Kur'an Korundu mu?
KUR'AN NASIL DEĞİŞTİRİLDİ?
Andolsun ki recm etme âyeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme (sebebi ile nikahlamanın haramlıgı) ayeti indi ve andolsun ki bu âyetler tahtımın altındaki bir yaprakta (yazılı) idi. Resûlullah (Sal*lallahü Aleyhi ve Sellem) vefat edip bizO'nun Ölümü ile meşgui olunca, evde beslenen bir koyun (veya keçi odaya) girip o yaprağı yedi."
İbni Mace
Yeni bir yazıyla karşınızdayım.Bu yazıda ''değişmez Kur'an'' mitini inceleyeceğim.Önce Kur'an'ın toplanmasına değinelim bakalım nasıl derlenmiş:
Zeyd İbnu Sabit (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh), (irtidad edenlere karşı yapılan) Yemame Savaşı sırasında beni çağırttı. Gittim. Yanında Hz. Ömer (radıyallahu anh) oturuyordu. Ebu Bekir bana:
"- Bak! Ömer, bana gelip: "Kurra'nın da katılmış bulunduğu Yemame
savaşları şiddetlendi. Ben her yerde kurraları tüketeceğinden, onlarla birlikte Kur'an'ın da çokça zayi olacağından korkuyorum. Bu sebeple Kur'an'ın cem'edilmesini emretmeni uygun görüyorum!" dedi. Ben kendisine:
"- Resûlullah'ın yapmadığı bir şeyi nasıl yaparım?" diye cevap verdim. Ancak Ömer (radıyallahu anh):
"- Bunda hayır var!" diye ısrar etti. Ben her ne kadar bu meseleye yanaşmak istemedi isem de Ömer, taleb ve müracaatlarının peşini bırakmadı. Sonunda Allah, Ömer'de aklını yatırdığı şeye benim de aklımı yatırdı. Ben de meselenin gereğine aynen Ömer gibi inanmaya başladım."
Zeyd devamla der ki: "Ebu Bekir (radıyallahu anh) bana yönelerek şunu söyledi:
"- Sen genç, akıllı bir kimsesin, hiç bir hususta sana karşı bir itimadsızlığımız yok. Üstelik sen Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a vahiy katipliği yaptın, nazil olan vahiyleri yazdın. Şimdi Kur'an'ın peşine düş ve onu cem'et!"
Zeyd (radıyallahu anh) der ki: "Allah'a yemin olsun, Ebu Bekir bana dağlardan birini taşıma vazifesi verse bu teklif ettiğin işten daha ağır gelmezdi. Kendisine itiraz ettim:
"- Siz, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yapmadığı bir şeyi nasıl yaparsınız?" dedim. Ebu Bekir (radıyallahu anh) beni ikna için:
"- Vallahi bu, hayırlı bir iştir!" dedi, taleb ve müracaatlarının peşini bırakmadı. Öyle ki, sonunda Allah, Hz. Ebu Bekr'in aklını yatırdığı gibi bu işe benim aklımı da yatırdı.
Artık Kur'an'ın peşine düştüm. Onu kumaş parçaları, hurma yaprakları, düz taş parçaları ve ezberlemiş olanların hafızalarından toplamaya başladım. Tevbe süresinin son kısmını Huzeyme -veya Ebu Huzeyme- el-Ensari'nin yanında buldum. Bu kısmı ondan başkasının yanında bulamamıştım.
(Cem ettiğim) sahifeler Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)'in yanında idi. Vefat edinceye kadar da orada kaldı. Sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e intikal etti. Allah ruhunu kabzedinceye kadar onun yanında kaldı.
Sonra Resûlullah'ın zevce-i pakleri Hafsa Bintu Ömer İbni'l-Hattab (radıyallahu anhüma)'a intikal etti ve onun yanında kaldı."
Buhari, Fedailu'1-Kur'an 3, 4, Tefsir, Tevbe 20, Ahkam 37; Tirmizi, Tefsir, Tevbe, (3102).
"- Bak! Ömer, bana gelip: "Kurra'nın da katılmış bulunduğu Yemame
savaşları şiddetlendi. Ben her yerde kurraları tüketeceğinden, onlarla birlikte Kur'an'ın da çokça zayi olacağından korkuyorum. Bu sebeple Kur'an'ın cem'edilmesini emretmeni uygun görüyorum!" dedi. Ben kendisine:
"- Resûlullah'ın yapmadığı bir şeyi nasıl yaparım?" diye cevap verdim. Ancak Ömer (radıyallahu anh):
"- Bunda hayır var!" diye ısrar etti. Ben her ne kadar bu meseleye yanaşmak istemedi isem de Ömer, taleb ve müracaatlarının peşini bırakmadı. Sonunda Allah, Ömer'de aklını yatırdığı şeye benim de aklımı yatırdı. Ben de meselenin gereğine aynen Ömer gibi inanmaya başladım."
