19 Mucizesi(!)

Aslında bu konuyu uğraşılmaya değer görmüyordum, zira bu mucize denilen şey bırakın İslam'ı desteklemeyi, aksine kesin olarak bitiren bir şey. Yani eğer bu iddia doğruysa Kur'an'ın insan yazımı olduğu matematiksel olarak da kanıtlanır. Zira kendinin korunacağını söyleyen Kur'an'dan 19'a uymadığı gerekçesiyle Tevbe Suresi'nin son iki ayetini çıkarıyorlar. Korunacağı söylenen "zikir"den kastın da "levh-i mahfuz" olduğunu iddia ediyorlar. Buna sonra değineceğim, bir not olarak burada bulunsun.

Ve 19 iddiasında çarpıtmalar filan olduğunu biliyordum ama detaya girdiğim zaman tamamıyla bir sahtekarlıklar bütünü olduğunu gördüm. En azından; "bazı şeyler 19'a uyuyordur gerçekten" diye düşünürdüm ama detaya inince çarpıtmaların ardı arkasının kesilmediğini gördüm, kendi bütünlüğü içinde, hiçbir müdahale olmadan, 19'a uyan şeylerin sayısı yok denecek kadar az.

Zaten aklı başında Müslümanlar bu iddiaya ateş püskürüyorlar da iddiayı doğru olduğunu sanıp destekleyen de az değil. İşte bu yüzden birkaç şey söylemek istedim. Hatta katı şeriatçı dediğimiz sitelerde bile bunun savunulduğunu gördüm, şeriatçısı, ılımlısı fark etmiyor bunların hepsi sahtekar.

Makalem, "Mucize İddiasındaki Temel Sorunlar" ve "19 İddiasının Kendi İçindeki Tutarsızlıkları-Çelişkileri" başlıklı  iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde "mucize" denilen şeyin ne olup ne olmaması gerektiği üzerinde durdum ve buna dair eleştirilerimdeki ana mesele şu; "mucize denilen şey herkesçe rahat bir şekilde görülüp-test edilebilmelidir-kıyaslanabilmelidir". Oysa bu iddiada biz bunu göremiyoruz. İkinci bölüm ise genel olarak oradan buradan derlediğim kesitlerden oluşuyor, tabi kendi eleştirilerim ve tespitlerim de var. Şimdi okumaya başlayabiliriz.

Mucize İddiasındaki Temel Sorunlar

Şimdi aktaracağım sorunlar zaten bu iddiayı mantıksal olarak çürütüyor, bitiriyor. Bundan sonra başka şey demeye gerek de yok ama ben başka şeyler de söyleyeceğim. Öncelikle eğer ortada herhangi bir mucize varsa, bu mucizenin herkesçe, en cahil insanlarca dahi, hiçbir çaba sarf etmeden görülebilmesi gereklidir değil mi? Kontrol edebilmesi, ona göre mucize olup olmadığına karar verebilmesi gereklidir? Bu mucizeyi(!) ise belli bir bilgi seviyesine sahip olmayanlar-olamayanlar göremiyorlar. Şimdi bu iddiayı test edebilmek için neler gerekiyor bunu başlıklar halinde görelim:

1. Okuma-Yazma Bilmeyenler

Bu iddiayı test edebilmek için bir kere iyi derecede Arapça bilmek gerekiyor. Bırakın Arapça bilmeyi, kendi dillerinde dahi okuma-yazma bilmeyen milyonlarca insan var. Ve bunların çoğunluğu İslam ülkelerinde, dünyada 1 milyar Müslüman varsa, bunların yarısından çoğu okuma-yazma bilmiyor. Örneğin sözde laik olan ülkemizde bile 2 milyonu aşkın okuma-yazma bilmeyen insan var:


Tabi bunların çoğu okuma-yazma öğrenmek istiyordur ama ellerinde olmayan sebeplerden öğrenemiyorlar. Örneğin yine İslam ülkelerinden örnek verecek olursak, kadınların okumalarına, okula gitmelerine tepkiler büyük oralarda, kadınların okumaları istenmiyor, ahlaksızlık olarak niteleniyor. 

Yahut ekonomik nedenlerden dolayı eğitim göremeyenler de çok, bunlar da maddi sıkıntılardan vb. dolayı okuma-yazma öğrenemiyorlar. 

Bu nedenler uzar gider, istatistikler de ortada, görünen de ortada. Şimdi bu insanlar nasıl test edecek bu iddiayı?  

2. Arapça Bilmeyenler 

Ben başlarda Arapça harfleri bilmenin yeterli olduğunu sanırdım ama birkaç video izledikten sonra yetmediğini anladım. Arapça'nın edatlarını, fiillerini, sayıma dahil olan kelimelerin türevlerini, tekilini-çoğulunu, artikellerini, kelimelerin aldıkları ekleri, isimleri, sıfatları, zamirleri, hemzeleri, şeddeleri, noktaları, harekeleri vb. daha pek çok şeyi bilmek gerekiyor, yani Arapça gramerine tam anlamıyla hakim olunmalı bu iddiayı kontrol edebilmek için. Çünkü birazdan paylaşacağım videolarda da göreceğiniz gibi, kelimeleri vb. sayarken araya pek çok etmen giriyor, bunları iyi bilmek, ayırdını iyi yapmak gerekiyor. Bu konuda bir-iki örnek verelim hemen.

En basitinden "besmele"nin harf sayısı konusunda bile Arapça'yı su gibi bilenler arasında ihtilaf var. Kimine göre 19 haf, kimine göre 18, kimine göre 21, kimine göre 24...

Misal besmelede iki harf şeddeli, şedde bir harfin iki kere okunması anlamına gelir, şeddeli harf okunuşta iki kere okunur. Buna göre besmele görünüşte 19 harf ise iki şedde ile birlikte 21 harf ediyor. Tabi 19cular "sözde" görünüşe bakıyorlar, yani şeddeleri saymıyorlar ama 19a uysa sayacaklardı. Bunun örneği çok, vereceğim videolarda göreceksiniz. Yani bir sayı belirleniyor kafadan, sonra da bu sayıya uyacak şekilde, tamamen seçime bağlı, yani bir sistemden uzak olarak, uyan alınıp uymayan atılıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bu şekilde her yazılı metinden düzinelerce mucizeler çıkarılır.

Üstelik bizzat Kur'an'a göre benim Kur'an'a itiraz hakkım vardır, bizzat Kur'an'a göre ben Arapça öğrenmek zorunda değilim. Kur'an'da şöyle bir ayet var:
Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. İnanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).” (Fussilet Suresi, 44)
Bu ayet Kur'an'ın "sadece" Araplara indiğini(!), sadece Arapları muhatap aldığını tek başına kanıtlıyor, başka pek çok ayet var bununla ilgili ama konumuz değil.

Bu ayet Kur'an'da bulunan az sayıdaki mantıklı ayetlerden biridir. Doğrudur, hitap ettiğin kitlenin dili ne ise anlaşabilmek için o dilde konuşmak, yazışmak zorundasın. Ve Kur'an da Araplar itiraz etmesinler diye Arapça yazılmış. Peki Arapça bilmeyenlerin de itiraz hakkı bulunuyor o halde? Bulunmuyor diyen varsa, Araplar Yahudilerin kendileri için söyledikleri gibi, üstün bir ırk mı yoksa? Tanrı Arapların itirazını dikkate alıp buna göre hareket etsin ama biz itiraz hakkımız olmaksızın bunu kabul etmek zorunda bırakılalım? Böyle bir şey ne Müslümanların iddialarıyla bağdaşır, ne de akıl ve mantıkla bağdaşır. Araplar üstün görülüyorsa zaten, o dinin Tanrı ile bir ilişkisi olamaz.

Mesela Kur'an'la ilgili, sırf Arapça bilmeyenleri kandırmak üzere sayısız şarlatanlık yapılmıştır bugüne kadar, en başta meallerde şarlatanlıklar almış başını yürümüş. Ama dilimiz Arapça olmadığı için bunları fark edemiyoruz. O halde sırf bu ayet zaten İslam'ın Tanrı ile bir ilişkisi olmadığını kanıtlıyor. Diyelim ki benim her imkanım var ama Arapça öğrenmek istemiyorum, canım istemiyor veya başka bir dil öğrenmek istiyorum, onlar üzerinde çalışıyorum. Şimdi ahirette(!) Allah hesap sorarken dese ki; "biz 19 mucizesi gönderdik buna rağmen nasıl inanmadın", o zaman ben de derim ki; "sen Araplara dil konusunda başka bir dilde olduğu taktirde itiraz etme hakkı gibi bir takım haklar sunmuşken, neden bana itiraz hakkı vermedin? Anlamadan inanmamı bekledin?".

Kısacası Arap'ın itiraz hakkı bile varsa ben bu dili öğrenmek zorunda değilim, canım istemiyor. O halde nasıl göreceğim bu mucizeyi(!)? İmkanın var Arapça öğren derseniz, ben de; "bana ne kardeşim Allah Kur'an'ı Türkçe indirseydi, neden uğraşayım" derim. Gerçi bu hak sadece Araplara verilmiş görünüyor ama o zaman da Araplar'ın Kur'an'a göre üstün ırk olduğunu filan kabul etmeniz gerekir. Yani Arap'ın itiraz hakkı varsa ben de bu hakkı kendimde görüyorum, çünkü kimse kimseden üstün değildir, Kur'an'ın ırkçılığı beni bağlamaz, tıpkı ırkçı Tevrat'ın bağlamadığı gibi.

Ayrıca Kur'an'ı Araplar da tam olarak anlayabilmiş değiller, zira en başta Tevrat'ın ve Tevrat tefsirlerinin, geleneksel Yahudi masallarının en azından Kur'an'la ilgili bölümlerini bilmek gerekir. Arapça olmayan pek çok kelime vardır, anlamları bilinmeyen "garip" kelimeler vardır, şu makalelerini okumanızı öneririm:


Ayrıca şu videoyu izlemenizi de öneririm, Kur'an'ı anlayabilmek için iyi derecede Süryanice de bilmek gerekiyor:



Arapça'ya girmişken Kur'an Arapçası'nın temel sorunlarına da değineyim dedim, durum böyleyken Kur'an daha metinsel olarak tam anlaşılamamışken, Kur'an'a mucizeler yüklemek çok gülünç.

3. Matematik Bilmeyenler 

Bunun hakkında pek bir şey söylemeye gerek yok, zaten iddia "sözde" matematiksel, bu iddiayı görebilmek için iyi derecede Arapça'nın yanında en azından temel düzeyde de matematik bilmelisiniz, dört işlemi rahatlıkla yapabilmelisiniz.

4. Parası Olmayanlar

Evet yanlış duymadınız, bu mucizeyi(!) görebilmek için paranızın olması şart. Bir kere bu mucizeyi ya kitaptan görürsün, ya da internetten. Bunlar için ise para gerekiyor. Peki ekmek alacak paraları dahi olmayan milyonlarca insan var, klasik Afrika örneğini vermiyorum bile, bu insanlar bu sözde mucizeyi nasıl keşfedebilir, çevreden filan duyup öğrendi diyelim, bazı kaynaklara ulaşıp da bu mucizeyi test edebilecek yetkinliğe nasıl ulaşabilirler?

Bu mucizeyi Reşat Halife bilgisayarında keşfetmiş, sayımları bilgisayarında yapabilmiş. Dediğim gibi bu insanların ekmek alacakları paraları dahi yokken, bir de bu mucizeyi test edebilmek için bilgisayar edinmeleri gerek. Bilgisayar da öyle ucuz bir şey değil, bilirsiniz ki. 

5. Zamanı Olmayanlar    

Gerçi bu da ihtilaflıdır ama Kur'an'da 6348 ayet vardır, hadi iki ayeti atalım(19'cular iki ayeti saymıyorlar) 6346 kalsın. Bunlardaki kelimeleri saysak çok büyük sayılar çıkar karşımıza, toplamda 70 bini aşkın kelime var sanırım Kur'an'da. Bu kelimelerin tek tek kombinasyonları vb.leri incelenmeli ki bunlar 19 iddiasına uyuyor mu kontrol edilebilsin. Bu da gerçekten çok zaman gerektiren, emek gerektiren bir işlem.

Gerçi 19'cular Kur'an'ın bütününe uygulayamıyorlar bu sayıyı, sadece belli başlı kelimeleri sayıyorlar, çok az şey var yani 19'a uyuyor dedikleri. Zaten bu bile tek başına bunun bir mucize olmadığını gösteriyor bizlere. Fakat bu belli başlı unsurlardan bazılarının Kur'an'da geçiş sayıları yüzleri hatta binleri dahi bulabiliyor, bu bakımdan zor. Araya ekleri, yalınları, fiilleri, isimleri, tekilleri, çoğulları vb. kontrol etmek gerekliliği de girince iddianın kontrolü çok zaman alıyor.

Sayıma dahil olan kelimeler vb. bilgisayarlarla sayılıyor ama o zaman bile ciddi emek ister, zaman ister. Zira bilgisayar sadece sayıları verir bunların kombinasyonlarını, diğer ayetlerle, kelimelerle vb. uyumluluklarını yine siz kontrol edeceksiniz. 

Misal bir yerde sadece kelime alınıyor, anlama bakılmıyor. Başka bir yerde ise anlama da bakılıp alınmayabiliyor, araya o kadar çok etmen giriyor ki, insanın kafası allak bullak oluyor. Dedik ya gerçek dışı, tamamen keyfi seçimlere dayalı bir iddia diye, işte örneklerinden biri. Bunlara ileride değineceğim ama kontrol işinin yine size düştüğünü bilin. Yani bütün etmenleri kontrol etmeniz gerekecek. Misal gidip 2 bin küsür Allah kelimesini kontrol etmeniz lazım, şarlatanlıklar yapılmış mı diye. Verdikleri şeyleri bütünüyle kontrol edersek bayaa zaman alır bu. Zaten Aşağıda göreceğiz ki, pek çok şarlatanlık yapılmış Allah kelimesi sayımında da. Kısacası verdikleri örneklerin tek tek hangisi ne ek almış, ne biçime dönüşmüş vb. bakmanız lazım yani.

Yukarıda da dediğim gibi parası olmayanlar var, yoğun iş koşuşturmacası içinde olanlar var, farklı farklı nedenlerden dolayı zamanı olmayanlar var. Misal adam geçim derdine düşmüş, yiyecek ekmeği yok, bunlarla neden uğraşsın? Zamanını harcasın? Veya gidip tatilini, gezisini vb. yapar, böylesine zaman ve emek isteyen bir iddianın kontrolünü yapmak için neden uğraşsın? Ne güzel, her gün bin tane uydurma mucize türetin ve bizleri bunları kontrol etmek, araştırmak zorunda bırakın. Biz sizin her iddianızı kontrol edemeyiz ki. Kontrol ettiğimiz iddiaların da birer şarlatanlıktan ibaret olduğunu gördük ve zamanımız oldukça da bu şarlatanlıkları görmeye, göstermeye devam ediyoruz. Bizim sizler gibi milyon dolarlarımız, ekiplerimiz vb. yok, millete gerçekleri göstermek için tek başımıza çalışıyoruz.

Ortada bir mucize var ise, bunu herkesin rahatça görebilmesi gerekir. Yani ya Allah'ınız şarlatanlıklara mahal bırakmayacak, herkesin hiçbir çabaya girmeden rahatça görebildiği mucizeler yollasın ya da bu milleti rahat bırakın.  

Kısacası bu 19cular diyor ki; Allah sadece belli imkanları ve bilgi birikimleri olanların görebilecekleri bir mucize indirmiş! Böyle bir iddia akla, mantığa, dine, her şeye aykırı.

 6. Farklı Kitaplarda Matematiksel Mucizeler(!)

Yukarıda bu 19 iddiasına temel olan sayımların tamamen keyfi yapıldığından bahsettim. Bir sayı belirleniyor ve o sayıya ulaşmak için tamamen kafaya göre kelimeler sayılıyor, ayetler çıkarılıyor, elifler, vavlar vb. ekleniyor, çıkarılıyor ve bir çok çarpıtmalara gidiliyor. Bu şekilde her kitaptan mucize çıkarılabileceğini sürekli vurguluyorum. Peki başka kitaplarda yok mu bu sayısal mucizeler? Bu 19 iddiası doğruysa bile mucize olup olmadığını anlamak için farklı metinlerde de denenip Kur'an'la kıyaslanması lazım değil midir? Bilimsellik bunu gerektirmez mi, akıl-mantık bunu gerektirmez mi? 

Bir kere Kur'an'ın günümüzde kullanılan en az 4 farklı nüshası olduğu biliniyor. Bunlara ve aralarındaki bazı farklılıklara şurada değinmiştim:


Acaba sayımlar bu 4 nüshada da yapılmış aynı sonuçlar çıkmış mıdır? Hiç sanmıyorum. Eğer çıkmamışsa bunlar Allah'tan inmedi mi? 1400 yıldır o nüshalara göre amel işleyenler cehenneme mi gidecekler? Şahsen ben bunları da test etmeden ikna olmam bu 19 iddiasına. Ki bunlar Türkiye'de yok, Türkçeleri de yok. Bunlara ulaşıp, anlamak da ayrı bir ciddi çaba gerektiriyor ve Arapça'nın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

Bir de müzelerde bulunan çok daha eski Kur'an nüshaları var, mesela bunlardan Taşkent Kur'an'ı, San'a Kur'an'ı filan meşhurdur. En son bir Kur'an daha bulundu, en eski Kur'an, şu linkten habere ulaşabilirsiniz:


Aynı soruları bu nüshalar için de soruyorum, çünkü bunlarla şimdiki Kur'an arasında pek çok değişiklik var. Söz konusu sayımlar bunlar için de yapılıp aynı sonuçlar alınmış mıdır?

İkinci olarak Reşat Halife'ye kadar pek çok din inanırı kendi kitaplarında böyle sayısal mucizeler olduğu iddialarında bulundular. Ki gerçekten onlarda da varsa sayısal mucizeler(!), bu, 19 iddiasının yalan olduğunu, her kitaptan sayısal uyumluluklar çıkarılabileceğini vs. kanıtlar. Dolayısıyla bunların da kontrol edilmesi gerekir, diğer kitapların sayısal uyumluluklarıyla kıyaslanması gerekir ki 19 iddiasını ciddiye alabilelim. Şimdi 19 var diye Kur'an'a inanırız, başkası da başka kitaptan farklı bir sayısal mucize(!) çıkarır, apışıp kalırız! En azından Tevrat, İncil ve benim çok ilgimi çeken Avesta ve Vedalar kontrol edilmelidir. Eğer onlarda da sayısal uyumluluklar varsa, 19 iddiası zaten çöptür ama bu sefer çöpün çöpü olmuş olur. 

Ee o zaman Tevrat için İbranice, İncil için Grekçe, Avesta için Zentçe, Vedalar için ise Sanskritçe öğrenmemiz gerek. Yani bu nasıl bir mucizeyse, belki de normal bir insan ömrünün yetmeyeceği derece çaba sarf etmemiz gerekiyor test edebilmemiz için. Böyle bir saçmalığa mucize diye inananlar var işte!

Bu saydığım dini kitaplardan en çok Tevrat'ta böyle mucizeler olduğu öne sürülmüş, ve pek çok destekçi bulunmuştur. Zaten Yahudilerde ünlü Kabbala diye bir kavram vardır. Temel olarak sayılarla Tevrat ayetleri arasında ilişkiler vb. kurulur, bunlarla gelecek tahmin edilmeye çalışılır. İbranice'de her harf bir sayıya tekabül eder, bunun Arapçası ebceddir. Zaten Kur'an'da sayısal mucizeler arayan zevat da bu fikirleri buralardan edinmişler ve Kur'an'a uygulayıp taraftar toplamaya çalışmışlardır. Tevrat'ta da 7 ve 50 mucizelerinin olduğu söylenir:


Hatta Michael Drosnin isimli bir şahsın; "Tevrat'ın Şifresi" adlı bir kitabı vardır. Bu kitabında Tevrat'tan sayısal mucizeler vermekle kalmamış, kehanetler bulmuştur.

