür. Bu kelime "hepsi, her biri" anlamlarına gelmektedir. Arapça’da adedi iki olan nesneler için "tesniye" denilen ayrı kelimeler kullanılır. Ayette, Güneş ve Ay olmak üzere iki gök cisminin yörüngedeki hareketlerinden bahsedilir. Oysa ayette "tesniye" kullanılmaması en az üç tane gök cismine işaret edildiğini akla getirmektedir. Gece ve gündüzün oluştuğu yerin Dünya olduğu düşünülürse ayetin işaret ettiği diğer gök cisminin Dünya olduğu anlaşılır.  
Ayette yörünge diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça’sı ise "felek"tir. Bu kelimeyle "yıldızların, gezegenlerin hareket ettiği yörünge" belirtilmektedir.
http://www.mucizeler.com/2011/03/her-biri-bir-yorungede/ 
Reddiyem:


Ayette üç tane gök cisminden değil, dört tane varlıktan bahsediliyor ve bunlar arasında Dünya yok! Gece,gündüz,Güneş ve Ay… Aksi durumda mucize değil, dilbilgisi hatası olurdu, iki tane gökcismi sayıp, tesniye kullanmaması hata değil de nedir? Ama herhangi bir hata yoktur zira “küllü”ye gece ve gündüz de dahildir. Gece ve gündüz Kur’an’a göre Güneş’ten ayrı varlıklardır zaten, yani meydana geliş nedenleri Güneş değil. Zaten mucizecilerin verdikleri bu ayetten de açıkça anlaşılıyor bu, “geceyi, gündüzü Güneş’i ve Ay’ı yaratandır” deniliyor. Hepsi ayrı ayrı yaratılmışlar.

Gece ve Gündüz, Ay ile Güneş gibi bir yörüngede yüzüyorlarmış ayete göre, demek ki, Güneş doğunca gündüz olmuyor, gündüz olunca Güneş çıkıyor. Güneş ve Ay gibi Gece ve Gündüz de gelip gidiyorlar.Başka ayetlerden de bu anlaşılmakta, yeri gelince değineceğim.

Güneş her sabah ortaya çıkar her akşam kaybolur, o kaybolduktan sonra Ay ortaya çıkar ve her sabah yok olur. Sırayla gelip giderler, milyonlarca yıldır hep böyle olmuştur, sırası şaşmaz. Gece ve gündüz de aynı şekilde, birbiri ardınca akar gider. Belli saatlerde gece, belli saatlerde de gündüz olur, bu her gün böyledir, bunların da sırası şaşmaz. Gece ve gündüz tam da ayetin dediği gibi, gelip gitmiyor mu, bunlar birbiri ardınca akmıyorlar mı?

Nitekim “küllü” kelimesine gece ve gündüzün de dahil olduğu Kurtubi’nin tefsirinden de anlaşılmaktadır:
"Her biri" yani güneş, ay, yıldızlar, gezegenler, gece ve gündüz "bir yörüngede yüzerler." Suda yüzer gibi hızlıca akarlar ve yol alırlar. Söz söyleyenlerin en doğrusu olan yüce Allah: "Dalıpyüzenlere de andolsun ki..." (en-Nâziât, 79/3) diye buyurmaktadır. Koşarken ön ayaklarını ileri atan ata da "yüzen" anlamında: "Sâbih" denilir.(34)
Yani ayette dilbilgisel olarak bir problem yok, eğer burada tesniye kullanılsaydı işte o zaman dilbilgisel bir hata oluşacaktı. İkiden fazla şey sayıldığı için -gece, gündüz, Güneş ve Aytesniye kullanılamaz, aksi taktirde, gece ve gündüz “küllü” kelimesine dahil olmasaydı – yukarıda da dediğim gibi- iki şey sayıp “üçül” yapının kullanılması dilbilgisel bir hata doğururdu, mucizenin aksine. Demem o ki, üçül ve ikil yapı cümledeki nesne sayısına göre kullanırlar, cümlede kaç nesne varsa ona göre uygun yapı kullanılır aksi taktirde çelişki olur, gizli bir şeyler anlatılmış olmaz.