Zeyd devamla der ki: "Ebu Bekir (radıyallahu anh) bana yönelerek şunu söyledi:
"- Sen genç, akıllı bir kimsesin, hiç bir hususta sana karşı bir itimadsızlığımız yok. Üstelik sen Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'a vahiy katipliği yaptın, nazil olan vahiyleri yazdın. Şimdi Kur'an'ın peşine düş ve onu cem'et!"
Zeyd (radıyallahu anh) der ki: "Allah'a yemin olsun, Ebu Bekir bana dağlardan birini taşıma vazifesi verse bu teklif ettiğin işten daha ağır gelmezdi. Kendisine itiraz ettim:
"- Siz, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)'ın yapmadığı bir şeyi nasıl yaparsınız?" dedim. Ebu Bekir (radıyallahu anh) beni ikna için:
"- Vallahi bu, hayırlı bir iştir!" dedi, taleb ve müracaatlarının peşini bırakmadı. Öyle ki, sonunda Allah, Hz. Ebu Bekr'in aklını yatırdığı gibi bu işe benim aklımı da yatırdı.
Artık Kur'an'ın peşine düştüm. Onu kumaş parçaları, hurma yaprakları, düz taş parçaları ve ezberlemiş olanların hafızalarından toplamaya başladım. Tevbe süresinin son kısmını Huzeyme -veya Ebu Huzeyme- el-Ensari'nin yanında buldum. Bu kısmı ondan başkasının yanında bulamamıştım.
(Cem ettiğim) sahifeler Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)'in yanında idi. Vefat edinceye kadar da orada kaldı. Sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh)'e intikal etti. Allah ruhunu kabzedinceye kadar onun yanında kaldı.
Sonra Resûlullah'ın zevce-i pakleri Hafsa Bintu Ömer İbni'l-Hattab (radıyallahu anhüma)'a intikal etti ve onun yanında kaldı."
Buhari, Fedailu'1-Kur'an 3, 4, Tefsir, Tevbe 20, Ahkam 37; Tirmizi, Tefsir, Tevbe, (3102).
Kurra:Kur'an'ı ezbere bilenler.
Görüldüğü gibi Muhammed'in böyle bir buyruğu olmamıştır,Kur'an'ın toplanmasına dair.Demekki Muhammed böyle birşeyi gerekli görmüyordu,unutulana kadar yaşanır hesabı vardı sanırım kafasında.
Ebu Bekir kurraların büyük bölümünün ölmesi üzerine Kur'an'ı toplamaya karar verir.Sonra bunu Zeyd'e bildirir Zeyd Muhammed'in yapmadığı birşeyi ben nasıl yaparım diye günah korkusuyla irkilir.Uzun ısrarlar sonucu kabul eder fakat bu işe kıl olduğunu şu sözlerle çok güzel ifade eder:
''Allah'a yemin olsun, Ebu Bekir bana dağlardan birini taşıma vazifesi verse bu teklif ettiğin işten daha ağır gelmezdi''.
Kur'an'ı deriler,taşlar vb. üzerinde, kişilerin ezberlerinde, yani çok dağınık bir şekilde bulmuştur.Yani Kur'an'ın derlenmesi ''ezber ve milletin yanındaki yazılara'' dayanır.Çok zayıf temellidir.Kişinin ezberde kafasından birşeyler katıp katmadığı ya da kemiklere kendilerinin bişey yazıp yazmadıkları Allah'a kalmıştır.Tabiki orjinalleri görmeden bunu bilmek imkansızdır.Orjinaller ise yakılmıştır !!!