Demem o ki, farklı kitaplar için de ciddi iddialar var, hepsi kontrol edilip, 19la kıyaslanmalı ki 19un ne olduğu ortaya çıksın, Kur'an'a özgü bir şey mi? Yoksa her kitaptan sayısal mucizeler çıkarılabilir mi? Bu çok önemli. Bunları kontrol etmeden inananın, aklından şüphe ederim. Sen bir mucizeden bahsediyorsun kardeşim, bunu Tanrıya bağlıyorsun, bu çok büyük bir iddia, var olan bütün ihtimaller, en ince ayrıntılarına kadar test edilip, Kur'an'ın bu testlerden galip çıkıp çıkmayacağı kontrol edilmeli. Ki bu da yazının başından beri anlattığım gibi aralarından benim de bulunduğum çoğunluk için imkansız. Yani elimizde test edilemez bir mucize iddiası var, adam ortaya bir iddia atıp öylece inanmamızı bekliyor. Ama bu dediğim gibi akla-mantığa aykırıdır.

Örneğin birkaç örnek daha verelim başka kitaplardan, mucizeleri seviyorsanız, Moby Dick kehanetleri de hoşunuza gidecek demektir, linkten okuyun:


Peki Atatürk'ün 19 mucizelerini ne yapacağız, yoksa Reşad Halife gibi Atatürk de mi peygamberdi? Şuradan bakınız:


Peki benim 19 mucizemi ne yapacağız? Yıllar önce ateistforumda bu 19culardan biri besmelenin benzeri yazılamaz diye dolanıyordu ortada, ben de "kralını yazarım" demiştim ve yazmıştım, üstelik beni bile şaşırtan, hesaplarımın dışında bir 19 mucizesi daha çıkmıştı ortaya, şimdi buraya alıntılıyorum:
Utu'nun Kutsi Işığıyla 
Utu Sümer'in Güneş Tanrısı'dır,inanışa göre ışığıyla adalet dağıtır,adaletin simgesidir.Denediğim diğer Tanrılar(Hubal,Ea(Enki),İnanna,Enlil) di ki uymadı,bunlardan birisinde ise ''16'' mucizesi vardı. 
Cümleciğin toplam değeri; 
700+600+700+80+700+80+50+700+600+400+30+20+500+20+9+20+1000+60+1 = 6270 
Bu sayının 19'a bölümü ise 330 değerini veriyor,yani 19'a tam olarak kalansız bölünüyor. 
Bu cümlecikte benim fark etmediğim ve forumdan bir arkadaşın beni haberdar ettiği mucize ise şu:
7006007008070080507006004003020500209201000601/19
=
368737210951056868789789684369500011010578979
Yani yukarıdaki verdiğim sayılar arasındaki "artı"ları sildiğinizde çıkan sayının 19a bölümü de tam sayıyı veriyor! Ee? Ben de mi peygamberim yoksa? Gördüğünüz gibi sayılarda tesadüfen uyumluluklar olabiliyor. Forumdaki tartışmamızı şu linkten okuyabilirsiniz:


Bu arkadaşın yüzüne tokat gibi çarpmıştı benim bu mucizem ama o benim peygamberliğimi(!) reddetti, olmamış dedi, hiçbir gerekçesi de yok, sadece yalanlara sarılmak daha kolay geliyordu anlaşılan.

Öncelikle benimkilerde uydurma sıra numaraları filan yok, 19'cular sözde uyduruk şeyleri kabul etmezler ama besmele rakamları için sıra numaraları diye bir şey uydurmuşlar, Tanrı ile filan hiç alakası yok, ona göre işlem yapıyorlar, o uydurma rakamlar olmasa verdikleri besmelenin en fazla harf sayısı ve besmeledeki üç kelimenin ebcetlerinin toplamı 19'a uyuyor. Hem insan yapımı şeyleri de sayımlarına dahil ederler hem de 19 için insanların yapmayacağı bir mucize diyerek ortada dolanırlar. İyi de kardeşim sen insan değil misin? İnsan müdahalesi var işte. Tanrı o senin uydurduğun sıra numaraları olmadan mucizesini tamamlayamıyor mu? Senin yaptığını, düşündüğünü Tanrı düşünüp yapamıyor mu? Zaten insan müdahalesi olduğu yerde bunu tartışmanın bir önemi de kalmıyor, Allah'ın yapamadığı mucizeyi onlar yapıyorlar.

Uydurdukları sıra numaralarıyla birlikte bir uyumun olması da 19 sayısının sürekli kendini tekrarlamasından dolayı, sayı büyüdükçe sanki önemli bir şey varmış gibi gösteriyorlar ama 19 zaten kendini tekrar eder, sayının büyüklüğü önemli değildir yani.

Üstelik besmelenin ayet olması çelişkisini saymıyorum bile, Allah hiç besmele çeker mi? Mesela Fatiha Suresi baştan sona bir duadır ve besmele ile başlar, insan yazımı olduğu buradan dahi anlaşılmıyor mu?

19 harfli her cümlede 19 ile ilgili böyle şeyler mutlaka bulunur, yani çok büyük olasılıklar vardır. Her kitapta da 19 harfli yüzlerce cümle vardır, bir cümlenin 19 harf olma ihtimalini hesaplamaya gerek yoktur sanırım. Bizler de günde yüzlerce kez 19 harfli cümleler kurarız, bilmeden istemeden, eğer bu cümlelerdeki harflere sayı atayıp böyle işlemlere tabi tutsaydık, pek çok sayısal harmoniye şahit olacaktık, benimki bir örnek. Yani olasılık olarak çok yüksek bir şeydir bu. Besmelenin de herhangi bir mucizeliği yoktur, normal, insan yazımı bir cümleciktir.

Bir de Arapça'nın özelliğinden dolayı istenilen sayılara daha kolay ulaşılabiliyor. Besmelenin benzeri bir örnek verelim mesela, arkadaş uydurma sıra sayılarını da katarak şöyle bir mucize yaratmış:
بسم الله الخَبِيث الوَحْشِيّ 
Çevirisi: Kötü ve zalim olan Allah'ın adıyla. 
Toplam ebced değerleri : 1666

1. 19 harf:
19 = 19 x 1
2. Ebced değerleri basamak sayılarının tek tek toplamı:
1666 = 1 + 6 + 6 + 6 = 19
3. Tek cümle, sayısal değeri:
1 1666 = 19 x 614
4. Sıra numarası, ayrı ayrı kelimelerdeki harf sayısı:
1 3 2 4 3 6 4 6 = 19 x 19 x 36686
5. Sıra numarası, harfin kelimedeki sırası, tek tek her harfin ebced değeri:
1 1 2 2 60 3 40 2 1 1 2 30 3 30 4 5 3 1 1 2 30 3 600 4 2 5 10 6 500 4 1 1 2 30 3 6 4 8 5 300 6 10 = 19 x 59084389584858068659 53279136864479289495 327913939631900
6. Sıra numarası, harflerin kümülatif değeri:
1 3 2 7 3 13 4 19 = 19 x 69858601
7. Birleşmiş harf numaraları:
150426287722 = 19 x 7917173038
8. Harf numarası, sıra numarası:
1231 45672 89101112133 1415161718194 = 19 x 64813512047900590174 42903248326
9. Kelime numaraları, harf numaraları, toplam ebced değerleri::
4191666 = 19 x 220614
10. 1 cümle, 19 harf, kelime uzunlukları:
1193466 = 19 x 19 x 19 x 174
11. Sıra numarası, kelime uzunluğu, kelime ebcedi:
1 3 102 2 4 66 3 6 1143 4 6 355 = 19 x 689591928216544545
12. Sıra numarası, kelime uzunluğu, kelime ebced dizileri:
1 3 26040 2 4 130305 3 6 130600210500 4 6 1306830010 = 19 x 69791591647529137529 47479210769108857900
13. Sıra numarası, kelime uzunluğu, ayrı ayrı ebced değeri:
1 3 2 60 40 2 4 1 30 30 5 3 6 1 30 600 2 10 500 4 6 1 30 6 8 300 10 = 19 x 69791591647529137529 47479210769108857900
14. Sıra numarası, kelime ebced dizileri, harf numarası:
1 26040 123 2 130305 4567 3 130600210500 8910111213 4 1306830010 141516171819 = 19 x 66336906954226602985 85821063710573211111 64954246473737586927 2201
15. Sıra numaraları, harflerin kümülatif numaraları, kelime ebcedi:
1 3 102 2 7 66 3 13 1143 4 19 355 = 19 x 68959350691112811545
16. Sıra numarası, ilk ve son ebced değerleri, harflerin kelimedeki sırası:
1 42 1 2 3 2 6 1 2 3 4 3 501 1 2 3 4 5 6 4 11 1 2 3 4 5 6 = 19 x 74801716439131638076 653217024
17. Sıra numarası, harflerin kelimedeki sırası, kelime ebced dizileri:
1 1 2 3 26040 2 1 2 3 4 130305 3 1 2 3 4 5 6 130600210500 4 1 2 3 4 5 6 1306830010 = 19 x 59118968532811212133 22287164768432131600 649769108857900
18. Sıra numarası, harflerin kelimedeki sırası, ayrı ayrı ebced değeri:
1 1 2 2 60 3 40 2 1 1 2 30 3 30 4 5 3 1 1 2 30 3 600 4 2 5 10 6 500 4 1 1 2 30 3 6 4 8 5 300 6 10 = 19 x 59084389584858068659 53279136864479289495 327913939631900
19. Cümle numarası(1 cümle), ebced, 19 karakter:
1 1666 19 = 19 x 61401
Şimdi bu arkadaştan bir örnek daha verelim:
الخنزير العظيم الجميل 
Çevirisi: Harika ve yakışıklı olan domuz. 
Başlangıç olarak bu cümlecikte 8 mucize bulundu 
1. 19 harf:
19 = 19 x 1
2. Tek tek her harflerin ebced değeri, harf numarası:
11 302 6003 504 75 106 2007 18 309 7010 90011 1012 4013 114 3015 316 4017 1018 3019 = 19 x 59487370265658453687 99110368994742684863 22691737648231668957 001
3. Tek tek her harflerin ebced değeri, harf numarası, sıra numarası:
1 1 30 2 600 3 50 4 7 5 10 6 200 7 1 1 8 30 9 70 10 900 11 10 12 40 13 2 1 14 30 15 3 16 40 17 10 18 30 19 3 = 19 x 59487370265658453687 95700510583684794802 11221654218587579847 464747
4. Sıra numarası, kelime uzunluğu, harflerin kümülatif değerleri:
1 7 7 2 6 13 3 6 19 = 19 x 932954401
5. Sıra numarası, kelime ebced dizileri, kümülatif ebced:
1 13060050710200 898 2 130709001040 1949 3 1303401030 2063 = 19 x 59505289847474156954 24784216001025954228 42647477
6. Sıra numarası, harflerin kümülatif numaraları, harfin kelimedeki sırası:
1 7 1 2 3 4 5 6 7 2 13 1 2 3 4 5 6 3 19 1 2 3 4 5 6 = 19 x 90123456427959713852 17024
7. Sıra numarası, ilk ve son ebced değerleri, kümülatif ebced:
1 201 898 2 41 1949 3 31 2063 = 19 x 6325780216815437477
8. Sıra numarası, tek tek her harfin ebced değeri, kümülatif ebced:
1 1 30 600 50 7 10 200 8982 1 30 70 900 10 40 19493 1 30 3 40 10 30 2063 = 19 x 59505289847474156954 24784216001025954228 42647477
Gördüğünüz gibi besmelenin benzeri yazılabildiği ve bunda matematiksel mucizelere ulaşılabildiği gibi, hiç alakasız bir Arapça cümlecikte de matematiksel mucizeler oluşturulabiliyor. İkinci verdiğim örnekte kelimelerin diğer kombinasyonlarını ve hesaplarının yapılmadığını ve buna rağmen bir mucize oluştuğunu söylüyor ve daha fazla benzerlikler içeren besmeleyle ilişkili mucizeler bulabilirdik diyor. Diğer kombinasyonları vb. yapsa kim bilir neler çıkacaktı. Verilen diğer mucizeleri de buraya aldıklarımla birlikte şu linkte görebilirsiniz:


Gördüğünüz gibi 19'a uyan başka örnekler de yapmışlar, kesin peygamberdir bunlar da.

Bunlara dair birkaç da görsel paylaşayım da sayı oyunlarında bir mucize olmadığı daha iyi anlaşılsın:





Ama mucizeciler illa bunlara mucize diyeceklerse, o zaman benim peygamberliğimi kabul etmeye davet ediyorum onları! Örneğin aşağıda vereceğim bir videoda Dr. Mehmet Özen bu çarpıtmalardan birini ortaya çıkarıyor, şu örneği veriyor:

Edip Yüksel'in "Üzerinde 19 Var" adlı kitabında şöyle deniyor; "besmeleyi oluşturan kelimelerin, harflerin sayısı ve toplam ebced değeri yan yana yazılınca oluşan 6 rakamlı sayı şudur", Mehmet Özen bunu söyledikten sonra sayıyı tahtaya yazıyor:

4 19 786

4: Kelime sayısı.
19: Harf sayısı:
786: Bunların toplam ebced değeri.

Sonra Mehmer Özen diyor ki; "şimdi bu sayıyı niye böyle yazdı?". Anlaşılması için tekrar tahtaya şu örneği yazıyor:

a b c d
1 2 3 4
1 2 4 3
1 3 2 4
1 3 4 2
...

Bunları tahtaya yazıyor ve bunların 24 farklı kombinasyonunun olduğunu söylüyor. Ve bu sayılardan herhangi birisi 19'a bölünebilir diyor.

Durum bu kadar basit işte, eğer Edip Yüksel'in yazdığı sayı 19'a bölünmeseydi bu sefer farklı bir kombinasyonda yazacak ve yine 19'a bölebilecekti. Mesela bu sefer önce harf sayısını yazardı, sonra kelime sayısı ve ebced değerini yazardı yani sonuca ulaşana kadar farklı kombinasyonlar denerdi.

Edip Yüksel de Mehmet Özen'in haklı olduğunu ve bu örneği kitabından çıkardığını söylüyor fakat ne hikmetse Türkçesinden çıkarmamış. Aşağıda göreceksiniz, hatalı olduğunu kabul ettiği başka şeylerin de kitaptan çıkarıldığını fakat Türkçesinden henüz çıkarılmadığını söyleyebiliyor. Fakat Mehmet Özen daha böyle pek çok hatalı örneğin olduğunu da üstüne basa basa dile getiriyor.

Gördüğünüz gibi bu denli saçma şeylerle uğraşıyorlar, tesadüfen belli bir sayıya ulaşmış, türlü çarpıtmalara uğratılmış seçmece kelimelerle, değerlerle Kur'an'ı kurtarabileceklerini sanmaları gülünç, resmen çaresizlikler içinde yüzüyorlar. Son bir örnek video verelim, Efe Aydal, "Tonton ve Arkadaşları" isimli çocuk kitabından bakın nasıl mucizeler çıkarıyor:



Kısacası her kitaptan böyle zorlamalarla, çarpıtmalarla sayısal uyumluluklar çıkarılır, ben sadece birkaç örnek verdim.   

7. Kur'an'dan İki Ayetin Çıkarılması

İşte burada bu iddia zaten çöpe gidiyor. En başta da belirttiğim gibi 19u bozduğu gerekçesiyle Tevbe Suresi'nin son iki ayeti, sonradan eklenmiştir denilerek, sureden çıkarılıyor. Anlayacağınız keyfiyetin dibine vuruluyor. Peki 19'a uymuyor diye Kur'an'dan ayet çıkarana nasıl güvenebiliriz? Kur'an'a ya komple inanırsın ya da komple inanmazsın, bu böyledir. İstemediğini at, istediğini al, öyle şey mi olur? Bunu biz dinsizler yapsak ve tvlerde Kur'an'a iki ayet sonradan eklenmiştir diyerek boy göstersek, kellemiz giderdi. Adamlar sınırsız, sınırlayan bir şey yok ve buna "sistem" diyorlar. İddia tamamen seçimlere dayalı halbuki. 

Yarın bir gün de başka ayetlerin uymadığını fark edip o ayetleri çıkarırlar veya bir başkası başka bir rakamla Kur'an ilişkisi kurmak ister ve uymayan ayetleri çıkarır yani burada sınırlayan bir şey yok. Veya şu kelime 19a uymuyor onun yerine ben bunun eş anlamlısı olan kelimeyi koyacağım Kur'an'a dersin, şurada şöyle denmek istemiş deyip başka bir şey ekler çıkarırsın, sonra da; biz 19 mucizesinin gösterdiği şekle göre Kur'an'ın bozulmamış şeklini meydana çıkardık der geçersin! Tabi komple bir sureyi de çıkarıp atabilirsin, engelleyen bir şey yok, uymuyorsa sonradan eklenmiştir!

Şimdi efendim ben bu şekilde getirin istediğiniz kitaptan size mucize çıkarayım. Zaten uymayan kısımları atarsan geriye uyan kısımlar kalır ve herhangi bir metin herhangi bir sayıya uyar. 

Peki sen Kur'an'dan iki ayet çıkarıyorsun da, Kur'an kendisi söylüyor korunacağını? O halde yine çok büyük bir çelişkiyle karşılaşıyoruz. Yukarıda bahsettim, bunu da şu şekilde çözdüklerini sanıyorlar; Kur'an'ın korunmasıyla ilgili ayetleri "levh-i mahfuz"un korunması olarak yorumluyorlar. Peki nedir bu levh-i mahfuz? Tek tek ayet vermeye gerek yok, şuradan okuyunuz:


Allah katında bulunan, her şeyin yazılı olduğu kitap gibi bir şey, levha. Kur'an da bundan bir parçaymış. Şimdi şu ayete bir bakalım:
Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. (Hicr Suresi, 9)
İşte 19culara göre burada levh-i mahfuzdan bahsediyor, koruyucusuyuz denirken. Ben bu levh-i mahfuz mudur, Kur'an mıdır tartışmasına girmeyeceğim, bir mantıksızlığı göstereceğim sizlere ama bunun Kur'an olduğu belli, zira levh-i mahfuz Allah katında ama ayette "indirdik" deniyor. Demek ki Allah katından inen bir şeyin korunması söz konusu burada. O şeyin ise Kur'an olduğu ortada. Ama diyelim ki levh-i mahfuz.

İyi de kardeşim, Allah Kur'an'ı korumayacaksa, koruduğu şey levh-i mahfuzsa, bunun insanlığa ne faydası var? Ben levh-i mahfuzu muhatap almıyorum ki, zaten okuyamıyorum da onu. Benim işim Allah'tan indiği söylenen Kur'an'la. Kur'an korunmuyorsa o halde kim bilir ne değişiklikler yapıldı? Bu sadece sayı değil ki bu kitapta hükümler, emirler vb.ler var. Belki de oruç tutan, namaz kılan biri veya herhangi bir hüküm hiç fark etmez, Kur'an'ı değiştirenlerin emrini uyguluyor, Allah'ın değil? Nerede kaldı Tanrısallık? 19'a uymayan diğer pek çok şeyin sonradan eklenmediğini veya değiştirilmediğini nereden biliyorsun, senin dilinle konuşursak? Yani Kur'an korunmayıp, benim hiç işimin olmayacağı levh-i mahfuz korunuyorsa, zaten sen bana istediğin mucizeyi getir, bu mantıksızlık, o mucizelerin yalan olduğunu, Kur'an'ın insan sözü olduğunu, o mucize dediğin şeylerin insanlar tarafından yapılabildiğini gösterir ancak. 

Kısacası insanları levh-i mahfuz ilgilendirmez, ondan bir parça olduğu söylenen Kur'an ilgilendirir. Bu aklen de, mantıken de, dinen de böyledir. 19cuların iddiasına ise ancak düşünme yetilerini iyi kullanamayanlar inanır. Kur'an gerçekten onu kast ediyorsa da, pek büyük bir çelişkiye düşmüş olur. 