Kur’an gece ve gündüzü de yörüngeye oturtmuş, “bunlar hiç şaşmadan birbiri ardınca gelip giderler” demektedir. Burada dünyanın hareketine ilişkin en küçük bir işaret yoktur. Nitekim Yasin Suresi’nin 40. ayetinde şunlar yazılıdır:
Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.
Bu ayette de açıkça görüyoruz bunu. Kur’an’ın bu anlatımlarına benzer anlatımlar İslam öncesi şiirlerde de rastlanır, Kuss İbn Saide’nin bir şiiri;
…Yıldızlar, gece karanlığında parlar,
Bunların döndüğünü her gün görürüz.
Sonra güneşi, gecenin ayı kışkırtır.
Hepsi birbirini hızla takib eder… (35)  
Muhammed bu şairin şiirleriyle çok ilgilenmiştir, şiirlerini bilenlerden okumalarını istemiştir ama konumuz değil şimdi, o yüzden girmeyeceğim. Buradaki “hepsi” kelimesine yıldızların da dahil olduğu açık fakat ben bu şiiri, Kur’an’ın anlatımlarıyla aynı olduğu için kitabıma aldım. Bu şiir de gök varlıklarının hepsinin birbiri ardınca akıp gittiğini anlatmakta. Demek ki insanlar İslamiyet’ten önce de evrendeki yollardan, gök cisimlerinin hareket ettiklerinden haberdarlarmış, Arabistan’da. Bu şiir çok güzelce bilime de yamanabilir, hemen yamayalım, mucizecilerin nasıl mucize ürettiklerine dair çok güzel bir örnek olacaktır:

Şair, gök cisimlerinin birbirlerini takip etmeleri dışında “döndüklerini” de söylemekte. Güneş, Ay ve yıldızların kendi etraflarında dönmeleri bu şairin yaşadığı dönemde bilinemeyeceğine, tespit edilemeyeceğine göre, şair bunu nasıl bilebilmiştir? Bu bir mucize değil de nedir?

Elbette ki şiirde gök cisimlerinin kendi etraflarında dönmelerinden bahsedilmiyor. Dünya etrafında dönmelerinden bahsediliyor, gök cisimlerinin birbiri ardınca görünüp kaybolmalarından, bunların dünyanın etrafında döndüklerinden, gözlemsel hareketlerinden. Ama orada başka olaylar için kullanılan, “dönmek” kelimesi, bakın ne güzel de gök cisimlerinin kendi etraflarında dönmelerine uyabiliyor. İşte mucizecilerin yaptıkları tam olarak böyledir, hiçbir fark yoktur, başka olayları anlatan kelimeleri, bugünkü bilimsel verilere uydurma çabasındalar.

Ayrıca Kur’an’a göre gece ve gündüz gökte oluşur dünyada değil:
(Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur. Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir. O göğün gecesini karanlık yaptı, gündüznü de çıkardı. Ardından yeri düzenleyip döşedi. (Naziat Suresi, 27-30)
Bu ayetlere “Big Bang Mucizesi” başlığı altında, başlıkla ilgili sebeplerden dolayı değinmiştim. Bu ayetler de tartışmalı ayetlerdendir, yer gökten sonra sıfırdan mı yaratılıp düzenlenmiştir yoksa gökle yer hazır halde vardılar da önce gök düzenlendi, sonradan yer mi düzenlendi bu tam olarak belli değil, farklı görüşler var, kimisi bu ayetlerden “dünyanın yuvarlaklığı”nı bile çıkarabiliyor, ileride göreceğiz. Fakat “Big Bang Mucizesi” başlığında da incelediğimiz gibi yer ile gök düzenlenmeden önce birlikte mevcuttular. Bunun böyle olduğunu kanıtlamıştık. Kur’an’a göre ikisi birlikte yaratılmış, sonra ayrılmışlardır. Bunlara burada detaylı bir şekilde girmeyeceğim, iki görüşü de inceleyelim:

Eğer önce gök yaratılıp, düzenlenip sonra yer yoktan var edildiyse, daha yer varolmadan önce gece ve gündüzün varolduğu(yaratıldığı) sonucu çıkar ki, bu gece ve gündüzün Güneş’ten ayrı varlıklar olduğu anlamına gelir –ki Kur’an’a göre zaten öyledir-. Dünya varolmadan gece ve gündüz oluşamaz, zira Dünya olmasa Güneş’in aydınlattığı bir yer(arz) da olmaz, Güneş ışınları başka yerlere dağılır.