Diğer Hadislere Geçelim:
Zührî, Hz. Enes (radıyallahu anh)'ten rivayet ediyor: "Huzeyfe (radıyallahu anh) Hz. Osman (radıyallahu anh)'ın yanına geldi ve:
"- Ey Emirü'l-Mü'minin! Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi, kitapları hakkında ihtilâfa düşmeden, bu ümmetin imdadına yetiş!" dedi. Hz. Osman (radıyallahu anh) derhal Hz. Hafsa (radıyallahu anhâ)'ya birisini yollayarak:
"- Sendeki Suhuf'u bize gönder, istinsah edip sana tekrar iâde edeceğiz" diye haber saldı. Hz. Hafsa (radıyallahu anhâ) da gönderdi. Hz. Osman (radıyallahu anh) Kur'ân'ın istinsahı için Zeyd İbnu Sâbit, Abdullah İbnu'z-Zübeyr, Saîd İbnu'l-As ve Abdullah İbnu'l-Hâris İbni Hişâm (radıyallahu anhüm ecmain)'a emretti: Onlar da bunu istinsâh ettiler.
Hz. Osman Kureyşli gruba: "Kur'ân-ı Kerim'le ilgili olarak herhangi bir hususta siz ve Zeyd İbnu Sâbit ihtilâf edecek olursanız, onu Kureyş lisanına uygun olarak yazın. Çünkü Kur'ân onların lisanı üzere indi" dedi. Çalışma esnasında hey'et bu minval üzere hareket ettiler.
Suhuf'u mushaflar halinde ortaya koyma işi bitince, Hz. Osman (radıyallahu anh) her diyara bir mushaf gönderdi. Ayrıca bunun hâricinde kalan bir sahife veya mushafın yakılmasını emretti. Zeyd (radıyallahu anh) der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işitmiş olduğum, Ahzâb süresine ait bir âyet(e ait yazılı parça bana gelmemişti), eksikti. Onu araştırdım. Sonunda Huzeyme İbnu Sâbit el-Ensârî (radıyallahu anh)'de çıktı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun şâhitliğini iki kişinin şâhitliğine denk tutmuştu. Bu âyet şu idi: (Meâlen): "Mü'minlerden Allah'a verdiği ahdi yerine getiren kimseler vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir. Ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir" (Ahzâb 23).
Buhâri, Fedailu'l-Kur'ân 2, 3, Menakıb 3, Tirmizî, Tefsir, Tevbe, (3103).
Özetini maddeler halinde sıralayacağım,kolay anlaşılması bakımından:
-Toplanan mushaflar arasındaki tutarsızlıklar yüzünden Huzeyfe Osman'a giderek ''
Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi, kitapları hakkında ihtilâfa düşmeden, bu ümmetin imdadına yetiş'' der.
-Bunun üzerine Osman Hafsa'ya telgraf çeker ''sendeki stop,mushafı stop,bize ver stop,kopyasını çıkarıp sana geri göndercez stop'' diyerekten. İlk hadiste görebileceğiniz gibi Zeyd'in derlediği mushaf Ebu Bekir ölünce Ömer'e,Ömer ölünce Hafsa'ya geçmiştir.
- Hafsa kabul ediyor ve kopyayı çıkarıp mushafı tekrar Hafsa'ya gönderiliyor.Ve bu kopyanın dışındaki bütün mushafların yakılması emrediliyor ve yakılıyorlar.Kısacası Kur'an'ın orjinalleri yeryüzünde yok.Değişmediği kanıtlanamaz sadece inanılır bu da koyun psikolojisi gerektirir.
Bunların toparlarsak özeti şu şekildir:
Ebu Bekir kurraların tamamının yokolmasından korktuğu için Zeyd'e Kur'an'ı cem etmesini(toplamak) emrediyor.Zeyd topluyor ve mushafı Ebu Bekir'e veriyor.Ebu Bekir ölünce Ömer'e,Ömer ölünce kızı Hafsa'ya geçiyor.
Sonra Kur'an'lar arasında tutarsızlıklar baş gösterir ve Osman ilk derleme olan Hafsa'daki mushafı kopyalar.Farklı eyaletlere gönderir ve o mushaf dışındaki bütün mushafların yakılması emrini verir.
Bir hadis daha:
Bize İshâk b. İbrahim EI-Hanzalî rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze Abde b. Süleyman haber verdi. (Dedi ki) : Kize A'meş, Şekîk'den, o da AbduIIah'dan naklen, rivayet etti ki : Abdullah şöyle demiş :
«Her kim bir şeyi gizlerse, kıyamet gününde gizlediği şeyle gelir.»Sonra şunları söylemiş :
— Bana kimin kıraati üzere okumamı emredersiniz. Gerçekten ben Resûlüllah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e yetmiş küsur sûre okumuşumdur. Ve gerçekten Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in ashabı bilirler ki ben Allah'ın kitabını onların en iyi bileniyim. Kendimden daha iyi bilen birini bilsem mutlaka ona giderdim.