8. Kur'an'daki Çelişkiler

Diyelim ki bu 19 mucize iddiası gerçek. Hatta Kur'an'la kusursuz bir şekilde uyuyor olsun bu 19 sayısı. Peki bu neyi değiştirir, bizi Allah'a götürür mü? Hayır efendim, alakası yok. Kur'an bir çelişkiler yumağıdır, bu çelişkilerden bazılarını zaten bu blogda görüyorsunuz. Şimdi kusursuz bir şekilde bile uysaydı mesela, bu çelişkiler ne olacaktı? Bu çelişkiler yerlerinde duruyor, bunlara etkisi yok ki bu 19un? Yani elinizde 19 sayısıyla kusursuz olarak uyan fakat çelişkilerle dolu bir kitap olurdu. Şöyle bir şey var ki Allah çelişkiye düşmez, çelişki varsa demek ki bu kitap insan ürünü, dolayısıyla bu 19 olayının da insanlar tarafından yapılabileceği ortaya çıkardı. Yani sayılarla arası iyi bir insan, 19 sayısıyla uyumlu bir kitap yazmış olurdu fazlası değil!

Bu çelişkilerden birkaç matematik hatasına değinelim mesela, ne hikmetse matematiksel mucizeleri var(!) bu kitabın ama aynı zamanda çok basit matematiksel çelişkileri de var. Hemen görelim:

Bildiğiniz gibi Kur'an'ın pek çok ayetinde göklerle yerin 6 günde yaratıldığı yazılıdır ama iş bunu basit bir matematiksel işlemle sunmaya gelince, Kur'an akıl almaz bir hataya düşmüş, bu işlemi çok kısa verelim:
Fussilet=9: Yeryüzü 2 günde yaratıldı.
Fussilet=10: Yeryüzündeki rızıklar vb. 4 günde.
Fussilet=12: 7 gök 2 günde(Yer de göğe dahil). 
Toplamda 8 gün ediyor.Halbuki Kur'an'ın birçok ayetinde gökler ve yer 6 günde yaratıldı denilir.
Bu işlemi ilkokul çocukları bile rahatlıkla yapabilirler, ama Kur'an bu denli basit bir işlemi bile yanlış yapmış. Şuradan detaylı okuyabilirsiniz:


İkinci bir hatayı verelim şimdide özet olarak:
Ahkaf Suresi 15. ayete göre bebeğin anne karnında taşınmasıyla,sütten kesilmesi toplam 30 ay. 
Bakara Suresi 233. ayette ise bebeğin 2. emzirilmesi emrediliyor. Basit bir hesap yaparsak: 
Bir bebek(bir sorun olmazsa) 9 ay anne karnında kalır.
2 yıl(24 ay) emzirilmesi emredildiğine göre:
9+24=33 eder.
Gördüğünüz gibi yine çok basit bir matematiksel hata, aynı zamanda bilimsel de bir hata. Bu hesap bazı rivayetler öne sürülerek filan kurtarılmaya çalışılıyor ama onlar da sakat, ben bunun tartışmasına burada girmeyeceğim, açık bir matematik hatasıdır, tartışmalarımıza şuradan bakabilirsiniz:


Zaten 19cular hadisleri, rivayetleri kesin bir dille reddediyorlar, onlar şeytan işidir diyorlar ve onlara itimat edenlerin yanlış yolda olduklarını söylüyorlar. Yani rivayetlerle kurtarılabilseydi bile, bunlar rivayet olduğu için, 19cuları bağlamazdı. Şimdi de şu ünlü miras paylaşımı hatasına geçelim:
Toplam varlık: 60.000 TL
anneye: 1/3=2/6 => 20.000 TL
kocaya: 1/2=3/6 => 30.000 TL
kız kardeşe: 1/2=3/6 => 30.000 TL 
Bölüştürülmesi gereken para 80.000 TL! => Fakat elde sadece 60.000 TL var.
(Kesirleri topladığımızda toplam 8/6 çıkıyor. Yani toplam kesir 1'den büyük.)
İlgili ayetleri ve tartışmaları şuradan okuyabilirsiniz:


Bu iddia sözde matematiğe dayandığı için ben matematiksel hatalardan örnek verdim, daha pek çok çelişki var, bu çelişkilerden bazılarını ben zaten işledim, bu blogda vardır, sizler daha farklı çelişkiler de bulabilirsiniz ufak bir google aramasıyla.

Durum böyleyken, bu kadar basit matematik hataları içeren bir kitabın matematiksel olarak kodlanmış olduğunu ileri sürmek, saçmalamaktan başka bir şey değildir. Diğer çelişkileri de hesaba katarsak, Kur'an'ın zaten insan ürünü olduğu ortadadır, ister 19 olsun, ister 24 olsun, isterse 100 olsun hiç fark etmez, bu çelişkiler olduğu sürece sen bu sayıları Tanrıya bağlayamazsın.

9. Tanrıya Bağlayamazsın  

Evet bu başlığı da en son cümlemizden alalım. Diyelim ki bu 19 iddiası gerçek ve Kur'an'la noktasına, virgülüne kadar uyuyor, gösterdiğim çelişkiler de yok. Böyle olsaydı bile bunu yine Tanrıya bağlayamazdık ki. Zira metafiziğe girdiğiniz zaman, Tanrı'ya gelene kadar, pek çok varlık uydurulabilir. İnsan pek çok "hayali" varlığa inanabilir. Bunların arasında İslam aleminde "cin" denen, farklı inançlarda farklı isimler takılan hayali varlıklar vardır. Kimisi "ruh" der, kimisi "peri" der, kimisi buna da "Tanrı(çok tanrıcılık)" der, kimisi de "uzaylı" der ve bunlar bugün İslam inancı hatta diğer kitaplı dinlerin inançları dışında milyonlarca kişinin inandığı şeylerdir.

Bunların inanırlarına göre bu türden varlıklar var ve dünyada, diğer gezegenlerde vb. dolaşıp duruyorlar. Ve yine bu inanırlara göre bu varlıklar insana göre çok üstünler, mesela çok daha hızlılar, çok daha bilgililer, kimisi ölümsüz, kimisi binlerce yıl yaşayabiliyor vs. Şimdi efendim sen herhangi bir kitapta bir olağanüstülük gösterirsen. Bahsettiğim inançta olanları yine ikna edemezsin ki, adam İslam'daki adıyla, "cinler" yazdırmış der geçerler, ya da ruhlar, ya da periler, ya da kitaptaki hükümler düşüncelerine tersse eğer sevmedikleri Tanrıların yazdırdığını söyleyip geçerler.

Belki de Kur'an'ı İslam Öncesi dönemde inanılan Allah'ın üç kızından(Lat, Menat ve Uzza) biri yazdırmıştır? Ki bu Tanrıçalara bugün hala inanan paganlar vardır. Kur'an'ı bunların yazdırmadığına deliliniz nedir? Kur'an bu Tanrıları reddeder derseniz, belki Müslümanlar bu kitaba inananları öldürdüler, kitabı alıp kendilerine göre değiştirdiler ve ortaya tahrif edilmiş bir kitap çıktı? Neden korumadı derseniz de belki de Kur'an'ın dediği gibi Kur'an da Tevrat ve İncil'in durumuna düşmüştür, yıllar sonra bahsettiğim Tanrıçalar farklı bir peygamber seçip yeni kitap gönderirler? Böyle olmadığına hiçbir delil yok.

Bugün "ufo" dinleri ortaya çıkmıştır mesela. Yine bir sayısal mucize iddiasına göre Kur'an'da Sirius yıldızlarının konumları veriliyor, o halde bir başkası da çıkar der ki; "Kur'an'ı Sirius'dan gelen varlıklar yazdırmış ve geldikleri yerlerin konumlarını Kur'an'a koymuşlar". Gitti Kur'an'ın Tanrısallığı! Aşağıda vereceğim videolarda bu örneği Prof. Dr. Haluk Oral veriyor. Ufo dinleri için şu linki tıklayabilirsiniz:


Bir örnek daha verecek olursak, Will Hart "Galaktik Gen" isimli kitabında milattan önceki gelişmiş toplumları örnek göstererek, eski toplumlara uzaylıların müdahale ettiğini, o toplumlara tarımı, yazıyı, matematiği vb. öğrettiklerini savunuyor. Hatta yanlış hatırlamıyorsam insan DNA'sını vb. de bu varlıkların dünya dışında oluşturup dünyaya gönderdiklerinden bahsediyordu, yani insanı uzaylıların yaratıp geliştirdiğini söylüyordu. Piramitleri vb. milattan önceki muhteşem yapıları örnek veriyor mesela, bu yapıların özellikleri, matematiği yanında Kur'an'daki nedir ki?

Ben de mesela böyle bir olağanüstülük görsem en fazla Paganizme geçer bunlara bağlarım işi. Ya da deizme geçerim; "Tanrı insanlarla uğraşmıyor ama böyle varlıkları yarattığını ve de bu kitabı o türden varlıkların yazdırdıklarını düşünüyorum" derim. Böyle olmadığı kanıtlanamaz da! Zira eğer Tanrı varsa insan ile Tanrı arasında da milyonlarca ihtimal oluşur. Eğer Tanrı var ise ve bizi bir kitaba inandırmak istiyorsa bütün ihtimalleri devre dışı bırakacak bir şeyler göstermelidir.

Çünkü Tanrı'dan geldi demekle basit bir söz söylemiş olmuyorsunuz, bu çok büyük bir iddiadır, ve o yüzden başka hiçbir ihtimalin bulunmaması gerekir. Öyle bir şey olması gerekir ki, Tanrı ile insanlar arasındaki bütün ihtimaller yıkılsın, şüpheye yer bırakmayacak şekilde, "tamamdır bu kitap Tanrı'dan inmiş" diyebilelim. Öyle bir şey olmadığı için de bu mucize(!) bir kez daha çürüyor. Buna şurada değinmiştim:


Bu arada kısa bir belirtme yapayım, ben metafizik varlıklara filan inanmıyorum, ateistim yani. Bazı yerlerde bu yazıma ilişkin bunlara inandığıma dair çıkarımlar yapılmış, doğru değildir. Ben inananların gözüyle yazıyorum. Ayrıca sayısız gezegen varken sadece bu gezegende yaşam olması bana imkansız geliyor, yani illaki vardır dünya dışı gezegenlerde de yaşam ama ben bu varlıkların insanlarla iletişime geçtiğini de düşünmüyorum, zira dünyaya geldiklerine dair elimizde tek bir somut kanıt yok. Lakin dediğim gibi insanlarla iletişime geçtiklerine inanan milyonlarca insan var.

Ayrıca şu linke de bakmanızı öneririm konuyla ilgili olarak:


Şimdi devam edebiliriz.

10. Peki İnsanlar Yapamaz mı?

Ve yine diyelim ki Kur'an'da böyle sayısal bir sistem var, peki insanlar böyle bir sistem yapamazlar mı? Gayet de basit yaparlar, zira ne kadar sistem deseler de bu 19 olayı bir sistem değildir. Sistem denince akla; bütün unsurları birbiriyle uyumlu, düzenli yapılar aklımıza gelir, saat gibi mesela. Bu unsurlardan biri bozulursa veya sistemden çıkarılırsa yapının bir bölümü veya tamamı çalışmaz hale gelir, bozulur.

19 iddiasına baktığımızda ise biz bunu göremiyoruz. Bu nasıl bir sistemse, sayımlarda sürekli kelimeler eğilip bükülüyor, çıkarılıyor, eklemeler yapılıyor yani iddianın her tarafı ayrı oynuyor ve buna sistem deniyor. Kesinlikle herhangi bir uyumluluk yok, zorlamalarla bazı unsurlar 19'a uydurulmaya çalışılıyor.

Ancak şu şekilde sistemler olsaydı Kur'an'da, bir şeye benzetilebilirdi:

Kur'an'daki bütün kelimeler ve dolayısıyla bu kelimelerin oluşturdukları bütün cümleler 19 sayısı ve bu sayının katları olabilirdi. Ama 19 iddiasında böyle değil, aldıkları belli kelimelerin 19a uyduklarını söylüyorlar yani sadece 19a uyan kelimeleri seçiyorlar ki onlar da 19a uymuyor, birazdan göreceksiniz, ben uyduklarını farz ediyorum şuan.

Veya şöyle bir şey olsa daha da komplike bir sistem meydana gelirdi:

Kur'an'da bulunan kelimeler ve cümleler ile birlikte bu kelime ve cümleleri oluşturan bütün harfler de 19a uysaydı, gerçekten ilginç olurdu. Ama böyle bir şey de yok bu 19 iddiasında, yine sadece 19a uyan harf toplamlarını alıyorlar. Ki 19a bunlar da uymuyor, bu konuda da pek çok çarpıtma mevcut.

Durum böyle olunca, bunu Tanrıya bağlamak kadar gülünç ne olabilir? Kur'an'ın yazarları sadece belli kelimeleri, harfleri, cümleleri 19a uygun yapamazlar mı? Yaparlar. Çünkü dediğim gibi Kur'an'ın tümünde yok bu mucize dedikleri şey, sadece belli surelerde, belli ayetlerde, belli kelimelerde, belli harf sayılarında var. Sanırım 19'a uyan 50 küsür unsur sayıyorlar ve onlar da dediğim gibi türlü çarpıtmalara maruz bırakılıyor. Bırakın 50'yi 100 tane, 200 tane unsur bile insanlar tarafından 19'a veya herhangi başka bir sayıya çok daha tutarlı bir şekilde uydurulabilir. Sadece biraz zaman alır ama öyle Kur'an'ın yazılması gibi 23 yıl filan değil, çok daha kısa sürelerde yapılır.

Bir insan sadece boş vakitlerini buna ayırsa, bilgisayar vb. kullanmaksızın, zorlama yöntemlerle değil gerçek bir sistem içerisinde, o kadar sürmez ama hadi diyelim en fazla 1 senede bunu yapabilir. Kalkıp da zorlama yöntemlere başvurularak 19'a uyduğu söylenen birkaç şeyi Tanrı'ya bağlamak tam anlamıyla zırvalamaktır. Üstelik bilgisayar neden kullanılmasın? Kur'an'da şöyle ayetler var:
Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söyleyenlerseniz, o taktirde Allah’tan başka gücünüzün yettiği kimseleri çağırın ve onun gibi bir sure getirin!”(Yunus Suresi, 38)
De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.” (İsra Suresi, 88)
Yani insanlar ve cinler bir araya toplansalar benzeri bir sure bile getiremezlermiş, ikinci ayette ise Kur'an'ın tamamından bahsediyor. İster tamamı olsun, ister bir suresi olsun fark etmez, cinleri de eleyelim. Bir takım çalışmasıyla bunların 19 veya başka bir sayıya uygun olarak benzerlerinin yazılması çok daha kolaylaşır. Bahsedilen sayılara da zorlama ve çarpıtmalarla değil, bir sistem içerisinde, kurallı bir şekilde ulaşılabilir. 

Bilgisayar kullanmaya da gerek kalmaz ama Müslümanların iddiasına göre Kur'an Allah'tandır ve o bütün bilgisayardan çok daha iyi hesap yapar. Bize göre insan sözü ama size göre Allah sözü, hesapları sonsuz olan Allah'tan inmiş. Bu durumda sizin iddianızı baz alırsak Allah'ın yanında hesap bakımından aşırı cılız kalan birkaç bilgisayar kullanmanın da bir sakıncası olamaz. Hem Allah'ın sözü bütün zamanlara hitap etmez mi? Allah meydan okurken demiş mi bilgisayar kullanmayın filan diye? Eğer siz öyle diyorsanız Allah bilgisayardan aciz midir? Allah benzeri meydana getirilemez diyorsa, ne kullanılırsa kullanılsın bu yapılamaz olmalıdır. Eğer yapılırsa Allah'ın bilgisayardan aciz olduğu sonucu ortaya çıkar ki bu daha da vahimdir. Kısacası Allah bilgisayardan aciz olamaz, eğer acizse zaten tanrılık iddiası da çöpe gider. Dolayısıyla; "bilgisayar kullanmayın demek" de başka bir saçmalıktır. Zaten 19culara göre Allah Müddesir Suresi'nde bilgisayardan da bahseder, o zaman onu da hesaba katmıştır meydan okurken.

Bu bilgisayar eleştirisini Müslümanların sözlerinin saçmalığını göstermek amacıyla yaptım, yoksa dediğim gibi hiçbir teknoloji kullanılmadan çok daha kısa sürelerde, Kur'an'ın 23 yılda indiğini(yazıldığını) hesaba katarsak adeta hiçbir şey ifade etmeyen sürelerde, Kur'an'dan sayısal ve sözel olarak çok daha güzel metinler oluşturulabilir.   

Misal insanların yapabileceklerine dair birkaç örnek verelim:

Diyorlar ki, "Kur'an'da 114 sure vardır ve bu sayı 19'un 6 katıdır". Halbuki bu da tartışmalıdır, Kur'an'daki sure sayılarının, ayet sayılarının, besmelelerin vb. tümü insanlar tarafından düzenlenmiştir. Misal önemli sahabelerden İbn Mesut'a göre Kur'an'da 112 sure vardır, Nas ve Alak sureleri ona göre bir dua gibiydi, bunun hakkında şunları söylüyor:
Hz. Muhammed bunları zaman zaman torunları Hasan ve Hüseyin için dua niyetiyle okuyordu, bunlar Kur'an sureleri değil; ancak güzel birer duadır. Sakın Kur'an'ı yazarken bunları eklemeyin.(1)
Ve yine önemli sahabelerden, hatta Muhammed'in vahiy katiplerinden olan Übey b. Ka'b'a göre Kur'an'da 114 değil 116 sure vardı(1). Bunlar sadece iki örnek, bazıları -Muhammed'in karıları dahil- Kur'an'da fazladan ayetler olduğunu bile söylüyordu, hatta Kur'an'dan pek çok ayetin kaybolduğu, tümünün elimizde olmadığını söyleyenler var. Vereceğim kaynaktan bütün tartışmaları okursunuz.

Bütün bunlar insanlar tarafından düzenlenmiş, sonuçta 114 sure kabul görülmüş ve bugün en çok kullanılan Hafs mushafında sayı budur. Bunlarla gelmek istediğim nokta şu ki, mucize dedikleri şeyi insanların düzenlediği, Allah'la hiçbir ilgisi bulunmayan bir alanda buluyorlar, ee zaten burada mucize varsa bu insan mucizesidir.  Kur'an'ı düzenleyenler 19'un katı olduğu için bu sayıyı kabul görmüş olabilirler. Sonuçta bu öyle ahım şahım bir matematik hesabı değildir.

Veya diyorlar ki, "Kur'an'da Allah isminin tüm "türevleri" 2698 defa geçer ve bu 19 sayısının 142 katıdır". "Türevleri" kelimesini tırnak içine aldım zira başka yerlerde sadece kelimelerin yalın vs. hallerini saymışlardır, bunları aşağıda göreceksiniz. İşte böyle sahtekarlıklarla mucize üretmeye çalışıyorlar. Zaten Tevbe Suresi'nden ayet atmalarının sebeplerinden biri de Allah kelimesinin sayısıdır. Ayetleri atmasalar Allah kelimesi 2699 tane olur ki bu da 19a uymaz. Gerçi yine uymuyor, sonra göstereceğim.

Peki insanlar tarafından bu sayıya ulaşılamaz mı? Yani hiçbir bilgisayar yardımı filan olmadan herhangi bir kelime bu sayıda yazılamaz mı? Kur'an yazarları hesaplamışlardır, ve bu sayıyı 19un katı olacak şekilde belirleyip Allah kelimesini o sayı kadar cümleler içerisine yazmışlardır. Gerçi Allah bile yanlış hesaplamış baksanıza, ayet attıklarına göre.

