Menstrüasyon Dönemi

Mucize İddiası: 
Menstrüasyon dönemi, döllenmemiş yumurtanın vücuttan atıldığı devredir. Döllenme gerçekleşmediği için, daha önce hazırlanmış olan rahim duvarı gerilir, kılcal damarların kopması ile birlikte yumurta dışarı atılır. Bu dönemden sonra vücut, bütün bu işlemleri tekrar yapmak için hazırlıklara başlayacaktır.  
Bu evrelerin tümü belli bir dönem boyunca, bütün kadınlarda sürekli tekrarlanır. Her ay yeni yumurta hücreleri oluşur, aynı hormonlar aynı dönemlerde tekrar tekrar salgılanır, kadın vücudu sanki döllenme olacakmış gibi hazırlanır. Ancak son aşamada spermin olmasına ya da olmamasına göre vücuttaki hazırlıkların yönü değişir.  
Söz konusu dönemde, kadının rahim boşluğunda ne gibi değişiklikler olduğunun tespit edilebilmesi ise, ancak bir anatomist ya da jinekoloğun yaptığı incelemelerle mümkündür. Bilim adamlarının yakın tarihlerde keşfettiği bu değişikliklere, mucizevi bir şekilde Rad Suresi'nin 8. ayetinde dikkat çekilmiştir:  
Allah, her dişinin neyi yüklendiğini (neye hamile kaldığını) ve döl yataklarının neyi eksiltip neyi eklediğini bilir. O'nun katında herşey bir miktar (ölçü) iledir. (Rad Suresi, 8)  
Menstrüasyon döneminin başlangıcında, rahim duvarındaki rahim mukozası (endometriyum tabakası) 0,5 mm kalınlığındadır. Yumurtalıklar tarafından salgılanan hormonların etkisi ile bu tabaka büyür ve 5-6 mm kalınlığa ulaşır. Döllenme olmadığında ise tabaka dökülür. Yukarıdaki ayette görüldüğü gibi rahim duvarında her ay tekrarlanan bu artış ve azalmalara da, Kuran'da dikkat çekilmiştir.   
Reddiyem: 