Şekîk demiş ki: Sonra ben Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ashabının halkalarında oturdum. Ama bunu ona reddeden ve kendisini ayıplayan birini işitmedim. Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Fedâilü'l-Kur'an» bahsinde tahric etmişlerdir.
Hadîsin buradaki rivayeti muhtasardır. İbni Mes'ud (Radiyallahu arûı) m: «Bana kimin kıraati üzere okumamı emredersiniz?» sözünden itibaren hazfler yapılmıştır. Hadîsin mânâsı şudur : Hz. Abdullah İbni Mes'ud 'un Mushaf-ı halkın mushafana uymuyordu. Arkadaşlarının mushafları da onun mushafı gibiydi. Halk bunu kabul etmediler. Ve İbni Mes'ud'a kendi mushafını terkedip halkın mushafına uymasını emrettiler. Hattâ yakmak için mushafını istediler. Bunu başkalarına da yapmışlardı. İbni Mes'ud razı olmadı. Ve arkadaşlarına : «Mushaflarımzı gizleyin. Her kim gizlerse kıyamet gününde gizlediği şeyle gelir. Yâni; siz mushaflarımzı gizlerseniz, kıyamet gününde onlarla gelirsiniz. Bu şeref de size yeter.» dedi. Sonra red ve inkâr yoluyla : «Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in ağzından aldığım mushafımı bırakıp da kimin kıraatini almamı emrediyorsunuz.» dedi.
Müslim
Bu hadis işin boyutunu gözler önüne seriyor aslında.Açıkçası ben İbni Mesud'un mushafını görmek isterdim.Halka bu kadar aykırı olan neydi ya da halkın mushafında İbni Mesud'a aykırı olan?Tabiki Osman'ın mushafından tamamen ayrı olmalı aralarında çok fazla farklılık olmalıki böyle bir anlaşmazlık yaşanmıştır. İbni Mesud Muhammed'in en iyi dostlarından ve Kur'an'ı bizzat peygamberden dinlemiş,en iyi ezberleyenlerdendir.Bakınız hakkındaki birkaç hadis:
Ibn Mes'ud, ılâhî vahyı, bızzat onu alan ve telâffuz eden Hz. Peygamber' den ögrenmıstır. Bunun ıçındır kı o, Kur'an'ı en ıyı bılen, en mükemmel ezberleyen zatlardandı. Herkes onun bu husustakı bılgısını ve kabılıyetını takdır ederdı; ashâb'ın hepsı, onun Kur'ân'a olan vukûfıyetını ve bundakı üstünlügünü kabul ederlerdı.
(Buhârı, Fadâılu Ashâbı'n-Nebı, 37).
Ibn Mes'ud, Rasûlullah'ın en özel, en mahrem dostlarından ve adamlarındandı. O, Rasûlullah'a hızmetle övünürdü. Bazen Rasûlullah'ın mısvakını tasır, takdım ederdı. Bazen âsasını getırırdı. Buna benzer bırçok özel hızmetlerını yapardı. Ayrıca o, Rasûlullah'ın sırdaslarındandı. Rasûlullah'ın o kadar yakınlarındandı kı, meclısıne ızınsız gırer, onunla konusur, emırlerını dınler ve bütün arzularını yerıne getırırdı.
(Ibn Sa'd, Tabakat, 111, 153).
Bakınız böyle önemli bir şahsiyet olmasına rağmen mushafının yakılmak istenmesi gösteriyorki Osman Kur'an'ı değiştirmiş.Bence müslümanlar İbni Mesud'un mushafını görmeden inanmamalılar,karşılaştırma yapmaları gerek.
Geçelim en önemli,altın hadislerden birine,bence bu hadis başka söze gerek bırakmayacak derece ortaya koyuyor gerçekleri:
Hz. Aişe'nin azadlısı Ebu Yunus anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ), kendisine bir mushaf yazmamı emretti ve dedi ki: "Şu âyete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana şunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazına ve ikindi namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aişe (radıyallahu anhâ): "Ben bunu Resûlullah'dan işittim" dedi.
Müslim, Mesacid 207. (629); Ebu Dâvud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesâî, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1, 138-139).