Veya yine çarpıtarak diyorlar ki, "Kur'an'da gün sayısı 365 kere(1 yıl 365 gün) ve ay sayısı 12 kere(1 yıl 12 ay) geçer".  Görebileceğiniz üzere bu da insanlar tarafından çok rahatlıkla yapılabilecek bir şey. İnsan isterse bilgisayar vb. olmadan, bir kelimeyi bir kitapta 10 bin kere de kullanabilir, kalkıp da bu hesap kitap işlerine mucize demek, sadece zırvalamak olur. Zaten İslam Öncesi Araplar şiirde ustaydılar, isteyen şairler, rahatlıkla istedikleri sayılara ulaşırlardı. Bakınız, "Kur'an'ın Kaynağı: İslam Öncesi Şiirler" başlıklı yazım:


Kısaca özetlersek:

19 sayısını zaten Kur'an'ın bütününe uygulayamıyorlar, sadece bazı kelimeleri, ayetleri ve bunların harf toplamlarını alıp, çok ciddi çarpıtmalarla 19a uyuyor gösteriyorlar. Mesela "Muhammed" ismi, "insan" kelimesi, "İsa, Musa" gibi peygamber isimleri veya "Cebrail, Mikail, İsrafil" isimleri, "iblis" kelimesi, "nefs" kelimesi, "hanif" kelimesi, "şeytan ve melek" kelimeleri, "Müslüman" kelimesi, "İslam" kelimesi, "Tevrat, İncil ve Zebur" kelimeleri vs. neden uymuyor bu 19 mucizesine? Bunlar arttırılır, çoktur. Kur'an'daki belli başlı önemli kelimeleri yazdım.

Ayrıca mucizecilerimizin kendi demelerine göre Kur'an'da Allah isimlerinden sadece 8 tanesi 19'a uyuyor, peki diğerleri neden uymuyor? O zaman o isimler Allah'ın değiller mi yoksa? Kur'an'da Allah'ın en az 99 tane ismi geçer, bırakın da 8 tanesi uysun kardeşim 19'a. Bu kadar da zorlamayın yani, illaki bu işten ekmek yersiniz, illa ki sömüreceğiniz safları bulursunuz.

Gördüğünüz gibi Kur'an'da geçen bu önemli kelimeler, isimler 19 ve katları şeklinde geçmiyorlar. O halde bunları da atmamız gerekmez mi? Eğer 19'a uymayan her şeyi Kur'an'dan atsak, elimizde ince bir kitap kalırdı. Yani 19 dedikleri şey Kur'an'da çok sınırlı sayıda ve o sayılara da türlü çarpıtmalarla ulaşıyorlar. Böyle sistemsiz, sınırsız seçicilik barındıran bir mucizenin insanlar tarafından oluşturulması bildiğiniz bebek işidir. Bırakın 1400 yıl önceki Arap'ı, yazının mucitleri olan 6000 yıl önceki bir Sümerli bile bunları rahatlıkla yapabilir.

Ki zaten bilimsel mucize iddialarına verdiğim cevaplarda da görebileceğiniz gibi, "Kur'an'dan önce kimse bilmiyordu!" denilen şeylerin Kur'an'dan önce bilindiklerini, hatta çok daha dehşet bilgilerin bilindiğini görmüştük. Şahsen Hindu metinlerindeki birkaç ayeti bu 19 iddiasına ve diğer zorlama mucize iddialarına tercih ederim. Ve çürüttüğümüz bu palavra iddiaları 19cular da mucize diye destekliyorlar, hal böyleyken bu 19culara nasıl güvenilebilir?

Durum böyle olunca da, söyledikleri kelimeler gerçekten 19a uysa bile, bazı belli başlı şeyler oldukları, Kur'an'ın bütününe nazaran çok sınırlı sayıda oldukları için, Kur'an'ın ortaya çıkış dönemlerindeki insanlar tarafından rahatlıkla yapılabilecek şeyler. Adam, "bu kelimeler şu sayıyla uyumlu olsunlar, şu kadar sayıda kullanayım, şu kelimeler başka bir sayıyla uyumlu olsun şu sayıda kullanayım" veya şurada "ebced" değeri şu olan kelimeleri kullanayım, bu kelimelerin ebcedleriyle, sayılarıyla vb. uyumlu olsun demiştir ve kullanmıştır. Yani insanlar tarafından çok rahatlıkla yapılabilecek şeyler bunlar.

Ama bu Kur'an'ın bütününde olsa, sadece belli başlı kelimeler alınmasa, o zaman ciddi ciddi üzerinde düşünebilirdik. Lakin 23 yılda yazılmış bir kitap için(ki bence bu sayı daha da fazla), çok da düşünmeye gerek yok. İnsanlar tarafından yapılamayacak bir şeyi yok. 23 yılda çok şey yapılır, beni bir adaya gönderin mesela, bilgisayar filan vermeyin, size 23 yılda harikalar yaratayım.

23 yılda bir insan günlük bütün her şeyi ile 19a uyan birkaç cümleyi(ayet) rahatlıkla yazar, sonraki yazacağı cümleleri de buna göre ayarlar, fazla bir efor sarf etmesine de gerek yoktur. Günde 3-5 cümle yazsa bu şekilde, 23 yılda  Kur'an'dan çok daha kalın, anlamlı, ve bütünüyle(en azından Kur'an'dakinden çok daha fazla) 19a uyan bir kitabı rahatlıkla tamamlar. 23 yıl! Bu çok büyük bir süre. Ayrıca 19a uymayanlarla ilgili şu linki okumanızı da öneririm:


Sonuç olarak:

Zaten Allah Kur'an'ı korumadığına, insanlar rahatlıkla ayet sokup çıkarabildiklerine göre Kur'an yine insanlar tarafından 19 sayısıyla uyumlu olacak şekilde düzenlenmiş olabilir(tabi eğer gerçekten 19 sayısına uysaydı!). Sonuçta Kur'an'daki sure sayısından tutun, ayet sayısına, besmelelerine kadar hep insan düzenlemesidir, yukarıda bahsettim ve 19cular bu mucizeleri tamamen insanlara ait, Allah'la hiç ilişkisi olmayan bu sayılardan çıkarıyorlar. Demek ki, 19un da Allah ile ilgisi yok, 19cular insanlara iman ediyorlar. Demek ki, bu 19 olayı insanlar tarafından yapılmış, 19cuların tamamen keyfi olan 112 besmeleden dahi mucize çıkartmaları bunun en büyük kanıtlarından biridir.  

11. 1974'den Önce Yaşamış Olanların Durumu  
    
Bu aslında bütün mucize iddialarında olan bir problem, bunu başka makalelerimde de çokça dile getirmişliğim var. Bu tarihlerden önce yaşamış olan insanları düşünün, bunlar ne bilimsel olduğu öne sürülen iddiaları biliyorlar, ne de 1974 yılında keşfedildiği söylenen 19 iddiası vb. gibi sayısal iddialardan haberdarlar. Yani Kur'an'daki çelişkiler ve insanlık dışı ayetler de göz önüne alındığında bırakın Kur'an'a inanmayı, kaçmak için çok sebep var. Bunların inanmaları için bir neden yok. Bu durumda bunlar neden cehenneme gidecekler? Kur'an'ın Allah'tan geldiğine dair bir kanıt yok ki? Aksine Kur'an'ın tamamı Allah'tan gelmediğini adeta haykırıyor, o kadar çok çelişki var ki!

Çelişki olmasına da gerek yok, zira çelişkisiz bir kitap rahatlıkla yazılır. Tarih boyunca da yazılagelmiştir, üstelik 23 yıl gibi dudak uçuklatan sürelerden çok daha kısa sürelerde. En azından bir yerde 6 gün denilen şeye bir yerde 8 gün demeyecek kadar(yukarıda verdiğim çelişki) dikkatliydi insanlar. Yani çelişkiler olmasaydı bile çelişkisiz olmak bir kanıt değil. Bu açıklamayı çelişiksizliği bir kanıt sanan Müslümanlar için yaptım.

Yani eski zamanlarda yaşamış Müslümanların inanmak için bir gerekçeleri yoktu, ya zorla inandırıldılar, ya da atalarının dinini benimsediler, ya da inanmadıklarından öldürüldüler. Kanıtı olmayan bir şeye inanmak da en ufak tabirle cahilliktir, yani mucizecilere göre bunlar boşuna inandılar. Bundan şunu anlıyoruz:

Yukarıda, Kur'an'ı anlayabilmek için abartılı derecede bilgi birikimine sahip olmak gerektiğini açıklamıştım. Bütün milletlere ve apaçık olarak gönderilen bir kitap için o kadar emek harcamak zorunda olmamız akıl alır gibi değil, ki ana dilleri Arapça olan Araplar dahi Kur'an'ı anlayabilmiş değiller, yukarıda nedenlerini sıraladım.

Yani bilimsel mucize iddiaları olsun, sayısal mucize iddiaları olsun, bunlar ancak belli yeteneklere sahip kimseler tarafından görülebildiği gibi, aynı zamanda bu mucizelere tanık olabilmek için belli tarihlerde yaşamak gerekiyor. Olayın saçmalığını görebiliyor musunuz? Sırf bu yüzden zaten Kur'an'da mucizeler olamaz, eğer Kur'an'da sadece belli kimselerce belli tarihlerde görülebilecek mucizeler varsa, bu zaten en büyük çelişkidir. Bunu iddia etmek saçmalamanın daniskasıdır, akıl mantık dışıdır. Gerçi din işlerinin akılla ilgisi yoktur ama neyse! 

Zaten Türkiye'de bu 19 iddiasının temsilcisi olan Edip Yüksel'e bu soruyu soruyorlar ve o da "Allah bilir(tam cümlesini hatırlamıyorum)" demeye getiriyor! Bu kadar vahim durumdalar işte. Eski zamanlarda yaşayanlar güme gitti artık, yapacak bir şey yok! Sonra da Kur'an tüm zamanlara, tüm halklara hitap eder deler, yersen!

Sonuç:

Görebileceğiniz üzere iddia çok ciddi mantık hataları barındırıyor. Bu iddianın daha milyonlarca mantık hatasını yazabilirim ama yazdığım maddelerden sadece herhangi biri bile 19 iddiasıyla birlikte bütün sayısal ve bilimsel mucize iddialarını yerle bir etmeye yeter.

Şimdi iddianın kendi içindeki tutarsızlıklarına geçelim, Arapça'm olmadığı için bu bölümün geneli yaptığım alıntılardan oluşacak, bir nevi internette dağınık halde bulunan 19 eleştirilerini bir araya toplamayı amaçlıyorum.

19 İddiasının Kendi İçindeki Tutarsızlıkları-Çelişkileri

19culara göre Müddesir Suresi'nin 30. ayeti Kur'an'ın 19 sayısıyla kodlandığından bahsediyor, ayet şöyle:
Onun üzerinde 19 vardır.
Halbuki bu ayetin neyden bahsettiği sonraki surelerde anlatılmakta:
Ve Biz, ateş ehlini (cehennem bekçilerini), meleklerden başkası kılmadık. Ve onların sayısını kâfirler için fitneden başka bir şey kılmadık, kitap verilenler yakîn sahibi olsunlar ve âmenû olanların da îmânı artsın. (Müddesir Suresi, 31)
Üzerinde 19 olan şey ise Kur'an değil, Sekar'dır:
Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım. Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin? Geride bir şey koymaz, bırakmaz. Derileri kavurur. Üzerinde on dokuz vardır. (Müddesir Suresi, 26-30)
Görüldüğü gibi ayetler açık, cehennemde Sekar denen bir yer var, rivayetlere göre cehennemin altıncı katı, ve burada 19 melek var, yani Kur'an'la alakasız. Tabi bunun için de türlü kıvırmalar, çarpıtmalar sergilenmekte. Ben bunun tartışmasına girmeyeceğim, daha önce de dediğim gibi iddianın doğru olduğunu var sayarak hareket ediyorum. Ama bu 19 sayısıyla çok alay edenler olmuştur Muhammed döneminde, şuradan okuyabilirsiniz:


Ayrıca "üzerinde 19 var" ayetinin Kur'an'la ilgili olduğunu öne sürmek düpedüz Kur'an'a çelişkiler katmak olur. Zira ayette geçen zamir müennes yani dişil iken, Kur'an kelimesi müzekker yani erildir(2). Yani gramatik olarak ayet zaten Kur'an'la ilgili olamaz. Ayrıca bu bağlamda şu tartışmayı da izlemenizi öneririm, Abdülaziz Bayındır da bunları genişçe açıklıyor:



Yani ayetin meleklerden, meleklerin sayısından bahsettiği açık. Öyle olmasa en basitinden 31. ayette meleklerin sayısı bahsini açmaz Kur'an, öyle değilse neden durduk yere meleklerin sayısından bahsedilsin sonraki ayette? İşte mantıksızlıklar almış başını gitmiş her mucize yalanında olduğu gibi.
Zaten Edip Yüksel ciddi tartışmalarda, bazı konular için çarpıtma yapamıyor ve o çok eleştirdiği yobaz mollalar gibi, karşısındakini, "kafirlikle" vb. suçlayıp duruyor. Ve adeta bize yobazlığın hangi şekle sokulursa sokulsun dinin özünde olduğunu kanıtlıyor.

Şunu sormadan geçemeyeceğim:

Madem 30. ayet Kur'an'ın 19 ile şifrelendiğini söylüyor, o halde neden 30. ayet? Soruyu açarsak; 19 ile ilgili bu ayetin 19. ayet olması gerekmez miydi? Daha burada çuvallıyor bu 19cular!

Ayrıca bu 19 meleğin de Yahudilerden aşırma olduğu belli, bu 19 melekden birinin adı Malik, cehennemin baş meleği. Kökenine dair şu çalışmamı okumanızı öneririm:

http://dinsizdeist.blogspot.de/2012/03/cehennemin-kokeni.html

Ayrıca rivayetlere göre Yahudiler Muhammed'e; "cehennemde kaç bekçi vardır" diye soruyorlar, Muhammed 19 cevabını veriyor ve Yahudiler de bunu onaylıyorlar, bu da cehennem bekçilerinin sayılarının da Yahudilerden aşırma olduğunun kanıtlarından biridir, rivayetleri şuradan okuyabilirsiniz:


Öncelikle yazının başında, Edip Yüksel'in kitabında rastladığım ve benim güvenimi alt üst eden bir durumu aktarmak istiyorum. Kitabın tamamını okumadım, sadece, tablolar filan verilmiş onları inceledim, hızlıca bir göz gezdirdim ve bir tabloda Edip Yüksel hadislerle Kur'an ayetlerini karşılaştırıp, bunlar arasındaki çelişkileri sıralamış, hadislerin güvenilir olmadıklarını göstermek için. Bu ayrı konu buna girmeye gerek yok ama şu karşılaştırma, benim güvenimi derinden sarstı:


Hadi ilk verdiği ayeti bilimsel diye çarpıtmış ama yine de orijinal meali vermiş. Ama "yaymak" anlamına gelen kelimeyi "yumurta biçimine sokmak" diye çevirmesi açık bir sahtekarlıktır. Her iki ayetin cevaplarını da ben bu blogda verdim, yumurta diye çevirdiği kelime en fazla deve kuşu yuvası anlamına gelebilir ki o da deve kuşu yuvasının da Kur'an'ın benimsediği düz dünya modeli gibi döşek misali yayılmış olmasından dolayıdır. Kaldı ki dünya geoittir, yumurta biçimiyle alakası yoktur, ayet çarpıttığı haliyle de bilimle çelişiyor. Neyse bu konuya fazla girmeyelim, çarpıtılan her iki ayet için de reddiyelerime aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:


Daha 19 mucizesine girmeden, kitabın girişinde çarpıtmalara başlanıyor, bu saatten sonra 19 iddiasını ciddiye almaya bile değmez, bu iddia benim için çökmüştür ama yine de ciddiye alalım biz. 

Başka alıntılara geçmeden önce genel olarak kendi eleştirilerimi getirmek istiyorum, yine 1,2,3 diye gidelim:

1. 1974 Tarihinin Bulunmasındaki Çarpıtmalar

İddia özetle şöyle:
19 sayısı Müddesir Suresinin 30. ayetinde geçmektedir, Müddesir Suresi 74. suredir. 19 ile 74'ü yan yana koyarsak 1974'ü buluruz ki 19 mucizesi bu tarihte keşfedilmiştir. Ayrıca 1974 tarihini hicri takvime göre çevirirsek 1406 yılını elde ederiz ve bu tarih bize Kur'an'ın vahyedilmesinden 19 mucizesinin bulunduğu 1974 yılına kadarki geçen süreyi verir ve 1406 sayısı da 19'un tam katıdır. Yani 19*74 ve yan yana koyduğumuzda tekrar 1974'e ulaşırız.
Öncelikle ben şunu merak ediyorum, matematiğe yapılan ağır tecavüzü bir kenara bırakalım(iki sayıyı yan yana getirme diye matematiksel bir işlem yok!). 19 sayısı 74. surenin 30. ayetinde geçmekte. Yani aslında yan yana koyma işlemini kabul etsek bile şöyle olmalı:
74:30:19
Ama mucizecilerimiz en sondaki 19'u alıp en başa koyuyorlar, ortadaki 30 sayısını eliyorlar ve 1974'ü çıkarıyorlar. Şaka gibi değil mi? Bari diyorum bunların bütününü yan yana koyarak elde ettiğimiz 743019 sayısı 19'un katı çıksa ama o da çıkmıyor! Hadi dedim bu sefer o 30 sayısını elemeyelim, bari 197430'a bakalım, yani 30 sayısını sona atalım, yine 19'un katı değil. Hadi bir de bu 30 sayısını en başa alalım ve 301974 sayısını bölelim, yine 19'un katı değil! Yani diyor ki, Allah o 30 sayısını süs diye koymuş oraya! En azından 7419 olsaydı da bir şeye benzeseydi, 30'u atlasa da sıralı giderdi ama o da yok. Halbuki 7 binli yıllarda yaşasak bu sefer sıraya uygun bir şekilde 7419 tarihini işaret ediyor derlerdi!

Neyse kabul edip devam edelim. Bu kehanet nasıl çıkmış olabilir? Biraz kafa yoralım. Efendim kehanet filan yok ortada, biraz mantığı olan kişi sergilenen oyunu görür. Şimdi 19culara göre Reşad Halife bu 19 mucizesini 1974'de keşfetmiş ama bunun böyle olduğunu nereden biliyorlar acaba? Ya da bizim gibi mantığını çalıştırabilen insanlar buna inanır mı?

Reşad bu sözde mucizeyi 1974 yılından çok önce keşfetmiştir, hesaplamalarını yapmıştır, "eğer ben bu iddiayı 1974 yılında ortaya atarsam 19 ile ilgili şöyle uyumluluklar olur" demiştir ve bunun için 1974 yılını bekleyip iddiayı ortaya atmıştır. Bu bu kadar basit! Eğer söz konusu uyumluluklar hesaplamaları sonucu 1975 yılında ortaya çıkacak olsa bir yıl daha bekler ve 1975 yılında ortaya atardı iddialarını. Böyle subjektif görüşleri mucize diye ortaya atmak akıl karı değildir, bunlara inanmak için de aklı ve mantığı çöpe atmak gerekir. Ben de bazı hesaplamalar yaparak ortaya bir şey atsam ve ortaya attığım bu şeyin bazı sayılarla veya olaylarla uyumunu dile getirip kendimi peygamber ilan etsem olur mu? İşte bu da böyle saçma bir şey.

Sırf bu bile iddiayı yerle bir etmeye yeter. Üstelik yukarıda değindim, bu 19cular hadisleri sert bir dille, kesin olarak reddederler, hadislere şeytanın öğretileri derler. Ama yaptıkları "hicri" hesap rivayetlere dayanır! Kur'an'da vahyin hangi yılda, nerede indirilmeye başlandığı yazmaz. Bunlar hep rivayetlerde geçerler. Yani Kur'an'da ne 610 yılı geçer ne de bu konularda başka bir tarih. Ee demezler mi adama, "sen neden şeytan öğretileri dediğin rivayetlere dayanarak iddialar ortaya atıp şeytana uyuyorsun" diye? Yoksa 19 da mı şeytan öğretisi? Efendim bu kuralı çok yerde ihlal ediyor 19'cular. Demek ki bunlar şeytana hizmet ediyorlar!