Eğer Dünya var iken Allah göğü düzenlemiş sonra Dünya’yı düzenlemişse bu da bilimsel olarak yanlıştır. Dünya var fakat daha gece-gündüz yok, dolayısıyla Güneş de yok. Allah göğe yönelip Güneş’i yaratıyor sonra da var olan dünyayı düzenliyor. Dünya’nın Güneş’ten milyarlarca yıl sonra oluştuğu bilimsel bir gerçektir. Bunları “Big Bang Mucizesi” başlığı altında detaylı olarak incelemiştik, o yüzden burada detaya girmeye gerek yok.

Sonuç olarak Gece ve gündüzün gökte oluştuğu, Güneş’ten ayrı varlıklar olarak kabul edildikleri, birbiri ardınca gök kubbeye sarıldıkları ayetlerden açıkça anlaşılmaktadır, göğün gecesi-gündüzü denmekte yerin değil. Zaten bu nedenlerden dolayı Abdülaziz Bayındır; “gündüz güneşe bağlı olmayan bir varlık”(36) diye bir iddia atmıştı ortaya, tamamen Kur’an’a dayanarak söylüyordu bu sözü, kaynaktan haberin tamamını okumanızı öneririm.

Mucizecilerin keyfiyetleri hayret verici, işlerine geldikleri gibi yorumluyorlar ayetleri. Gece ve gündüz isterse Dünya’da oluşsun, Kur’an defalarca Ay ve Güneş’in hareketlerinden açıkça bahsedip de neden Dünya’nın hareketinden açıkça bahsetmeyip, Dünya’ya gelince "işaret" etsin? Hiç akılla, mantıkla bağdaşır mı bu?

Ayet gerçekten dünyanın hareket ettiğine işaret etseydi bile, bu yine de mucize olmazdı. Kur’an’dan çok daha eski metinlerde dünyanın hareketli olduğuna dair düşünceler yer almaktadır:
Teleskopsuz olsa bile, Kopernik’ten uzun zaman önce antik Hintliler, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü ve Kepler’den bin yıl önce gezegenlerin yörüngelerinin elips şeklinde olduğunu biliyorlardı.(37)   
Ayrıca Antik Yunanistan’da da dünyanın yuvarlak olduğunu ve Güneş’in etrafında döndüğünü söyleyenler olmuştu:
Aristarkhos adlı bir astronom Dünya’nın hem kendi ekseni etrafında hem de Güneş’in etrafında döndüğünü keşfetti. O zamanlar insanların çoğu Güneş’in dünyanın etrafında döndüğüne inandıklarından, Aristarkhos’un fikirleri -hiçbir kanıt bulunmadığından reddedildi.(38)   
Sonuç:

• Ayette hareket eden dört varlık sayıldığı için tesniye kullanılamaz, kullanılması durumunda dilbilgisel bir hata oluşacaktır. Dolayısıyla “küllü” kelimesi gece ve gündüzü de kapsamaktadır.

• İddiacıların dediği gibi, “küllü” kelimesi gece ve gündüzü kapsamasaydı eğer, iki gök cismi için en az üç adet cisim bildiren bir kelime kullanıldığından, bu Dünya’nın hareketine işaret olmaz, yine dilbilgisel bir hata olurdu. Kur’an “iki tane” olan şeye en az “üç tane” demiş olurdu, bu da kabul edilemez bir hatayı doğururdu.

• İddiacıların dediklerinin aksine, Kur’an’a göre gece ve gündüz Dünya’da değil gökte oluşur ve Güneş’ten ayrı, bağımsız varlıklardır. Yani Kur’an’a göre zaten gece ve gündüz de birer gök cismidir.

• Eğer ayetten gerçekten Dünya’nın hareketine ilişkin bilgiler çıksaydı bile, Kur’an’dan çok daha eski kaynaklarda Dünya’nın Güneş etrafında hareket ettiği gibi fikirler olduğundan bu yine Kur’an mucizesi olamazdı.

• Ayet “gece, gündüz, Güneş ve Ay”ın her gün bir aksama(gözükme sıralarının bozulması gibi) vb. olmadan düzenli bir şekilde birbirlerinin ardınca ortaya çıkmalarından başka bir şey anlatmamaktadır.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

34Kurtubi,El Camiul Ahkamul Kur'an,Enbiya Suresi,33. ayetin tefsiri.
35İbn Kesir, Büyük İslâm Tarihi, 2. Cilt,7. Bölüm, Çağrı Yayınları’ndan.
36http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/ilahiyatci-bayindir-gunduz-gunese-baglı-olmayan-bir-varlik-haberi- 43648
37Dick Teresi, Kayıp Keşifler,s.115.
38Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Antik Dünya Ansiklopedisi, s.247.