Ayette “döllenmemiş yumurta”ların vücuttan atıldığına dair tek bir atıf dahi yoktur. En fazla menstrüasyon döneminden –ki bunun Türkçesi “regl” dönemidir- bahsediyor olabilir. Yani ayet“döllenmemiş yumurtadan”, “kılcal damarlardan” vb. habersizdir. Kaldı ki; ayetin bahsettiği hadiselerin yani rahimlerin eksiltip azalttıkları şeylerin o zamanlar bilinen, gözlemlenen şeyler olduğu bizzat ayetin kendisinden anlaşılmakta. Sonuçta Kur’an 1400 yıl önceki insanlara hitap ediyor. Aslında tek başına bu bile Kur’an’da kendi döneminde bilinmeyen şeylerin olamayacağını gösteriyor. Bundan bir sonraki ayet şöyle:
Rad=9: O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok yücedir. 
Bu ayetten 8. ayette söylenenlerin, yani her dişinin neye gebe olduğunun, rahimlerin neyi eksiltip arttırdığının “gayb” olduğu anlaşılıyor. Gaybı ise Allah’tan başka kimse bilemez ama istediği elçisine bildirebilir Kur’an’a göre:
Cin: 26,27= Gaybı bilen O’dur. Gaybını, razı olduğu resulden başkasına bildirmez. 
Bildirmediği taktirde Muhammed bile bilemiyordu:
De ki: Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim. (Araf Suresi, 188) 
Dolayısıyla eğer ayet menstrüasyon döneminde gerçekleşen kanama dışındaki bilinemeyecek olaylardan bahsediyorsa, Muhammed’e böyle bir şey bildirilmediğine ve o da insanlara iletmediğine göre, şuan bilim adamları nasıl bilebiliyor bunları? O halde mucizecilere göre Kur’an’da yalnızca Allah’ın bilebileceğinin söylendiği gaybı, insanlar bilimsel yöntemlerle çözüp bulabiliyor olmalı. Mucizecilere bu hatalarını derhal düzeltmelerini öneriyorum, zira dinlerine göre Allah’ı yalanlamak büyük günahtır! Üstelik bunun gayb olduğuna dair Muhammed’in bir hadisi de var: 
Ömer'den gelen şu hadisi de zikretmiştik: Rasûlutlah (sav) buyurdu ki: "Gaybın anahtarları beş tanedir..." ve bunlar arasında: "Rahimlerin neyi eksilttiğini de Allah'tan başka hiçbir kimse bilemez" ifadesi de yer almaktadır.(144) 
Tüm bunlar bizlere iddiacıların yine yanıldıklarını, ayette bahsedilen şeyin "gayb" olduğunu gösteriyor. Tefsirciler ise bununla ilgili olarak şu görüşleri aktarırlar: 
Alimler, rahimlerin neyi artırıp eksilttiği, fazla veya eksik yaptığı hususunda şu değişik görüşleri ileri sürmüşlerdir:     
1) Doğacak çocuğun sayısı hususunda... Çünkü rahim, bazan bir, bazan iki, bazan üç, bozan dört çocuğa gebe olur. Rivayet edildiğine göre, Şüreyh, anasının karnındaki dört çocuktan birisi idi.  
2) Çocuk bazan eksik, bazan tam olarak doğar. 
3) Çocuğun ana karnındaki müddeti, bazan dokuz ay, bazan daha fazla olur.  
4) Kan hususunda. Çünkü kan (nifas kanı) bazan çok, bazan az olur.  
5) Allah Teâlâ, çocuk tam teşekkül etmeden, düşük olarak doğması sebebi ile, rahimin noksan yaptığı işi ve tam doğması sebebi ile de fazla olarak yaptığı işi bilir.  
6) Allah Teâlâ, hayız kanının zuhur etmesi ile, noksanlaşan şeyi bilir. Çünkü hamilelik esnasında kan gelirse, rahimdeki çocuk zayıf, noksan olur. Meydana gelen bu noksanlık kadar, bu noksanlığın telafisi için, hamilelik müddeti uzayabilir. İbn Abbas (r.a) şöyle der: "Hamilelik müddeti esnasında bir gün dahi (hayız) kanı aksa, hamilelik müddeti, bunu telâfi edebilmek için ve iş normal olsun diye, bir gün artar."  
7) Hayz kanı, kadının karnında (rahminde) toplanan bir fazlalıktır. Onun damarları bu fazlalıklarla dolunca taşar, dışarı çıkar ve bu fazlalıklar o damarların içinden dışarı akar. Bu maddeler akınca, bu damarlar bir kez daha bu maddelerle dolup taşar. Bütün bunlar, biz, mâ kelimesinin ism-i mevsûl olduğunu söylememiz halindedir. Ama biz mâ'nın masdariyye olduğunu söylersek, bu durumda mana şöyle olur: "Allah Teâlâ, her dişinin hamile kaldığı (şeyi) bilir. Yine, rahimlerin eksilttiğini de bilir. Rahimlerdeki o şeyin gerek fazlalaşması, gerek eksilmesi, gerek vakitleri, gerekse halleri hususunda hiçbir şey ona gizli kalmaz."(145)
Diğer tefsirlerde de bu görüşler sıralanmıştır. Bu görüşler fazlasıyla yeterlidir ayette o ifadeye yer vermek için. Kadınlar düşük de yapabilir, bir değil iki çocuk birden de doğurabilir. Yahut doğan çocuklar 4 parmaklı da olabilir, 6 parmaklı da olabilir. Normal ölçülerde ve ağırlıkta da olabilir, anormal ölçülerde ve ağırlıkta da. Hastalıklı veya engelli de doğabilir, sağlıklı da doğabilir. Bunlar böyle uzar gider. Yani; “rahimlerin eksiltip azalttığı şeyler” ifadesini kullanmak için insanların hiçbir teknolojiye vb. sahip olmadan çoğu zaman gözlemledikleri pek çok şey vardır. Bunu kalkıp da bugünün bilimi olmadan bilinmeyecek şeylere yormak akıl karı değildir... Gayb konusuna tekrar dönecek olursak, ayet basitçe şunları anlatıyor:

Yani o devirde insanların “olunca” gözlemledikleri fakat önceden bilemedikleri olaylardan bahsediliyor ve Allah(!) diyor ki;

Ben her şeyi bilenim,sizin bilemeyeceklerinizi de bildiklerinizi de.

Örneğin o devirde Güneş ya da Ay tutulmalarının zamanının önceden bilinemeyeceğini varsayalım. Sonuçları görülüyordu, yani Güneş tutulduğu zaman herkes bunu görüyordu fakat ne zaman Güneş tutulacağını önceden bilemiyorlardı, yani bu onlar için gaybdı. Allah da diyor ki siz Güneş'in ya da Ay'ın ne zaman tutulacağını bilemezsiniz oysa ben her şeyi bilirim.

Ayette anlatılanlar da bu türden şeyler. Sonuçları gözlemleniyordu fakat önceden sonucun ne olacağı bilinmiyordu.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

144Kurtubi,El Camiul Ahkamul Kur'an, Rad Suresi, 8. Ayetin Tefsiri.
145Fahrûddin er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Rad Suresi, 8. Ayetin Tefsiri.