Hadi bu 19 mucizesi Kur'an'ın korunmuş taraflarını ortaya çıkarıyor olsun, hadisleri nasıl elimine ediyor? Belki hicri 1406 yıl önce çok kötü olaylar oldu, nereden biliyorsunuz? Veya 19 iddiasına uydurabileceğiniz çok daha güzel olaylar olmuştur belki? Bunun kararını neye göre veriyorsunuz? Bakın burada güvenimiz bir kez daha sarsıldı. Şimdi başkasına geçelim.

2. İlk Sure-Son Sure Meselesi

Bu iddiaya göre Kur'an'ın ilk suresi olan Alak Suresi sondan 19. sureymiş, bu sure 19 ayetmiş ve ilk inen ayetleri 5 taneymiş ve de bu 5 ayette toplam 19 kelime ve 19'un katı olan 76 harf bulunmaktaymış.

Mucizecilerimiz yine şeytana hizmet etmekteler, zira Alak Suresi'nin ilk sure olduğu da, ilk 5 ayetinin ilk inen ayetler olduğu da yine rivayetlerde geçmektedir, Kur'an'da böyle bir bilgi bulunmamaktadır. Demek ki 19cular işlerine geldiği zaman Allah'a, işlerine geldiği zaman şeytana uymaktalar, doğrusu içler acısı bir durumdalar. Peki baştan 19. surenin(Meryem Suresi) ilk sure olmadığını nereden biliyorlar? Elbet zorlayarak ve çarpıtarak bu surede de 19'a uygun şeyler bulurlar, eğer ki 19'a uyumluluğu ilk surenin belirlenmesi için kıstas sayıyorlarsa. Ama savundukları 19 sayısıyla bir şeyler yapmak yerine, gidip şeytana uyuyorlar. Ne diyelim Allah akıl fikir ihsan eylesin!

Alak Suresi'nin 19 ayet olmasına gelirsek mucizecilere sormak lazım, besmeleyi yediniz mi? Zira besmele ile birlikte 20 ayet olur ki bu sayının 19 ile alakası yoktur, tabi; "1 çıkarırsak 19 kalır" şeklinde laflar etmezlerse.

Halbuki biz şu sözlerden besmelelerin de ayet  olarak sayılması gerektiklerini anlıyoruz, kitaptan alıntı:
Kuran'da, numarasız Besmeleler dahil 6346 (19x334) ayet vardır. Bu sayının rakamları 6+3+4+6= 19 'dur.
Normalde 6348 ayet oluyor numarasız besmelelerle birlikte ama iki ayet attıkları için 19'un katı olan sayı kalıyor.

Gördüğünüz gibi toplam ayetleri sayarken numarasız besmeleleri de sayıyor, peki Alak Suresi'ndeki numarasız besmele nereye gitti? Demek ki ayetlerin tamamını sayarken numarasız besmele ayet kabul edilirken, bu sayım tek bir sure için yapıldığı zaman numarasız besmele uçuruluyor. Ayet mi değil mi belirsiz yani, işlerine nasıl gelirse öyle hareket ediyorlar.

Nitekim Verş Mushafı'nda da Alak Suresi besmelesiz bir şekilde 20 ayettir, şu tabloda görebilirsiniz:

Bu tabloda Hafs ve Verş mushaflarındaki ayet sayıları gözüküyor. Tabloda gördüğünüz gibi Verş mushafında 113 numarasız besmele varmış, yani bu da 19'a uymuyor! Kim bilir 19 sayısına daha neleri uymuyor Verş Mushafının, yukarıda bazı farklılıklarını incelediğim makalemin linkini vermiştim. Yani bu 19 mucizesi ne hikmetse diğer mushaflarda geçersiz. Demek ki o Kur'an'lar tamamen uydurma, bir tek Hafs mushafı doğru ama ne hikmetse 19cular bazı iddialarını desteklemek için bu ve eski mushaflara başvururlar. Anlayacağınız her yol var bunlarda. "Her yol helal sıfırla Bilal" sözü geldi aklıma nedense.     

Bu dediklerimin hepsi son sure için ortaya atılan iddialar için de geçerlidir. Aynı şekilde onun da son sure olduğu vb. rivayetlerde geçer, Kur'an'da böyle bir bilgi yoktur.

Şimdi bu 19 mucizesini yerle bir eden bir videoya geçelim, Halis Aydemir'in mantıklı açıklamalarına, sorularına karşın yine Edip Yüksel ateş püskürdüğü yobaz mollalara taş çıkartacak yobazlıklar sergileyerek, Halis Aydemir'e; "sen kafirsin, niyetin kötü, ön yargılısın, görmek istemiyorsun" gibi laflar etmekten öteye gidememiş, perişan olmuştur. Sonra da çocuk gibi; "videoları kırparak koymuşlar hepsinin cevaplarını verdim" gibi açıklamalarda bulunduğu videolar çekmiştir. Ama videonun akışından herhangi bir kesinti, kırpma olmadığı rahatlıkla anlaşılmakta, yani iftira atmaktan da çekinmiyor. Buyurun videoyu izleyelim, ben videodan özetler sunacağım:



Videoda söylenenler için belirteceğim görüşlerimi ilgili iddiaların geçtiği dakikaları başlık olarak atayarak, onların altında  belirteceğim ki, iddiaların hangi dakikalarda geçtiği görülsün.

1:20:30 - 1:27:36 

Besmeleyi otantik(görünen şekliyle) yazımıyla sayan Edip Yüksel, "vahid" kelimesi en çok kullanılan hafs mushafında elifsiz yazılmasına rağmen, 19'a uydurmak için elifli olarak almış kitabına. Elifsiz olarak alsa ebced değeri 18 çıkacak ve mucize güme gidecek.
Halis Aydemir: (Vahid için) bu otantik bir yazım mıdır? 
Edip Yüksel: Vahid elifli de yazılır, elifsiz de yazılır. Bugünkü Kur'an'da yazılmıyor. 
Halis Aydemir: Ama besmeleyi oradan alıp saydınız? O zaman neden Rahman'daki elifi almadan besmeleyi otantik saydınız? 
Edip Yüksel: En eski nüshalarda da besmele elifsizdir, vahidi değiştirmişler ama besmele çok kullanıldığı için değiştirememişler.  
Halis Aydemir: O zaman önümüzde duran bir yapının neden sağını solunu kurcalıyoruz? Vahid değişmişse, elifli yazılmamışsa, besmelenin doğru yazıldığını nereden bileceğiz? Siz de biliyorsunuz ki elifler eskiden yoktu şimdi var, siz bunun tersini iddia ediyorsunuz. Bu arada vahidin elifli yazıldığına dair yazılı bir kanıtınız var mı?   
Edip Yüksel: Elif harfleri, hemze harfleri konusunda problem var. 
Halis Aydemir: Ee problem varsa o zaman neden bunu buraya aldınız?  
Edip Yüksel: Mevcut Kur'an nüshalarında bu konuda çelişki var, (masadaki nüshayı kastederek) bu ne nüshası verş mi hafs mı?  
Halis Aydemir: Hafs. 
Edip Yüksel: Bir de verş nüshası var, hafs nüshasının da farklı versiyonları var. 
Halis Aydemir: Sıkışınca verş nüshasına geçeceksek... Siz kitabınızda en yaygın Kur'an'ı kullandım diyorsunuz ben de onu temel aldım. 
Edip Yüksel: Elif harfinin sayımı konusunda şuanda mevcut en eski Kur'an nüshalarında inceleme yaparak bir bir standart belirleme projemiz var. Bu konudaki eleştirin makul ama bu konuda Kur'an nüshalarındaki çelişkileri görünce bir şüphem kalmadı.  
Halis Aydemir: Bu elifi koyacağız diyorsunuz yani. Peki Rahman'a da koyacak mısınız? Bu elifin temsil ettiği şey ne ise er-Rahman'daki "mim"i çeken şey de o, orada yok çünkü oraya koyarsak bu sefer besmele 19'a uymaz, sayı 20 olur. 
Edip Yüksel: Buyur sen 20 yap, kesinlikle görmemek için şey yapıyorsun. 
Halis Aydemir: Ben 20 demiyorum abi, ben sadece buraya elifi koyacağız deyince siz bunun muadili olan er-Rahman'daki elifi de, "semavat"daki elifi de... 
Edip Yüksel: Muadili değil bu ayrı bir kelime. 
Halis Aydemir: Peki nasıl seçeceğiz? 
Edip Yüksel: Kelimelerin yazımları farklıdır Kur'an'da. 
Halis Aydemir: O zaman sizin elinize öyle bir opsiyon açılıyor ki, bu kelimede elifi koyma şeyiniz var, ötekinde koymama şeyiniz var. 
Edip Yüksel: Ne alakası var? 
Halis Aydemir: Şöyle söylüyorum, otantik yazımda bizim görmediğimiz elifler, Rahman'daki, "semavat"daki.. bunların hepsi bir kategori. Buraya elifleri artık koyacağız dersiniz ya da koymazsınız. Ama ben "vahid"de koyacağım çünkü orada ebcedde 19'a çıkmam gerekiyor, besmeleye dokunmayacağım 19'u bozuyor. Bu seçiciliğin mantıksal karşılığı nedir? Niye yani er-Rahman'a konmaz? Nitekim bugün modern Arapça'da biz koyuyoruz.   
Edip Yüksel: Benim gördüğüm kadarıyla sen zaten sistemi görmemek için şey ediyorsun.
Gördüğünüz gibi Edip Yüksel vahid kelimesinin elifli yazıldığına dair yazılı bir kaynağı olup olmadığını soran Halis Aydemir'e tartışma içerisinde bir şey söyleyemiyor, söyledikleri hezeyanlardan ibaret. Lakin tartışma sonrası sitesinde şöyle bir makale paylaşmış:


O resimler gerçek midir yalan mıdır bilemiyoruz, gidip test edebilme gibi bir imkanımız yok, gidip müzelerde orijinallerini görmek lazım. Mucizecilerin pek çok sahtekarlıklarını ifşa etmiş bir blogda bulunuyorsunuz bu makaleyi okuyorsanız. Dolayısıyla bunlar büyük ihtimalle gerçek değildir yani inandırıcı değil. Nitekim eski nüshalarda vahid kelimesinin istisnasız elifsiz olarak yazıldığını söyleyenler var, zaten Halis Aydemir de bunu söyledi.

Bundan şunu anlıyoruz, ki yukarıda da "Mucize İddiasındaki Temel Sorunlar" başlığında mantık hatalarından biri olarak yazdım bunları, demek ki basit bir kelime için bile başta Verş mushafı olmak üzere, bir de en eski nüshaları da tek tek gidip kontrol etmemiz gerekiyor. Bu da en azından Arapça ve para sorunlarını beraberinde getiriyor, müzelerden alınması gereken izinleri saymıyorum bile. Sözde mucizeyi görebilmek için sarf etmemiz gereken çabayı görüyor musunuz? Tek bir kelime için! Daha böyle pek çok kelime vardır, en basitinden besmeledeki Bismillah ve Rahman kelimeleri veya semavat kelimesi...

Üstelik yukarıda verdiğim tabloyu hatırlayın, Verş mushafından gidersek. Bir kelimeye bakıyor, o nüshada işine geldiği gibi yazılıysa alıyor halbuki o mushaf bütün mucize iddiasına ters! Yerle bir ediyor iddiayı. Peki onları neden hesaba katmıyor? Ulaşımın çok daha zor olduğu diğer eski nüshaları saymıyorum bile!

Bu "elif" harfi olayını daha iyi anlamanız için bir iki örnek vereyim, bunu bizdeki "tren" kelimesine benzetebiliriz. Mesela biz okunuşta "tiren" diye okuyoruz ama yazımda "tren" yazıyoruz, yani "t" harfinden sonraki "i" harfi sadece okunuşta var.

Ya da İspanyolca'daki "h" harfine de benzetebiliriz. İspanyolca'da "h" harfi okunmaz ama yazı dilinde yazılır. Buna örnek olarak "hola" kelimesini alalım mesela, "merhaba" demektir. Yazımda "h" harfi yazılır ama okunuşta "ola" diye okunur.

 "Vahid" ve diğer kelimeler de aynen böyle. Edip hocamız işine geldiği zaman "tiren" diye yazıp sayıyor, işine gelmediği zaman "tren" diye alıp sayıyor. Peki Türkçe için düşünelim mesela, böyle bir şey olabilir mi?

En azından Halis Aydemir'in de dediği gibi biri alınıyorsa hepsi alınmalıdır, zira hepsinin özelliği aynı, okunuşta varlar ama yazımda yoklar.

Ayrıca vahid kelimesinin Kur'an'da 19 kere geçtiğine dair çarpıtmalara ise şu linkten ulaşabilirsiniz:


1:44:26 - 1:50:40
Halis Aydemir: Girişte diyorsunuz ki Reşad kelimesi, RŞD üçlüsü Kur'an'da 19 yerde geçer. Veri tabanında taratıyorum 13 yerde geçiyor ardışık. Herhalde dedim fiilleri de eklediler.Ne buldumsa ekledim ancak o zaman 19'a çıktı.. Orada not ettim dedim ki Edip Abi'nin kitabında bir kelimeyi Kur'an'da yoklamanın yöntemi şu: o kelimenin bütün kök , türevlerini taramak. Yani bütün versiyonlarını. Fiil ama bu öyle kırılmalara uğruyor ki. Araya "vav" giriyor , "ye" giriyor , çoğul oluyor , her şey oluyor..Yani RŞD her türlü şeye geçiyor.  
Bir başka şey var orada dikkatimi çeken, bu zatın ismi Muhammed Reşad iken ismini sadece Reşad diye alıp tarama yapıyorsunuz. Demek ki dedim Kur'an-ı Kerim'den ayet attıkları gibi mucizeyi tamamlamak için kişinin isminden de vazgeçilmişe benziyor.
Şimdi burada "isim" kelimesinin bütün türlerine bakıyoruz, bütün köklerini değil yani RŞD'deki gibi taramıyoruz, başka türlü tarıyoruz. RŞD'deki gibi tarayınca ne oluyor? 19'mu çıkıyor? Hayır. Felaket büyük rakam çıkıyor. Bütün kökleriyle ismi tararsak Kur'an'ı Kerim'de 381 yerde çıkıyor. Halbuki 19 yerde geçecek o zaman farklı bir tarama yöntemi yapılmış dedim ve bu sefer kelimeyi bütün önünden arkasından bileşikleriyle taradım, bu kez 24 tane çıktı. Bu 24 tanesinden de dedim demek ki eliminasyon yapılmış, 19 tane çıkacağına göre. Şimdi siz bana burada neyi saydığınızı neyi saymadığınızı söyleyin , ben kelimeyi bundan sonra böyle tarıyorlar diyeyim.  
İsmihu'yu sayacak mıyız ? 19'un içinde mi bu ? 
Edip Yüksel: Bekliyorum kitabı, ben sana orada göstereceğim gözünle göreceksin. Orada "bismi"nin üç kere geçtiğini söylüyorum.  
Halis Aydemir: Ben de soruyorum abi, niye RŞD'yi sayarken bütün türevleri ile saydık "ism" kelimesinde seçici davrandık? 
Edip Yüksel: Reşad kelimesinden bu sistem içerisinde bahsetmiyorum bile. 
Halis Aydemir: Abi bahsetmiyor olur musun, daha sisteme başlarken diyorsun ki, bak cümleniz şu; "adı 19 kez geçen, 19 ile 74'ü yan yana getirince...(yukarıda bahsettim bu iddiadan), bu sistem tesadüf olabilir mi?", sistemin girişinde. 
Özet olarak bunları alalım. Edip Yüksel yine aşırı bir keyfiyet içerisinde "ismi-hu"yu saymadığını söylüyor, yani sondan ek alanları saymıyor, bunun mantığını kendisi de bilmiyor tabi, zira mantıksız bir olay, baştan ek alınca sayma sondan ek alınca saymama gibi bir şey olamaz. O halde sadece ne baştan ne de sondan ek almayan yalınları sayarsın ki bir mantığı olsun yaptığın işin. Ama yalınları saymayınca tutmuyor ne yapsın? Yalınlar 19'a uysa zaten bu kez kendisi hakaretler yağdırır ek alanları sayanlara. İlerleyen dakikalarda; "sondan ek alanlar ayrı sayılıyor" diyor. Ama neye göre ayrı sayıyorsun? Hadi 19'a uysa; "baştan ek alanlar ayrı olarak 19'a uyuyor, sondan ek alanlar da ayrı olarak uyuyor" der geçeriz, ama bunlar(sondan ek alanlar) ayrı olarak sayıldığında da 19'a uymuyor. Böyle saçma ötesi, komik bir durumla karşı karşıyayız.

Öncelikle şu RŞD örneğine değinmek istiyorum, bunu bütün sayısal mucize iddiacıları yapıyor, işlerine geldiği zaman bir kelimenin bütün türevlerini, eklerini, tekilini-çoğulunu vb. sayıyorlar, işlerine gelmedi mi "ism" kelimesinde yaptıkları gibi aşırı mantıksızlıklarla sayıyı tutturmaya çalışıyorlar. Zaten her kitaptan sayısal uyumluluklar çıkarılabileceğini yukarıda yazmıştım ama bu denli seçicilik yapılırsa her kitaptan bu sayısal mucizelerin alası çıkartılır, çünkü sınırlayan bir şey yok, bir kural yok. Bir kelimenin bütün türevlerini alıyorsan, saydığın bütün kelimeleri bu şekilde saymalısın ki yine bir mantığı olsun yaptığın işin.

Bir de ne hikmetse Kur'an'ın kendisine vahyedildiğine  inanılan Muhammed'in ismi hiçbir şekilde bu 19'a uymuyor, neyini alırsan al ama Reşad'ın ismi uyuyor bunların mantığa göre. Demek ki Allah Reşad'ı daha çok önemsiyormuş. Bir mantıksızlık da bu.

Peki neden "ism" kelimesini sayıyoruz? Bunun mantığı ne? Sen o kelimeyi besmelede geçtiği için sayıyorsan, "besmelede 4 kelime vardır ve hepsi de Kur'an'da 19 ve katları olarak geçer" diyorsan şöyle saymalısın:
Bismi
Allahi
er-Rahman
er-Rahim
Besmelede bu 4 kelime vardır. Ne hikmetse gidip "bismi" sayacakları yerde bundan sadece "ism"i alıp onu sayıyor. "İsm" kelimesi tek başına bir şey ifade etmiyor ki besmelede? Bildiğiniz "isim" yani? Nitekim Vakıa Suresi'nin 74. ayetindeki "bi ismi" yi sayıyorlar. Ama aynı zamanda sondan ek aldı diye "ismi-hu"yu saymıyor ve kitabında verdiği liste için aynen şöyle diyor; "İSM" kelimesinin yalın olarak geçtiği sure ve ayetlerin listesini sunuyoruz:". Ama 14 tane kelimeyi yalın sayıyor gerisi "bi ismi" şeklinde devam ediyor. Bu ne lahana turşusu bu ne perhiz!

Halbuki yukarıda da dediğim gibi yine besmeledeki bir kelime olan Allah kelimesini sayarken kelimenin bütün türevlerini sayıyorlar.

Daha da ilginci besmeleye elif harflerinin sokulmasını sert bir dille reddederlerken, isim kelimesini elifli sayıyorlar. Yani besmele içinde elif alamaz ama besmele dışında alır diyorlar. Sözde besmeledeki kelimeleri sayıyorlar ama "ism"i bambaşka bir forma sokarak besmeleden ayrı sayıyorlar.

Ayrıca besmeledeki diğer kelimeler de 19 ve katları değil. Zira Kur'an'da 114 besmele vardır ve bu da 19'un katıdır derler ama yukarıdaki verdiğim besmele kelimelerini sayarken sadece ayetlerde bulunan kelimeleri hesaba katıyorlar, halbuki sen besmeleleri numarasız ayet kabul ediyorsan o besmeleler içindeki kelimeleri neden saymıyorsun? Bu denli seçiciliğin mantığı nedir?

