İrem Şehri

Ayet-İddia-Kaynak

Bu eski şehrin Kuran'da bahsedilen Ad kavminin şehri olduğunu kanıtlayan asıl delil ise şehrin kalıntılarıydı. Yıkıntıların ilk ortaya çıkarılışından itibaren, bu yıkık şehrin Kuran'da bahsedilen Ad kavmi ve İrem'in sütunları olduğu anlaşılmıştı. Zira kazılarda ortaya çıkartılan yapılar arasında Kuran'da varlığına dikkat çekilen uzun sütunlar yer alıyordu. Kazıyı yürüten araştırma ekibinden Dr. Juris Zarins de, bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran şeyin yüksek sütunlar olduğunu ve dolayısıyla bu şehrin Kuran'da bahsi geçen Ad kavminin kenti İrem olduğunu söylüyordu. Kuran'da, İrem'den şöyle söz ediliyordu:

Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi? 'Yüksek sütunlar' sahibi İrem'e? Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi. (Fecr Suresi, 6-8)

Görüldüğü gibi Kuran'da geçmişle ilgili verilen bilgilerin tarihsel bilgilerle böylesine bir mutabakat içinde olması, Kuran'ın Allah Kelamı olduğunun ayrı birer delilidir. 


Açıklama

Yazı uzun olduğu için hepsini buraya almadım,linkten hepsini okuyabilirsiniz.Ayette ''Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptığını görmedin mi'' deniliyor,yani ayetten Ad kavminin ve İrem şehrinin ne olduğunun Muhammed zamanında bilindiği anlaşılıyor.O zamanlar bilinmeyen birşey olsa Allah Muhammed'e ''görmedin mi'' diye bir cümle kurmazdı.Zaten Muhammed ya da bir başkası İrem şehri hakkında hiçbirşey sormuyor Allah'a yani biliyorlar İrem'i ve Ad kavmini.Eğer bilmeselerdi Allah açıklardı elbetteki.Zaten Muhammed eski kavimler hakkındaki herşeyi başkalarından öğrenmiştir.Bakınız şu hadis bunu apaçık kanıtıdır;
Ebu Vail, Rebi'a kabilesinden el-Haris İbnu Yezid el-Bekri adında bir adamdan naklen anlatıyor:  
"Medine'ye gelmiştim, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına gittim. Mescid, cemaatle dolu idi. Orada dalgalanan siyah bayraklar vardı. Hz. Bilal radıyallahu anh kılıcını kuşanmış, Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında duruyordu. Ben: "Bu insanların derdi ne, (ne oluyor)? diye sordum.  
"Resûlullah aleyhissalatu vesselam Amr İbnu'l-As'ı, Rebi'a'ya doğru göndermek istiyor, (onun hazırlığı var)!" dediler. Ben:  
"Ad elçisi gibi olmaktan Allah'a sığınırım" dedim. Aleyhissalatu vesselam: "Ad elçisi de nedir?" buyurdular. Ben:  
"Bunu çok iyi bilen kimseye düştünüz. Ad (kavmi) kıtlığa uğrayınca Kayl'ı kendileri için su aramaya gönderdi. Kayl da, Bekr İbnu Muaviye'ye uğradı. O, buna şarap içirdi ve Mekke'de o sıralarda seslerinin ve tegannisinin güzelliğiyle meşhur Cerade isminde iki cariye de şarkılar söyledi. (Bu suretle bir ay kadar kaldıktan) sonra, Mühre (İbnu Haydan Kabilesi'nin) dağına müteveccihen oradan ayrıldı. Dedi ki:  
"Ey Allahım! Ben sana ne tedavi edeceğim bir hasta, ne de fiyesini ödeyeceğim bir esir için gelmedim. Sen kulunu, sulayıcı olduğun müddetçe sula. Onunla birlikte Bekr İbnu Muaviye'yi de sula. -Böylece kendisine içirdiği şarap için ona teşekkür eder.-  
Bunun üzerine onun için üç parça bulut yükseltildi. Biri kızıl, biri beyaz, biri de siyah. Ona: "bunlardan birini seç!" denildi. O, bunlardan siyah olanını seçti. Ona:  
"Ad kavminden tek kişiyi bırakmayıp helak edecek bu bulutu toz duman olarak al!" denildi."  
Bunu söyleyince Aleyhissalatu vesselam:  
"(Onlara) sadece şu -yüzük halkası- miktarında rüzgar gönderildi" buyurdular ve arkasından şu mealdeki ayet-i kerimeyi tilavet ettiler: "Ad (kavminin helak edilmesinde) de (ibret vardır). hani onların üzerine o kısır rüzgarı göndermiştik. Öyle bir rüzgar ki, her uğradığı şeyi (yerinde) bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi savuruyordu" (Zariyat 41-42). 
Tirmizi, Tefsir, Zariyat, (3269, 3270).
Görüldüğü gibi Muhammed adama Ad elçisini soruyor adam detaylı bir şekilde anlatıyor.Yani Muhammed bilmiyor-adamdan öğreniyor.Hatta adamın söyledikleriyle yeni bir ayet de uyduruyor.Yani bunlar Muhammed zamanında hep anlatılan masallardır,binbirgece masalları gibi!Bakınız eski şiirlerde de geçmektedir Ad ve Semud kavimleri;
İslam öncesinin "hutbe"lerinde, yani "söz ustalığı"na örnek gösterilen seslenişlerde de "Allah" adına yer verildiğini görmekteyiz: Ünlü söz ustalarından Kus İbn Saide'nin (ölm. yak. 600.) ünlü "hutbe"si: 
"Ey halk! Dinleyin, belleyin: Yaşayan ölür. Başa gelen gelir. Gece, karanlık; gündüz, durağan; gök, burçları olan; yıldızlar parlar; denizler kabarır; dağlar birer çivi; yer yayılıp döşenmiş; ırmaklar akağında akmakta.

Gökte haber, yerde 'ibret' var. insanlar gidiyorlar (ölüyorlar) ve dönmüyorlar. Öyle istedikleri için mi kalıyorlar, yoksa uyusunlar diye mi bırakılıyorlar? Ey güçlü topluluk! Nerde Semûd (toplumu), nerde Ad(toplumu)? Nerede babalar, atalar? Şükürle karşılanmayan iyilik nerede, ne oldu? Yadırganmayan zülüm nerede, ne oldu? Kus gerçek ve içinde günah bulunmayan bir antla ant içer ki, üzerinde bulunduğunuz dininizden daha sevgili bir din vardır 'Allah kalında.'  
(Ali Muhammed Hasen, e't-Tarihu'l.Ebedi, 1964, s.115.)
Bu şiiri Turan Dursun'un Allah isimli eserinde bulabilirsiniz,internette elektronik kitap olarak da mevcuttur.Altını çizidğim yerde göreceksiniz ki Ad ve Semud kavimleri İslam'dan önce de biliniyordu.Muhammed zaten Kur'an'a eski masalları kopyalamıştır,çoğunluğunu Tevrat'tan çoğunluğunu ise yaşadığı bölgelerde anlatılan masallardan-hikayelerden Kur'an'a geçirmiştir.


Sonuç oalrak tüm bunlar İslam'dan önce bilindiğine göre Kur'an mucizesi olamaz.Bu hikayelerin İslam'dan önce bilindiğini ve sonra Kur'an'a kopyalandığını hem sahih bir hadisle hem de İslam öncesi bir şiirle kanıtlamış oldum.Umarım iddia sahipleri bu yazılarımı okuyup gerçekleri öğrenebilirler.Zaten gerçekleri adları gibi biliyorlar ama neyse....