Bu hadis Kur'an'ın değiştiğinin kanıtlarından biri değil mi?Bakara 238:
"Namazlara ve bilhassa orta namazına devam edin"
Ayetin ilk hali böyleymiş.Aişe o ayete gelince haber ver diyor.Katib ilgili ayete gelince haber veriyor ve Aişe ayeti şu halde yazdırıyor:
"Namazlara ve orta namazına ve ikindi namazına devam edin ve Allah için yalvaranlar olarak eda edin"
İlk halinde sadece ''orta namaz'' varken,Aişe orta namaza birde ''ikindi namazı'' ekletiyor,Muhammed'den duyduğunu söyleyerek.Milletin Muhammed'den böyle duydum diyerek kafasına göre kelime ekletip çıkarması zaten baştan sona büyük bir çelişki oluşturur.Fakat ben onun üzerinde durmuyorum.Benim durakladığım nokta şu:
Bakara:238=Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun.
Ayetin bugünkü şekli de aynen Aişe'nin ikindi namazını eklemeden önceki ilk halidir.Ama hadise göre ayette ''ikindi namazını'' karşılayan arapça kelime geçmesi gereklidir.Peki bu kelime nerede?Eğer Aişe Muhammed'den öyle duyup yazdırdıysa sonradan ikindi namazını ayetten kim çıkarmıştır?İşte zurnanın zırt dediği yer diye ben buna derim.
İşin İçine Birde Hayvanlar Giresydi:
Âişe (Radtyallâhü anhâ)'âan; Şöyle demiştir :
Andolsun ki recm etme âyeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme (sebebi ile nikahlamanın haramlıgı) ayeti indi ve andolsun ki bu âyetler tahtımın altındaki bir yaprakta (yazılı) idi. Resûlullah (Sal*lallahü Aleyhi ve Sellem) vefat edip bizO'nun Ölümü ile meşgui olunca, evde beslenen bir koyun (veya keçi odaya) girip o yaprağı yedi."
İbni Mace
Kuttubi Sitte:
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh)'i hutbe verirken dinledim. Şöyle demişti:
"Allah Teâla hazretleri Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i hak (din ile) gönderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı! Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zinâ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman geçince, bazıları çıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını görmüyoruz (deyip inkâra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalâlete düşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- süb-t bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: "Ömer Allah Teâla' nın kitabına ilâvede bulundu" demeyecek olsalar, recm âyetini (Kitabullah'a) yazardım."
Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzi 21, İ'tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418).
Vallahada billahada komedi yav.Bu keçi olayına bozulan Müslümanlar İbni Mace'nin bu rivayetini sahih bulmuyorlar.Kur'an'a uymayan sahih olamazmış.Bende o nedenle reddi kafirlik sayılan,Kur'an'la eş değer tutulan Kuttubi Sitte'deki rivayetide ekledim.Keçiyi kabul etmeyenlerin Kuttubi Sitte'de geçen ''bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı'' cümlesinden sonraki recm ayetine ne oldu,vardıda nereye gitti sorusuna verebilecekleri bir cevap var mıdır acaba?
Keçi yemese bile bu ayet kaybolmuş.Bu durumda Allah'ın Kur'an'ı koruduğu inancı yerle bir olmaz mı?Bir ayetine sahip çıkamayan bir Tanrı olabilir mi?
Mantıklı düşünebilen her insan bunu Tanrı'ya yakıştıramayacaktır.
Ve Bir Başkası:
-İbn Ömer diyor ki:
"Hiçbiriniz, Kuran'ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum)demesin. Bilemez ki, Kuran'ın çoğu yok olup gitmiştir. 'Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum' desin yalnızca."
"Hiçbiriniz, Kuran'ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum)demesin. Bilemez ki, Kuran'ın çoğu yok olup gitmiştir. 'Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum' desin yalnızca."
(Suyuti, el İtkan, 2/32.)
Bu rivayet de açık bir şekilde Kur'an'ın korunmadığının kanıtıdır.
Aslında Kur'an'ın aşırı zayıf temelli toplanış biçimi bile Kur'an değişmemişdir mitini yerle bir eder.Tabi bunu diğer olaylarlada ortaya koymak güzel oldu.Umarım bu yazıyı okuyanlar artık ''Kur'an değişmemiştir'' demezler.Zaten Müslümanların Kur'an'ın değişmediğine dair tek kanıtları yine Kur'an'daki 2 ayetten ibarettir.Kur'an'ın değişmediğini yine Kur'an'dan kanıtlamaya çalışmak kadar ileri düşünceliler.
Umarım akıcı ve bilgilendirici bir yazı olmuştur...