Bunun nedeni şuymuş; "kelime sayımlarında numaralı yani Kur'an'da olan besmeleler, harf sayımlarında numarasız besmeleler sayılır".  Hatta kitabında aynen şunları söylüyor; "Not: Harf sayımlarında Sure başlarındaki tüm besmeleler dahil edilir".

19'a böyle uyuyormuş ama bu savunmadan sonra Alak Suresi'nde harf sayarken besmeleleri yine dahil etmiyorlar. Yani süper seçiciliği burada da görüyoruz, istediğimiz kadar ayeti sayabiliyoruz, hiçbir nedeni olmadan, 19'a uysun yeter. Ayrıca  Alak ve İnfitar Sureleri'nin yanında A'la Suresi de 19 ayettir ama nedense o sure ile ilgili 19'sal herhangi bir iddiaları yok, Edip'in dediği gibi; "çok ilginççç"! Bari 19 ayetli surelerin hepsi 19'a uysaydı!

İnfitar Suresi için ise şöyle bir 19'luk iddiası var, yine Edip'in kitabından alıyorum:
Son kelimesi "Allah" olan biricik sure 82. sure olup "Allah" kelimesi 19. ayettedir. Ve bu, sondan 19. "Allah" kelimesidir. (Bu sure 19 ayete sahip ilk suredir.)
İlk söyledikleri zaten bir şey ifade etmiyor, 19. ayetteyse ne olmuş? Kafa karıştırmaktan başka bir şey değil. Biz son cümleye bakalım yani İnfitar'daki Allah kelimesi sondan 19. Allah'mış. Ama ben bunu bizzat Edip Yüksel'in, aynı kitabında verdiği Allah sayımı tablosunda sondan İnfitar Suresi'ne kadar sayarak test ettim ve oradaki Allah 19. değil 18. Allah.  Gelin birlikte sayalım:

Şimdi sen gel de güven bu mucizeciye! Kitabında hem Allah 19. Allah'tır diyor hem de aynı kitabında verdiği tabloda bahsettiği Allah 18. Allah çıkıyor! Offf, siz mucizeciler hepiniz aynısınız! Gel de bundan sonra güven bu adama! Kim bilir kelime sayımlarında, burada bahsetmediğim diğer harf sayımlarında vb. ne çarpıtmalar yapmıştır. Dua etsin Arapça'm yok da kontrol edemiyorum ama mantığını çöpe atmamış insanlar için bu kadarı da yeterlidir.

Konuya dönecek olursak; sen harf sayımına numarasız besmeleleri de dahil ediyorsan, tamam sadece harf sayımında numarasız besmele kullanma keyfiliğini kabul edelim ama surenin bütününü sayman gerekir, aksi takdirde ben işime geleni sayar geçerim de de bari bizi uğraştırma.

Ayrıca Kalem Suresi'nde "nun" harflerini sayarken yine besmeledekini de dahil etmişlerdir. Yani besmele sayımı konusunda sıraladığı sebeplere tamam desek bile yine bunun da kendi içinde bir tutarlılığı yok.

Ana konuya dönecek olursak, ilginçtir ki, besmeleden kelime sayıyorlar ama besmelelerdeki kelimeyi saymıyorlar. Fatiha Suresi'nin 1. ayeti, Hud Sresi'nin 41. ayeti ve Neml Suresi'nin 30. ayetindeki besmelelerdeki isim kelimelerini sayıma dahil etmiyorlar. Yani Kur'an'da besmeledeki ismi arıyorlar ama asıl saymaları gereken besmelelerdeki isim kelimelerini saymıyorlar. Saçmalığa bakın, nasıl bir tiyatro dönüyor ortada.

Ve yine saçmalığa bakın ki, besmelede bulunan isim kelimesi "yalın" halde(isim kelimesi Kur'an'da yalın halde 19 kere geçmez) 19 kez geçer deyip besmelelerde saymazlarken, yine besmelede bulunan Rahman, Rahim ve Allah kelimelerini sayarken, bahsettiğim ayetlerin besmelelerindeki Rahman, Rahim ve Allah'ı da sayıyorlar.

Sahtekarlığı görüyorsunuz. değil mi? Eğer besmeleler uysa bu sefer bu kelimeleri sayarken besmeleleri de sayacaklardı, ama sınırsız seçicilikleri var. Bu şekilde getirin bana size satanistlerin İncil'inden de sayısız mucize çıkartayım.

Ayrıca dipnot olarak düşelim ki "isim" gibi Allah kelimesinin sayımı da çarpıtma dolu, bazı ayetlerde 1'den fazla Allah kelimesi geçiyor onları almıyorlar. Baktılar buna rağmen yine uymadı, Kur'an'dan ayet attılar. Rahman ve Rahim kelimelerindeki elifleri de saymıyorlar mesela, çarpıtma üzerine çarpıtma dolu. Yani bu mucize de diğerleri gibi kandırmaya yönelik. Bu konuda izlemenizi önerdiğim şöyle bir video var:



Kendi eleştirilerimi de yaptıktan sonra devam edebiliriz.

1:50:44 - 2:00:00
Halis Aydemir: "el ismul füsuku" bunu alacak mıyız abi? 
Edip Yüksel: İsim... 
Halis Aydemir: Bunu alacak mıyım? 
Edip Yüksel: Evet. 
Halis Aydemir: Peki, burada daha özel bir şey soracağım. Eğer burada anlam olarak önemsiyorsak buradaki kelime Allah'ın ismi şeklinde bir terkibin parçası, "be" harfi vardı dedik ki bu isimleri de sayalım, seçiciyiz. Şimdi buradaki isim kelimesi ise "el ismi el füsuku" fasıklık ismi diye Allah'ın ismiyle falan hiç alakası yok.  
Tam bu noktada eğer bunu al diyorsanız, ki Allah'ın ismiyle falan hiç alakası yok, o zaman niye Kur'an kelimelerini sayarken falanca yerdeki Kur'an'ı almayacağız çünkü o kuran, Kur'an değil diye orada hariç tutuyorsunuz. Kaldı ki oradaki hesabınız da tutmadı, o dediğiniz haliyle de gittim hesapladım ama o da tutmadı.

Edip Yüksel: Tamam sorun değil o işin aslı değil, zaten Kur'an kelimesi... Nerede nerede nerede?  
Halis Aydemir: En sonda özet olarak verdiğiniz şeyde; "el-Kur'an" kelimesi Kur'an'da 57 kere geçer". Yanlış, ben göremedim gösterebilirim size. Parantez içinde; "sayıma Yunus Suresi 15. ayetteki Kur'an dahil edilmemiştir, zira burada başka bir Kur'an'dan bahsedilmektedir".  
Bu şunu öğretiyor bana demek ki kelimenin anlamıyla da ilişkiliyim sayımlarda. Kelimenin anlamı eğer benim düşündüğüm, baştan yola çıktığım şeye ait değilse saymayacağım. Şimdi burada bizim yola çıktığımız şey "bismillah" diye Allah'ın ismi, peki niye geldim ben fasıklık ismini sayıyorum burada? 
2. Sondan eklemeyi kabul etmediğiniz "ismi-hu" sondan eklemeyle birlikte "nekre(belirsiz)" isim "marifeye(belirli)" dönüşür. Aynı şekilde burada "isim" kelimesi baştan gelen "el" takısıyla yine marifeye dönüştü. Yani bu bir gruba aitse o alınmayanların grubuna ait. İrab bakımından alınmayanların grubuna ait mana bakımından da öyle. Bunu ama sayıyorsunuz, kaldı ki kendinizin verdiği şu not size ait değil mi abi? "Burada geç bu alınmamalı" diye?   
Edip Yüksel: Ben bunu zaten çoktan çıkardım. 
Halis Aydemir: Abi çıkarma ben onu saydım çünkü, onu da sayacağım bugün ben burada. 
Edip Yüksel: Yani o bir yanlış sayım çünkü sisteme uymuyor. 
Halis Aydemir: Abi bi saniye, siz bunu söylediğiniz zaman ben çok önemsiyorum, demin benim kitabıma atıyordunuz, şimdi kendi kitabınıza atmaya kalktınız. Buradaki sayımlar sizin emin olmadığınız, elinize birilerinin tutuşturduğu sayımlar mı? Buna dayanarak siz Kur'an'dan ayet atıyorsunuz abi. 
Edip Yüksel: Dinle dinle. Bu kitapta %100 hata yoktur demiyorum(ilerleyen dakikalarda sözünü geri alıyor). 
Halis Aydemir: Ben rastlantısal 3 tespite girdim, 3'ü de yanlış çıktı. 
Edip Yüksel: Sen burada burada alınmış anekdotal bir şey ki, sonradan fark edip ben zaten çıkardım. 
Halis Aydemir: Böyle çıkarmaya devam ediyor musunuz abi? 
Edip Yüksel: Yok devam etmiyorum ama bir yanlışımı gösterirsen ben kabul ederim. 
Halis Aydemir: Bunu gösterecektim zaten attım dediniz. O zaman ikinci tespit ettiğim yer de yanlış mı?  
Edip Yüksel: Şu ana kadar yaptığın eleştiride bir burada haklısın. 
Halis Aydemir: "Bismi"de haklı değil miyim abi? Ben şunu merak ediyorum bizim bi sayma standardımız var mı yok mu?
Edip Yüksel: Yok(haklı değilsin). Sen buradaki çelişkiyi fark ettin, ben de fark etmiştim ve mevcut kitaptan çıkardım. İngilizce'sinde yok ama Türkçe'si daha yenilenmedi.
Demek ki Türkçesi'nin yenilenmesini beklemek lazım yanlışı görmek için. Birkaç eleştiri getirelim buraya da.

Yukarıda da bahsettim neden "ism" kelimesini sayıyoruz? Besmelede geçtiği için diyorlar, o halde "bismi"yi saymamız gerektiği ortada ama madem "isim" kelimesini sayıyorsun o da bari Allah'ın ismi olsun mübarek! Fasıklık ismini niye katıyorsun araya? Sen besmeleden yola çıkarak sayıyorsan isim kelimesini, o zaman besmeleye uygun kelimeleri almalısın. Yoksa besmeleye bak "bism"i say bu üç kere geçiyor, olmaz de. Bu sefer "b" harfini at, elif ekle sadece isim kelimesini say, olağanüstü tahrifatlarla bunun sayısını 19 çıkar! Olacak şey mi?

O saydığın ismin besmeleyle ne alakası var? Ha desen ki; "Kur'an'da isim kelimesi 19 kere geçer(besmeleyle alakasız)" o zaman tamam diyebiliriz, tahrifatları göz ardı edersek ama besmeleden yola çıkarak sayıyorsan, saydığın isim kelimeleri besmeleyle uyumlu olmak zorunda, sadece Allah için kullanmak zorunda.  Aksi takdirde; "besmelede 4 kelime vardır ve bunların hepsi Kur'an'da 19 ve 19'un katları kadar geçer" dersen açıkça yalan söylemiş olursun, çarpıtmış olursun.

Bu Kur'an'daki "Allah'ın eli" ifadesi 19 ve katları şeklinde geçer deyip, insan, şeytan ne varsa hepsinin elini saymak gibi bir şey, olağanüstü mantıksız yani.

Her neyse Edip hocamız "Kur'an" sayımının çelişki olduğunu kabul ediyor ve kitabından çıkardığını söylüyor. İlerleyen dakikalarda "salih" kelimesini örnek veriyor, "salih kelimesi bir kimsenin ismi anlamında özel isim olarak kullanılırsa o özel isim kapsamında sayılır, "iyi kişi" anlamında cins isim için kullanılırsa o zaman cins isim kapsamında sayılır" diyor. Yani özel isim için kullanılan kelimelerle, cins isim için kullanılan kelimeler ayrı sayılırlar diyor. "İsim" kelimesi de cins ve özel isimler için bir etiket olduğundan(yani cins isim için de kullanılır özel isim için de) fasıklar için kullanılması vb. fark etmez, bütün cins kelimeler bu bağlamda sayılırmış.

Ama sadece Kur'an sayımı değil ki, Halis Aydemir'in de dediği gibi başka yerlerde de anlamsal fark gözetiyor. Mesela "arş" kelimesi var, bu kelime sayılırken yine falanca yerdeki "arş" Allah'ın arşı değildir, o yüzden sayıma dahil edilmemiştir deniyor. Bunun için, sonra paylaşacağım, Mustafa İslamoğlu'nun yazısından bir alıntı yapayım:
...Örneğin, halifeye göre Kur'an'da 20 adet "arş" kelimesi var. Tevbe'dekini çıkarınca 19 kalıyor. oysa Kur'an'da 22 adet "arş" geçiyor. Yusuf/100 ile, Neml/23'teki "arş’'lar Allah için değil kullar için kullanıldığından sayıma alınmamıştır, deniliyor. oysa "ism" kelimesinin sayımında, Reşat Halife, kullar için kullanılan "ismü'l-füsuku"yu sayıma dahil etmişti.

19'a uyunca metin ile, uymayınca mânâ ile sayım, ta ki uydurana kadar. Aynı şey bir çok kelimenin sayımında da yapılmıştı. "Kur'an" kelimesi de bunlardan biri. Kur'an'da 58 kez "kur'an" kelimesi geçmesine rağmen Yunus/15 ayetindeki kelime sayılmayıp sayı 19'un katına denk getirilmiştir. 
İşte garip bir örnek daha: "v-k-l" kökünden gelen kelimeler Kur'an'da 70 olduğu halde, o, 58 adet bulunduğunu, inkar ettiği Tevbe'dekini çıkarınca 19'un katı olan 57 kaldığını söylemektedir. Bu rakama nasıl ulaştığı gerçekten meçhul. Eğer sadece fiilleri saymışsa bunun sayısı da 42'dir.
Durumlar bu kadar vahim işte, tahrifatları, çarpıtmaları görüyorsunuz. Eğer Edip Yüksel'in "salih" örneğine bakarsak, bu söylediği de çöküyor, zaten mantıksal bir karşılığı yok, videoda Halis Aydemir cevabını veriyor. Bu "arş" kelimesi de "isim" kelimesi gibi Allah, kul fark etmez hepsi için, hepsinin tahtı için kullanılır. Yani Allah'ın tahtı da dersin, fasıkların tahtı da. Ve böyle çok daha fazla çarpıtma olduğundan eminim.

Besmelede gördüğünü saymayanlara ateş püsküren 19cular, basit bir isim kelimesini otantik sayamıyorlar. Halbuki isim kelimesinin çok fazla versiyonu var, istenilen her sayıya uydurulabilir yani. Ee o zaman vahidde yaptığınız gibi besmeledeki elifleri, şeddeleri vb. de kabul edin öyle sayın? Ama yok, işimize hangisi gelirse o diyorlar. O zaman bu 19 mucizesine sadece sizin gibi cahiller inanır, objektif düşünebilenler için bu söz konusu bile olamaz, daha önce de dediğim gibi bunca çarpıtmaya rağmen hala 19 mucizesi diyebilmek için mantığı çöpe atmak gerekir.

Halbuki bu 19 meselesi gerçekten Allah'ın işi olsaydı, Allah var olsaydı, böyle zorlamalara gerek kalmadan bütünün kendisi bize 19'u verirdi, hiç eğip bükmeye gerek kalmazdı. 19 iddiasını Allah'a bağlamak, ona da hakarettir. İnandığınız Tanrı'nın gerçekten böyle zorlama mucizeler gönderebileceğini düşünüyorsanız, inandığınız Allah size akıl fikir versin diyorum ne diyeyim.

Ben videodaki bir iki meseleyi aldım buraya ama Halis Aydemir'in seçtiği sadece 3 örnekte bile türlü çarpıtmaları, zorlamaları vb. gördük. Bir de iddia kapsamında sayılan bütün kelimeleri incelesek? O zaman ortaya dehşet bir karışıklık, çarpıtmalar, zorlamalar, türlü şeyler çıkacaktır.

Bu tartışma için söylenecek çok şey var aslında ama bu kadarı yeterli, siz de bütün videoyu sindire sindire mutlaka izleyin, daha pek çok konuya değiniliyor, hepsini yazmam zor olacağından bu kadarını yazdım. Son olarak yine bu tartışmanın bazı kısımlarını şu linkten yazılı olarak okuyabilirsiniz:


Yazının sonuna geldik gibi, yukarıda bahsettiğim videoları da ekliyim buraya, ilk olarak Dr. Mehmet Özen'in örneğinin geçtiği video:



Ve bu da Prof. Dr. Haluk Oral'ın örneğinin geçtiği video:





İki videoyu da izlemenizi öneririm. İlk videoda genellikle hadis-ayet tartışmaları yapılmış, Mehmet Özen'in tespiti de orada ama ikinci videoda 19 olayına daha çok değinilmiş. Hatırlarsanız bi aralar da Ömer Çelakıl vardı, onun iddialarına da cevap verilmiş. Üstelik Edip Yüksel de ona gayet yerinde eleştiriler getiriyor ama ne var ki, ona eleştiri olarak sunduğu şeyleri kendi de yapıyor. İzlemeniz tavsiye olunur.

Şimdi aşağıda vereceğim linklerden alıntılar yapacağım. Ve şuan dikkat edin ki verdiğim kaynakların biri dışında hepsi Müslümanların reddiyeleri. Yani en büyük tepkiler Müslümanlardan geliyor bu 19 safsatasına, bu da bir not  olarak köşede dursun. Vereceğim linkleri genel olarak şöyle özetleyebilirim, Süleyman Ateş'in yazısından:
Koray, Sûre başlarında bulunan besmeleyi, sûreden birer âyet kabul etmektedir. Bu konu ihtilâflıdır. Kimi besmelenin âyet olmayıp sûreleri birbirinden ayırmak üzere konduğunu söyler. Kimi bağımsız âyet olduğunu; kimi de surenin âyeti olduğunu söylemiştir. 
Alak Sûresi’nin ilk 5 âyetinin ilk inen Kur’ân olduğu da tartışılabilir. Abduh Fâtiha’nın önce indiği kanısındadır. 
Alak Sûresi’nin 5’nci âyeti diğerlerinden ayrılamaz. Onlarla birlikte indiği siyaktan bellidir. O zaman da bunların harfleri 19’dan çok fazladır. 
Reşad Halîfe’ye göre Kur’ân sûreleri, başlarına konan besmelenin harf sayısına göre kodlanmıştır. Besmelede 19 harf vardır. Her sûredeki âyetlerin sayısı da 19 veya 19’un katıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de 114 sure vardır. Bu 19’un katıdır. 19x6=114 eder.

İyi ama son iki sureyi duâ kabul edip Mushafına almayan sahâbîler de vardır. Ayrıca Tevbe ile Enfâl’i bir tek sure kabul edenler de bulunduğundan bu iki sure arasına besmele konmamıştır. Bunlar nazara alınırsa Reşad’ın sistemi yıkılmaz mı? 
Önce بِِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ (bismillâhirrahmânirrahîm) 19 harfli değil, 21 harflidir. Çünkü normalde bâ’dan sonra ismin vasl hemzesi vardır. Fakat gelenekte öyle yazıldığı için yazımda gösterilmemiştir. Ayrıca الرَّحْمَنِ (er-Rahmân)’da mimden sonra bir elif bulunur. Bazıları İshak, Rahmân, Osman gibi kelimeleri asıl kuralına göre elifli yazarlar. Çünkü Rahmân kelimesi fa‘lân vezninde bir sıfattır. Aslı الرَّحْمَانِ (er-Rahmaan)dır. Demek ki besmele aslında 19 değil, 21 harflidir. 
Halîfe’nin hesaplarını güzelce kontrol eden Dr. Orhan Kuntman özetle şu tesbitleri yapmıştır: 
Halife’ye göre Allah’a âit isim, Mâide’de 4, En‘âm 118, 119, 121, 138; Hac: 28, 34, 36, 40; Hucurât: 11 (bi’se’l-ismu’l-fusuku ba‘de’l-îmân); Rahmân: 78, Vâkı‘a: 74, 96; Hâkka 52, Müzzemmil: 8; Dehr: 25, A‘lâ: 1, 15; Alak: 1’de geçmektedir. Bunların toplamı 19 eder. Oysa Hucurât 11’deki ism, Allah’a âit değil, fâsık unvanı anlamında isimdir. Sırf sistemini kurmak için fısk unvânı anlamındaki ismi de Allah’a âit isim olarak saymak çarpıtmadır, tahrîftir. 
Burada Allah’a âid olmayan ismi de sayıma katan Halîfe, Arş kelimesinde bu prensibin dışına çıkarak kulların tahtını anlatan Yusuf 100 ve Neml 23. âyetlerdeki arş kelimelerini hesaba katmıştır ki bu da çelişkidir. 
Ayrıca Hud 42, Neml 30. âyetlerde de Allah’ın adı anlamında isim geçer ki Hucurat’taki ism çıkarılıp bu iki isim eklenirse Kur’ân’da Allah’ın adı olarak isim kelimeleri 20 eder. Bu da 19’u aşar.

Lafza-i celâl: 
Tevbe: 169 lafza-i celâl bulunduğu halde Reşad Halife’nin hesabında 168 gösterilmiş, 15. âyette iki tane varken bir tane lafza-i celâl sayılmıştır. 
Hac Sûresi’nde 75 adet lafza-i celâl varken Halîfe bu sayıyı 76 göstermiştir. 60. âyette 2 adet lafza-i celâl olduğu halde 3 adet gösterilmiştir: 
Furkan’da 8 adet varken 7 adet, Mü’min’de 53 adet varken 52 adet, Mücadele’de 40 adet varken 41 adet göstermiştir.

Yani Tevbe’de 1 eksik, Furkan’da 1 eksik, Mü’min’de 1 eksik, Hac’da 1 fazla, Mücâdele’de 1 fazla sayılarak 19’un katı olan 2698’e ulaşmıştır. Bu attıkları ve kattıkları hesaba katılırsa 3-2=1+2698=2699 eder. 
Halîfe, 19 sistemine aykırı bulduğu için Tevbe Sûresi’nin son iki âyetinin, uydurma olduğunu söylemiştir “Çünkü Tevbe Sûresi’nin son iki âyeti, çok kişi tarafından desteklenmiş değildir. Büyük bir ihtimalle bu iki âyet, Ebubekir, Ömer ve Zeyd’den çok sonra Peygamber’in hayranları tarafından Kur’ân’a sokulmuştur. Çünkü Kur’ân’da bulunan 9 kelimenin miktarları hususunda, Tevbe Sûresi’nin son iki âyetinde bulunanları katmadığımız zaman 19’un katı rakamlar elde ettiğimiz halde bu iki âyeti kattığımız zaman elde ettiğimiz rakamlar 19’un katı değildir” diyor. 
Halife, sistemine uymadığı için bu iki âyeti reddettiği halde,bu âyetlerdeki “Hasbiyallah” kelimesini hesaba katmıştır. 
Yazar tevekkeltu kelimesinin 58 adet bulunduğunu, Tevbe Sûresi’nin son âyetindeki tevekkeltu kelimesi hesaba katılmadığı takdirde 57 olacağını, bunun 19’un katı olduğunu söyleyerek bu âyetteki kelimeyi hesaba katmamıştır. Bundan ayrı olarak aynı fi‘lin 4 adet tevekkelnâ, 1 tane netevekkelu, 12 adet yetevekkelu, 5 adet yetevekkelûne; 9 tane tevekkel, 2 tane tevekkelû, 3 tane mütevekkilûn, 1 tane de mutevekkilîn vardır ki bunların toplamı 44 eder. 
Buna ilâveten vekkelnâ, 1 tane vukkile, 11 tane vekîl, 13 tane vekîlâ vardır ki bunların sayısı 26 eder. 44+26=70 Bu rakam 19’un katı değildir. Bu bakımdan Halîfe’nin, bu kelimeyi ve türevlerini 58 hesabetmesi gerçeği yansıtmıyor.
Halîfe, Kur’ân’da Rabb kelimelerinin 970 kez geçtiğini, Tevbe Sûresi’nin son âyetindeki rabbu’l-arşi’l-azîm hesaba katılmayınca bu sayının, 19’un katı olan 969 olacağını söylemektedir. Oysa yazar burada hatâ yapmıştır. Çünkü Tevbe son âyetteki de dahil, Kur’ân’da 969 rabb vardır. Tevbenin son âyetindeki rabb çıkarsa sayı 968’e düşer. Bu da Halîfe’nin uydurma saydığı âyetteki rabbı da hesaba katmak zorunda olduğunu gösterir.  
Halîfe’ye göre Allah kelimesi 2699 defa geçmektedir. Tevbe sonundaki Allah kelimesi çıkarılırsa 19’un katı olan 2698 kalır. Oysa Halîfe, Âl-i İmrân 26, Mâide 114, Enfâl: 32, Yûnus: 10 ve Zümer 46. âyetlerdeki Allah kelimelerini de hesaba katmamıştır ki bunlar da eklenirse 2699+5=2704 rakamı elde edilir. Eğer kendi iddiâsı gibi Tevbe’nin son âyetindeki hesaba katılmazsa 2703 eder ki bunların ikisi de 19’un katı değildir.
Halîfe, Kalem Sûresi’nde 133 nûn harfi bulunduğunu ve bunun 19’un katı olduğunu ileri sürmektedir (Kur’ân, Görülen Mu‘cize, s. 92). Oysa Halîfe bu hesabı tutturmak için tek harfin işareti olan ن (tenvin) işaretini, iki nûn sayarak bu rakama ulaşmıştır. Bir harfi, okunuşunu nazara alarak iki harf göstermek yanlıştır. O zaman diğer harfleri de öyle iki nûn kabul etmek gerekir. Ayrıca Kalemin başındaki besmeledeki er-rahmân’ın nûn harfini de hesaba katmıştır. Oysa er-Rahmân ismini sayarken sadece Fâtiha’daki besmelenin Rahmân’ını almış, ve 57 rakamına ulaşmıştır, diğer besmelelerdeki Rahmânları almamıştır. Çünkü onlar da hesaba katılırsa 112 Rahmân daha ortaya çıkar ki toplam 169 eder. Bu rakam 19’un katı değildir. Rahmân isminin rakamlarını saptarken Kalemdeki besmele yok sayılmış iken, nûn harfini saptarken neden aynı besmele varsayılmıştır. Bunlar sistem hatırına zorlamalardır.

Cenk Koray (aslında Halîfe) Şûra Sûresi’nin Q (ق) harfiyle başladığını söylüyor. Oysa (حم)den sonra ayn (ع ayn) harfiyle başlar. Şûra ile Kaf Sûresindeki kaf harflerinin 57’şer olduğu, bunların toplamının, 19’un katı olan 114 ettiği söyleniyor.

Neden Şûrâ’nın ilk harfi olan ayn, ondan sonraki sîn alınmıyor da kelimenin son harfi olan kaf alınıyor?

Bu hesaplamalar bazı yerlerde tesadüfen tutsa da genel bir kural değildir. Bir iki yerde de kural bozulsa mu’cizelik kalmaz. Böyle tesadüfler, sıradan sözlerde de olabilir. Meselâ Yeni yapılmış apartmanlara yapıştırılan levhalardaki “Satılık daireler” ifadesi, “aruz vezni olan “feilâtün feilün” kalıbına uymaktadır. “Çattık belâya” sözü de “Müstef‘ilâtün” veznindedir. Ama bu lafları söyleyenler ne aruz vezni bilirler, ne de bu vezne uygun olsun diye düşünmüşlerdir. Bunlar tesadüftür.

Öngörülen sayıyı tutturmak için temelde bir kural yoktur. Kâh baştan gidiliyor, kâh soldan sayılıyor. Nereden bu sayı tutturulabiliyorsa oradan başlanıyor. Sonuçta 19 rakamı Kur’ân’a uymuyor; Kur’ân, temel alınan bu 19 rakamına uyduruluyor.

Önce Bismillahirrahmanirrahim’in Arapça orijinalinin 19 harfli değil, 21 harfli olduğunu belirtmiştik. Çünkü normalde bâ’dan sonra ismin vasl hemzesi vardır. Fakat gelenekte öyle yazıldığı için yazımda gösterilmemiştir. Ayrıca el-Rahmân’da mimden sonra bir elif bulunur. Bazıları İshak, Rahmân, Osman gibi kelimeleri asıl kuralına göre elifli yazarlar. Çünkü Rahmân kelimesi fa‘lân vezninde bir sıfattır. Aslı el-Rahmân’dır. Demek ki besmele aslında 19 değil, 21 harflidir.

Ayrıca Besmele, Ömer’in sandığı gibi Kur’ân’ın ilk âyeti değildir. Hiç âyet olmayıp, sureleri birbirinden ayırmak için sure başlarına konduğunu söyleyen âlimler de vardır. Zaten besmele, İslâm’dan önce de vardı. ve Araplar işe başlarken ya besmele veya formunda bir cümle söylerlerdi. Böyle iken besmeleyi Kur’ân’ın ilk âyeti saymanın tutarlı yanı var mı? Sadece Neml Suresi’nin 30’ncu âyetinde geçen besmele kesin âyettir. Diğerlerinin âyet olup olmadığı üzerinde görüş ayrılığı vardır. Kisin olmayan şey, bilimsel veri olarak kullanılabilir mi?

Yazar Alak Suresi’nin 19 âyetten oluştuğunu söylüyor. Şu çelişkiye bak. Hem besmeleyi sureye dahil âyet sayıyor, hem de Alak suresinde besmeleyi sureye dahil etmiyor. Çünkü besmele de sayılsa Alak Suresinin âyet sayısı 20 olur ki bu 19 mu’cizecilerinin tezine uymaz.

Nasr Suresi’nde de yine bu tutarsızlık sergileniyor: Nasr Suresi 19 sözcükten oluşuyormuş. Besmele nerede kaldı? Besmele de katılınca bakalım sözcük sayısına: Baştaki izâ (إِذَا), sözcük olmayıp harf edat olduğu halde sureye katılsa dahi 19 değil, 18 sözcük eder. Bütün bağlaçların da sözcük olduğu varsayılıp sayılsa tam 23 sözcük eder. Bir de 4 sözcüklü besmeleyi katarsak 27 sözcük eder. Nerede kaldı 19 sözcük?

Bu iddialar tutarsız, hayali şeylerdir. Bunları Kur’ân’a uyarlamak ve Kur’ân’ı bunlarla şifrelemek saygısızlıktır, cür’etkârlıklıtr, edebe aykırıdır.

Yazar, birbirleriyle ilintili sözcüklerin tekrarlanışından da anlamlar çıkarır. Gûyâ “Halakakum: Sizi yarattı” 16 defa geçiyormuş; “bununla ilgili “kulluk yani ibâdet” de 16 defa geçiyormuş. Araştırdım. Evet “Halakakum” 16 defa geçiyor ama “ibâdet” 9 defa geçiyor. Fakat ibâdet sözcüğünün türevleri pek çok geçer.

Şarap, Arapça hamr’dır. Yazara göre 6 defa geçiyor. Bununla ilgili sarhoşluk da 6 defa geçiyormuş. Araştırdım. Evet hamr altı defa geçiyor ama, bununla ilgili olan sekr 6 defa değil, üç defa geçiyor. Ötekiler sekr değil, sükârâ’dır (sarhoşluk değil, sarhoşlar). Bunlar da katılırsa sözcük 7 defa geçmiş olur.

İşte bu tutarsız savlarla gûyâ Kur’ân’ın şifresini buluyor ve kehanetlerde bulunuyor. Modern anlamda falcılık yapıyor. Ama gelecekten herhangi bir orijinal haber vermiyor. Yaşanmış, söylenmiş olayları, yapılmış keşif ve icatları ele alıp Kur’ân’da bunların vuku bulduğu tarihi çıkarmaya çalışıyor. Yani sonuç belli, O sonuca nasıl varabilecekse öyle hareket ediyor, sayıların sağından giriyor, solundan giriyor, bir ekliyor, 19 ekliyor. İstediği gibi yapıyor. Böyle yaptıktan sonra insan romanlardan da mucizeler çıkarabilir.
Süleyman Ateş önemli noktalara temas etmiş o yüzden uzun bir alıntı oldu. Diğer vereceğim linklerde de bunlardan söz ediliyor genel olarak. İşlerine gelen kelime ve harfleri sayarak işlerine gelmeyenleri saymadıklarından filan bahsediyorlar, bunları zaten yukarıda inceledik ama yine de vereceğim linkleri de okursunuz. Öncelikle Süleyman Ateş'in yazısının bulunduğu linki verelim, hepsini okumanızı öneririm, bu 19 safsatasının kökenlerine filan değinmiş:


Ayrıca uzun bir yazıyı daha biraz kırpmayla olduğu gibi buraya alıyorum, sadece link verecektim ama buraya almam daha iyi olacak, hem Halis Aydemir tartışmasından makaleye almadığım konulara da değinilmiş, olasılık hesapları filan yapılıp güzelce açıklanmış:
...Bu gibi 52 tane hesaplaması(physical fact) ile Rashad Khalifa bir mucize keşfettiğini iddia etmişti. Türkiye’de birçok yayının bu iddiaları sahiplenmesi ve nispeten iddiaları test etmenin belli bir Kuran ve Arapça bilgisi gerektirmesi bu konunun muğlaklığının sebebi olarak görülebilir. Yayınlanan bazı eleştirilerden sonra olsa gerek, bu iddiaların birçoklarından vazgeçilmiş ve Rashad Khalifa’nın Türkiye temsilcisi konumundaki Edip Yüksel iddialarını derlediği yeni bir kitap yazmıştır. İlk bakışta göze çarpan şey bu iddiaların genel bir kurala sahip olmaması ve harf sayımlarından, kelime, ayet, sure sayımlarına kadar; istenildiğinde sondan başa, istendiğinde baştan sona veya başka bir mantık zemininde sayımların yapılabilmesidir. Bununla ihtimaliyet açısından bakıldığında “Mucize” veya Şifre gibi tanımlar yapılırken bunların tesadüfen öyle olmadığı dile getirilmektedir. Bu iddiaları değerlendirebilmek için önce gruplamamız gerekir. Harf sayımları, kelime sayımları ve diğer sayımlar olarak kabaca sınıflandırmak genel bir çerçeve çizebilmek için yararlı olacaktır. İlk olarak harf sayımlarına bakalım.
Kuran’da bilindiği üzere 29 adet surenin başında Kesik Harfler(huruf-u mukatta’a) bulunur. Toplamda 14 farklı harf istimal edilmiş, 14 farklı kombinasyon oluşmuştur. Bu harflerin ne anlama geldiği konusunda çeşitli görüşler zikredilmiştir. Edip Yüksel ise bunların matematiksel şifre olduğunu iddia etmekte ve harflerin sayımını yaparak sure içinde 19 ile ilişkili olduğunu iddia etmektedir(ss. 100-127). Bunun örneklerine bakalım. 
İlk olarak Edip Yüksel “kaf” harfini içeren iki kombinasyonu ihtiva eden surelerde(Şura ve Kaf sureleri) “Kaf” harfini sayıyor ve 19’un katını buluyor. O halde kural olarak kabul ettiği şey: “huruf içeren surelerde o harfin geçiş sayısı 19’un katıdır”. Sonra sıra “Sad” harfine geçiyor ve Sad harfini içeren üç surede(Araf, Meryem, Sad) bu harfleri sayıyor ve 153 buluyor; bunu bir harfin yazım yanlışı olduğunu söyleyerek 152(19×8) yapıyor. Ancak teker teker surelerdeki geçişleri “kaf” gibi 19 katı çıkmıyor. Bu sefer de 3 surenin toplamını alıyor. Tartışmaya girmeden bu iki harfin kurala uyduğunu kabul edelim. Ancak şunu da ifade edelim ki, Sad ve Kaf harfleri sayılırken “şedde” kullanılan yerlerde “tek” sayılmıştır. Çift sayıldığında elde edebileceğimiz alternatif bir sayı daha vardır. Neden öyle sayıldığının bir açıklaması olmadığı için bunu tesadüfen denk gelme zorluğunu yarıya indiren bir keyfilik olarak not edelim. 
Sonraki harflerden birisi de “Ha” idi. Ancak bu huruf-u mukatta’a’nın geçtiği surelerdeki(Mümin, Fussilet, Duhan, Zuhruf, Casiye, Ahkaf, Şura) sayımı 19’un katı mıdır? Yüksel’in Ha sayımı 292 ve 19’un katı değildir. Bir diğer harf ise “Mim”dir ve bunun da sayımı 19’un katı değildir. Yüksel’in sayımlarında Besmele’ler dahil, “şedde”ler hariç olduğunu akılda bulundurmak gerekir(s. 117). Bu iki harfin toplamını sayıp 19’un katını keşfettikten sonra Yüksel tespit ettğimiz ilk kuralın sınırlarını aşmaktadır. Mim harfinin geçtiği diğer sureleri es geçmiş, sayımı Ha-Mim harflerinin beraber bulunduğu surelerle sınırlı tutmuş; kendisine kuralın dışında özerk bir bölge inşa etmiş. Varsayımlar arttırıldıkça keşfedildiği iddia edilen “19 katı sayılar”ın ortaya çıkabileceği zemin genişlemekte olduğu için bulgular, istatistik olarak anlamsız, tesadüfi sonuçlara eşit öneme sahip olmaktadır. 
Burada herhangi bir hesaplama sonucunda aranan şey, çıkan sayının 19’un katı olmasıdır. İstatistik olarak 0’dan sonsuza kadar bütün sayılar içinde 19’un katı olanların oranı 1/19’dur. İstatistik biliminde “m” tane deney sonucundan meydana gelmiş bir deney incelenirken her bir tekil olayın birbiriyle eşit olasılıkta ortaya çıktığı varsayıldığında kesin olay(m doğal sayı): 
S= {s1, s2, s3, …, sm} (m sonlu) 
şeklinde ifade edilir. Ayrıca bütün {s1}, {s2}, {s3}, …{sm} tekil olayların aynı “p” değerine sahip olmalıdır: 
P({s1}) = P({s2}) = …=P({sm}) = P 
bu şartları sağlayan tesadüfi deneye Laplace-Deneyi denmektedir. 19 ile ilgili herhangi bir hesap yaptığımızda karşımıza çıkan “m” değeri 19’dur. Yani biz hangi sayıyı seçersek seçelim kesin olay şudur(k doğal sayı): 
Sx={19k-9, 19k-8, 19k-7, …19k, 19k+1, 19k+2, …19k+8} 
Hangi sayıyı seçersek seçelim yukarıdaki kümenin bir elemanı olmak zorunda kalacaktır. Herhangi bir şekilde hesapladığımız bir sayının yukarıdaki 19k’yı tutturması gerekmektedir. Yani 19’un tam katı(19k) olmalıdır. Tutturamama durumlarında eksik veya fazla olabilir. Rasgele seçilen herhangi 19 sayının içinde istatistik açısından %100 bir adet 19k bulunacaktır. Yani Yüksel’in mucizevi olduğunu söylediği hesaplamaların alternatif sayılar doğurabilecek potansiyelinin olması 19’u tutturmayı %100’e yaklaştırır. 
Buna bir örnek verelim:
Edip Yüksel’e göre Rashad Khalifa’nin 19’u keşfi senesi 1974 ile 622 Hicret tarihi arasındaki Hicri Takvime göre sene sayısı 1406(19×74)’dır. Bu tür deney öncesi(a priori) bir kural koymaksızın(a posteiori) kullanılan ifadeler keyfilikler içerir. Çünkü Yüksel’e göre 1969 da Khalifa’nin Kuran’ı bilgisayara geçirme senesi olarak önemlidir. Yani bu sene hesabı 5 eksik çıksaydı bir çözümü olacaktı. Aynı şekilde Hicret senesi(622) yerine Muhammed’in doğumu(571), ölümü(632), vahiy alış senesi(611) gibi sayılar istimal edilebilirdi. Yüksel bu sayıyı tutturamasaydı ve 571 olan peygamberin doğum senesini esas alsaydı kimse ona “Neden 571?” demeyecekti. Hiçbir sayı tutmasaydı kimse ona “neden bir sayı bulup da bununla 1974 senesi arasında bir ilişki kuramadın?” gibi bir başarısızlık imasında bulunmayacaktı. Dolayısıyla farklı sayılar elde edebildiği sonsuz deneme tahtasında tespit ettiğimiz en az 6-7 farklı sayının birisinin Sx kümesindeki 19k’yı tutturma ihtimali çok düşük değildir. Dolayısıyla 1974 örneğinde bir mucizevi özellik yoktur. 
Huruf-u mukatta’a iddialarında Kaf, Sad, Mim ve Ha örneklerini incelemiştik. İlk ikisinin 19k bir sayı kadar geçmesi ile bir kural oluşturan Yüksel diğer iki harfte kuralı değiştirmektedir. Bu sefer Ha ve Mim harflerini içeren surelerde bu iki harfin geçiş adetlerinin toplamını hesaba alıyor. Bir an için Edip Yüksel’in bu kuralını da kabul edelim. Diyelim ki Huruf içeren surelerde arayıp sayacağımız harfleri tek tek değil, toplam olarak alacağız. Bu sefer Kef-He-Ya-Ayn-Sad harflerini(Meryem suresi) sayıyoruz ve 19k olması gerekiyor. 798(19×42) sayıma ulaşan Yüksel(s. 122) bunun eşsiz bir kombinasyon olduğunu iddia ediyor. Tespit etmek istediğim ilk şey şudur ki, bu tür “toplam” sayımlar yapılırken istenilen sayıyı tutturabilmek için tek bir parametrenin yeterli oluşudur. Çünkü Kef, He, Ayn, Sad gibi harfler hiçbir şekilde değişmez, İllet harfleri(Elif-Ya-Vav) gibi değildirler. Sayımlarında ihtilaf olmaz, sabittir. Misalen Rashad Khalifa 50. fiziksel gerçeklik maddesinde aynı harfi bir sayımda “Hemze”, başka bir sayımda “Ya” olarak saymıştır(5. dipnot: Hikmet Zeyveli, s. 39). Edip Yüksel de aynı şekilde Ya harflerini ihtiyaç olduğu kadar hemzeleri Ya’ya dönüştürerek sayıma dahil etmiş, bu şekilde 19k sayı bulana kadar manipülasyon yapmıştır. Çünkü bugünkü Kuran nüshalarında Meryem suresi 4, 24, 30, 31. ayetlerde Yüksel’in belirttiği gibi(s. 122-124) 5, 3, 5 ve 5 Ya harfi bulunmamaktadır. Sayımlar da toplamda 19’un katı çıkmayacaktır. Yani 19 katından ne kadar eksik çıkarsa o kadar Ya harfi ithal etmek gerekeceği için Yüksel için bu sayıyı tutturmak hiç sorun olmamaktadır. Bu şekilde harflerin toplamı 19’un katıdır şeklindeki ikinci kuralın da uygulamada başarısız olduğunu görmüş oluyoruz. 
Bir başka huruf-u mukakkata’a’dan olan Nun harfi(Kalem suresi) sayımında 19k’dan bir eksik çıkmaktadır. Bu da ilk kuralı bile çürütmektedir. Ancak Yüksel 132 adet harfi 19k’ya tamamlamak için başındaki “Nun” harfini okunduğu gibi “Nun-Vav-Nun” şekline getirerek sureye bir “Nun” ilavesi yapmakta ve böylece 133 adet(19×7) olan harf 19k olmaktadır. Halbuki bilinen tüm nüshaların hiçbirinde “Nun” ifadesi 3 harften oluşmaz, hepsinde tek harf yazılıdır ve hatta en eski nüshalarda bile bu böyledir. Aşağıdaki nüshadaki “Tek Nun” harfi buna örnektir:
Edip Yüksel’in bu son derece hileli harf sayımlarına ek olarak Ya-Sin örneğini verebiliriz(Yasin suresi). Yüksel’in daha evvelki bütün sayımlarda Besmele her zaman kullanıldı ve “şedde”li harf tek harf sayılmıştı. Sin harfinin sayımının veya Ye harfinin sayımının önemi yoktur. Çünkü nasıl olsa toplamı alınacaktır. Ye harfinin illet harfi olması bazı “hemze” harflerinin Ye’ye dönüşebilmesine, bazı “elif” harflerinin de Ye olarak yazılmasına imkan tanımaktadır. Yani Ye harfi sayılır, Sin harfi sayımının önemi yoktur; ne kadar eksik çıkarsa 19’un katına tamamlamak için o kadar Ye harfi üretilebilir. Nitekim sayımlarda da bu tür hileler uygulanmıştır. Görüldüğü gibi hiçbir harf sayımından istenilen netice alınamamaktadır. Ayn-Sin-Kaf sayımları ile Yüksel bir 19k sayı daha bulmaya çalışmaktadır, ancak böyle bir huruf-u mukatta’a örneği yoktur. Ha-Mim-Ayn-Sin-Kaf olarak geçen(Şura suresi) harfleri parçalayarak 19 katı elde ediyor, bununla yetinmiyor, Ha-Mim harflerini tek surede 19k yapamadığı için tüm Ha-Mim içeren sureleri saymalıyız diye bir kural ihdas ediyor; hızını alamıyor, kalan Ayn-Sin-Kaf harflerinden bir oran bulmaya çalışıyor ve ürettiği varsayımların hiçbirisi diğer harfler için geçerli olmuyor. Sayı tutmayınca harf ekliyor(Nun gibi), eksik yerleri Hemzeleri Ya ile değiştirerek kapatıyor… Üstelik sayımı tartışmalı olan Elif harflerinin konusuna hiç girmiyor. Çünkü uzatmalar, hemzeler veya yer yer Ya-Vav şeklindeki ifadeler elif ile değiştirilebiliyor ve oranı tutturabilmek için bir Keyfilik Alanı oluşturmuş oluyor. Aslında Elif-Lam harfleri huruf-u mukatta’a’nın yarısını oluşturur(13 tane). Bunları tartışma dışı tutup; bu harflerin sırrını çözdüğünü her harfte ayrı bir kural uydurarak, onu da harfleri tahrif ederek sağlamakla kimse iddia edemez/etmemelidir. Etmesi insanları ve kendini yanıltmak, aldatmaktır. 
Yine bu kuralları Ta-Sin-Mim, Ta-Sin gibi huruf-u mukatta’a’ya uyguladığımızda hiçbirinde 19 katı bir oran bulamamaktayız. Edip Yüksel kitabında bu konulara asla değinmemekte ve daha evvel Rashad Khalifa’nin iddia ettiği şeyleri es geçmektedir. Çünkü Taha(28), Şuara(33), Kasas(17) ve Neml(27) surelerindeki Ta harfi toplamı 105 etmekte, buda 19k değildir. Bu 19k olmayan sayılar istatistik olarak olanlardan çok daha fazladır. Mesela Sin harflerinin toplamından, He harflerinden, Ta harflerinden veya bunların hepsinin toplamından veya bir kısmının toplamından gibi birçok kombinasyonda farklı sayılar elde edilebilir. 19’dan fazla sayım yolu çıktığı için her halükarda bir sayı tutacaktır. Bunlardan ola ki birisi 19k çıkarsa Edip Yüksel hemen mucizesini ilan edecekti, bu kadar parametre içinde birkaç tane 19k çıkan harf sayımının olması değil, olmaması garip olurdu. Yukarıda da belirttiğimiz üzere 19 katı çıkan sadece 1-2 örnek vardır(Kaf gibi); diğer örneklerin çıkmaması bunların tesadüfen çıktığını göstermektedir. Çünkü rasgele seçilen her 19 sayıdan birisi mutlaka 19k çıkacaktır. Burada 19k olmayan en az 18 parametre bulunabildiği için bu 19k değerlerinin istatistik bir önemi yoktur. Tamamen aldatmacadır. Hele ki bu sayılardan Yüksel gibi Kıyamet Günü’nün tarihinin hesaplanması gibi büyük iddialar çıkarmak ondan daha büyük bir aldatmacadır. İlmi bir esası yoktur.

Harf sayımlarından sonra kelime sayımlarındaki 19 sistemi iddialarına geçelim. Misalen Khalifa’nin fiziksel gerçeklik maddelerinde(4. dipnot, s. 11) ilk inen vahiy olan Alak suresi 1-5. ayetlerde 19 kelime olduğu ifade edilmektedir. Sarf bilimine göre Arapça’da kelime; fiil, isim ve harf olarak üç kısma ayrılır. Khalifa’nın kelimeden anladığı veya esas aldığı kriter belirsizdir. Zira Arapça “Vav(ve)” gibi bağlaç olup kelime kabul edilen harfi sayıma dahil etmemiştir. Aynı şekilde “Mim-Elif(Maa)” şeklindeki ifade de teknik ve bilimsel olarak kelime sayılmasına rağmen Khalifa bunu da kelime sayımından hariç tutmuştur. Böylelikle 19 kelime değil, 21 kelime olur. Ayrıca Besmele de sayılırsa 4 kelime daha olmuş olur. İstenildiğinde kriter/kural tanımadan kelime tanımları yapılabildiği sürece bir metinden farklı sayılar çıkarılabilir, manipülasyona açık hale gelir. İkinci olarak Alak suresinin bu ayetlerindeki harf sayısının da 76(19×4) olduğu iddia edilmektedir. Halbuki “El-İnsan” ifadesindeki bir “Elif” harfi sayılmamıştır. Bu harf bugünkü nüshalarda açık şekilde mevcuttur. Bu harfler de eklenirse 78 adet harf olacak, besmele de dahil edilirse yine sayım 19k olmayacaktır. Khalifa ve Yüksel istedikleri sayıyı çıkarabilmek için birçok imkana sahiptir. İstediğinde Besmele’yi sayabilir/saymayabilir, istediğinde İllet harflerini(Elif-Vav-Ya) koyup çıkarabilir ve bu şekilde 19k elde edene kadar sayımlar üzerine oynama şansına sahip olmaktadır. Ola ki 74 harf çıkmış olsaydı, “Elif” harfleri eklenecek ve yine 76 tutacaktı. Bir diğer sayma şekli de “şedde”li harfleri çift saymaktır. 
Önemli bir nokta şudur ki, Alak suresindeki 19 sayımlarından hiç bahsedilmemiş olsaydı, kimse Khalifa veya Yüksel’e neden Alak suresinde böyle bir sistem yok diye sormayacaktı. Bu özellikle vurgulanmalıdır. Çünkü böyle bir şey öngörülmemiş, muhtemeldir ki birçok surede bu 19k oranları aranmış ve sadece bu kadar bulunabilmiştir. İstatistik olarak hem bu tür farklı sayımların 19k bulma ihtimalini arttırması, hem de Alak suresinin dışındaki surelerin hepsine veya başka bir kısmına uygulanamaması bunların Keyfilik durumuna işaret etmektedir...

...Son olarak 19 üzerine yapılan spekülasyonların sınırlarının nereye varabildiğine ibretlik bir örnek vererek noktalayalım. Bazı 19 savunucuları Huruf-u mukatta’a’nın tüm çeşitlerini sıraya dizmiş ve bunların her birine bir sıra numarası vermişler. Sonra bu huruf-u mukatta’a’ların kaç çeşit harften oluşuyorlarsa o sayıyla sıra numaralarını çarpmışlar. Elde ettikleri sayıyı da alt alta yazıp toplamışlar ve sonuç inanılmazmış! 247 yani 19×13 çıkmış. Bu kadar varsayım içeren bir işlemin sunduğu imkanlarla istenilen her sayının çıkarılabileceğini açıklamaya gerek olmasa da birkaç noktayı belirtelim. Her şeyden evvel tekrarlayan Hurufları işleme almamışlar ve mesela Elif-Lam-Mim sadece bir kere alınıp toplanmış. Diğer tekrarlar alınırsa tüm sıra numaraları değişecektir. Bunun dışında bu sıra numaraları ile çarpmak da nerden çıkmaktadır? Keyfi şekilde bir işleme tabi tutma normal karşılanıyorsa bu toplama veya çıkarma da olabilirdi. Böylelikle tüm muhtemel işlemleri hesaba aldığımızda 19’dan çok daha fazla sayma şekli üretilebilmektedir. Bu 19 farklı yol varken 19k bir sayıya ulaşmak zor olmayacaktır. Sonuç olarak Kuran’da 19 mucizesinin olduğu iddialarıyla böylesine ilmi temellerden uzak, keyfi yöntemlerle insanları yanıltmak büyük bir yanlıştır. Birçok insan için kontrol edilmesi zor, zahmetli olan bu iddialar ile sözde İslam adına ortaya çıkıp Kuran’da sahte mucizeler keşfedenlerin ve bunları test etmeden ezbere, çalakalem, sırf Kuran’ın mucizevi olmasını gönülden istediği için buna inananların daha dikkatli ve özenli olması gerekir. 
Yine bu çalışmanın da tamamını okumanızı öneririm:


Diğer linkler:
Mustafa İslamoğlu Yazısı
http://www.alimallah.net/hakkadavet/

Edip Yüksel'in kitabından aldıklarımı şu linkten kontrol edebilirisiniz:


Sonuç olarak şunları maddeleyelim:
  • Mucize iddiası, test edilebilirlik ve başka metinlerle kıyaslanabilirlik açısından aşırı derecede çaba gerektirmektedir. Bu ise bütün mucize tanımlarıyla birlikte, akla ve mantığa da aykırıdır.
  • Mucize iddiası gerçek olsaydı dahi, Kur'an'ın metinsel olarak barındırdığı çelişkilere çözüm olmadığından, zaten Allah ile bir ilgisi olamazdı. Mantıken Tanrı'nın çelişkiye düşmeyeceği ortadayken, bir de Kur'an'da Tanrı'nın çelişki yapmayacağına dair ayetler vardır.
  • Üstelik bu iddiaya uymadığı gerekçesiyle Kur'an'da iki ayet atılmaktadır. Daha da uymasa 3-4 ayet veya 3-4 sure de atılabilirdi, bunun bir kriteri, sınırı yok. Tek kriter 19'a uydurmak, gerisi için atış serbest. Lakin bir metinden bir sayıya uymayan kısımların atılmasının serbest olması, zaten o metnin herhangi bir sayıya uymaması için bir neden olmadığı sonucunu ortaya çıkarır. Ben de bir metinden belirlediğim bir sayıya uyana kadar cümle, kelime, harf atabilirim. En nihayetinde uymayan bütün pürüzler temizlenmiş olur. Böyle olduğu taktirde de, zaten belirlenen sayıya uyacaktır. 
  • Ayet çıkarmakla da kalmamış, bazı kelimelerle de 19'a uymadığı gerekçesiyle oynanmıştır. Bazı harfler değiştirilmiştir. Katiplerin yanlış yazdıklarını ve doğru şeklin kendi koydukları şekil olduğunu söylemişlerdir. Örnek olarak Araf Suresi 69. ayetteki "bastaten" kelimesini de ayrıca verebiliriz. Bu bana kendi metnimde, cümle-kelime-harf atabileceğim gibi aynı zamanda onları anlam bozulmayacak ve belirlediğim sayıya uyacak şekilde değiştirebilme hürriyeti de kazandırır ki zaten bu iki özgürlük ile, mucize çıkarılamayacak metin yoktur, olamaz. 
  • İddialarına en temel olan öğe besmeledir. Fakat ilginçtir ki, 19'a en başta besmele uymamakta. Besmele otantik olarak 19 harftir deniliyor evet doğrudur ama bu otantiklik kuralını çok yerde aşıyor. Örneğin Vahid kelimesini elif harfi ile sayarken, besmeledeki elif harflerini, şeddeleri, hemzeleri saymıyor. Fakat bunu sabit bir kural olarak da ortaya koyamıyor, bunları başka kelimelerde de sayımlara dahil ediyor, üstelik tek harfi çift sayma gibi sahtekarlıklara da giderek.
  • Besmeledeki 4 kelimenin hepsi Kur'an'da 19 ve katları olarak geçer deniyor fakat örneğin tek başına "isim" kelimesi besmelede hiçbir şey ifade etmezken, "bsm" olarak sayılması gerekirken "ism" şeklinde sayılıyor ve bunda da pek çok çarpıtmaya gidiliyor, mesela anlamsal olarak fark gözetilmiyor, baştan ek alanlar kabul edilirken sondan alanlar kabul edilmiyor bunlara rağmen Edip Yüksel kitapta "ism" kelimesinin yalın halde 19 kere geçtiğini söylüyor. Burada açık bir kandırmaca var. Daha ilginci ise besmeleye elif harfi konmasına şiddetle karşı çıkarken, yine besmeleden yola çıkarak saydığı "ism"i elifli olarak sayıyor. Yani besmeleden çıkartılıyor, başka bir forma sokulup öyle sayılıyor. Besmele içinde elif alamaz ama besmele dışında alabilir deniliyor ve bunu besmeledeki kelime olarak lanse ediyor. Aynı şekilde Allah ve diğer kelimelerde de açıkça çarpıtmalar söz konusu. Örneğin Allah kelimesinin sayısı yanlış olarak veriliyor.      
  • Bin türlü çarpıtmalarla elde ettikleri 19 sayısı ile sözde uyumluluklar, çarpıtmalara rağmen Kur'an'ın bütününe nazaran çok sınırlı sayılarda çıkarılabildiğinden, böyle bir mucize söz konusu olamaz, bundan çok daha iyileri, teknoloji olmaksızın insanlar tarafından rahat bir şekilde yapılabilir.  
  • Bazı kelimelerde bütün türevler sayılmışken, bazı kelimelerin ise -her defasında keyfi bir kriter koydukları- şekilleri sayılmıştır. Halbuki en başta bir kural belirlenmeliydi. Örneğin; "sayıma dahil olan kelimelerin bütün türevlerini sayıyoruz" ya da "sayıma dahil olan kelimelerin sadece yalın hallerini sayıyoruz" demeleri gerekirdi, daha doğrusu tutarlılık açısından böyle olmalıydı ve sayılan kelimeler bu kurala göre 19 ve katlarını bize vermeliydi. Bu yok, zaten bu yoksa mucizeden de söz edilemez.
  • Tahmin edebileceğiniz gibi harf ve kelime sayımlarında da bu keyfilikler sürdürülmüştür, çarpıtmalar çokça yapılmıştır. Açık ki; "nasıl olsa Arapça bilmeyen inanır bunları kontrol edemez" denilerek, bol keseden sallanmıştır. 
  • Rivayetleri reddettiklerini söyledikleri ve ağır bir dille eleştirdikleri halde, temel iddialarından bazılarını rivayetlere dayandırmışlardır, buna rağmen mucizelik vasfını tutturamamışlardır, yine akıl almaz çarpıtmalara gitmişlerdir.
  • İddialarını desteklemek adına, ulaşımın çok zor olduğu Kur'an mushaflarına gidilmiştir ama bunların testi çoğumuz için imkansızdır. Üstelik burada da sahtekarlıklarını sürdürmüş ve işlerine gelenleri almışlardır, iddialarını destekleyecek bir kelime varsa, desteklemeyen on kelime bulunur. 
  • Kelime sayımlarında bazı kelimelere anlamsal bakılarak 19'a ulaşmak için kelimeler alınmamış(örneğin farklı nesneler için kullanılan aynı iki kelime), bazı kelimeler ise anlama bakılmaksızın olduğu gibi alınmıştır.  
  • Daha kitabın girişinde bin kere çürüttüğümüz bilimsel mucize iddiasını sergiliyor, hatta ayeti kafasına göre yanlış çeviriyor. Bu daha en başında güvenimizi derinden sarsıyor.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

(1)Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2)
(2)Hikmet Zeyveli,Mahmut Toptaş, Kur'an-ı Kerim ve 19 Efsanesi