Yeryüzündeki Fay Hatları

Mucize İddiası: 
Ve çatlaklarla dolu yer.   
                                 86- Tarık Suresi 12   
Bu ayetten bir önceki ayette (86- Tarık Suresi 11), gökyüzünün geri döndürücü özelliğine dikkat çekilerek 1400 yıl önce yaşayan insanların bilemediği oluşumlara işaret edilmiştir (20. bölümde bu konuyu işledik). Bu ayette de Kuran’ın indiği dönemdeki insanların bilemediği gerçeklere işaret vardır. Ayetin indiği dönemden sonraki yıllarda yeryüzünün çatlakları olan fay hatları keşfedilmemiş olduğu için bu ayetin sadece toprağın çatlayıp, bitkilerin içinden çıkması gibi anlamları ifade ettiği zannedilmiştir.  
2. Dünya Savaşından sonra bilim adamları değerli madenlere, minarellere ulaşmak için deniz altı araştırmalarına hız verdiler. Denizaltında yapılan bu araştırmalarda hiç umulmadık bir şekilde yeryüzünün çatlaklarla dolu olduğu anlaşıldı. Bu çatlaklara fay veya kırık denmektedir. Gökyüzünün geri döndürücü özelliğiyle suyu yeryüzüne, zararlı ışınları uzaya geri döndürmesi (11. ayetin işareti) Dünya’mızla ilgili nasıl önemli bir bilgiyse, yeryüzündeki fay hatlarının varlığı ve bu fay hatlarının fonksiyonları da (12. ayetin işareti) çok önemli bir bilgidir. 2. Dünya savaşından günümüze kadar geçen süreyi, Kuran’ın inişinden günümüze kadar geçen süreyle kıyaslarsak, Kuran’ın 1400 yıl önce bu bilgilere işaret etmesinin değerini daha iyi anlarız. 

Reddiyem: 

Yine tam bir komedya sergilenmekte. Yerde sayısız çatlak olduğu teknoloji olmaksızın insanlık tarihi boyunca her gün gözlemlenen bir olgudur. Örneğin; şimdi sokağa çıksam -sadece kendi sokağımda- binlerce çatlak bulabilirim. Mucizeciler epey dikkatsiz olmalılar ki, yerdeki çatlakları bile mucize olarak göstermeye çalışmışlar, hâlbuki biraz dikkat etseler yerde sayısız çatlak tespit edebilirler. Hem de çoğu doğal olarak oluşmuştur. Yani bu da insanların isteseler de istemeseler de görecekleri şeylerdendir. Yere –teknoloji olmaksızınsayısız gözlemlenebilir nedenden dolayı “çatlaklarla dolu” denebilecekken, mucizecilerin ayeti fay hatlarına yormaları olacak şey değildir. Tabi, muhatapları hiçbir şeyi araştırmadan, sorgulamadan direk olarak kabul eden kitleler olduğu için, mucizeciler böyle her tarafı sırıtan çarpıtmalar yapmak konusunda çok rahattırlar. 

Ayet genel olarak; bitkilerin filizlenirken toprağı yarmalarından bahsetmektedir. Zira tohum yere gömülür, bitki -bir civcivin yumurtayı kırıp dışarı çıkması gibi- toprağı yararak dışarı çıkar. Bunu şu ayetten daha iyi anlıyoruz: 
Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık! (Abese Suresi, 26) 
Ayetteki “yarmak” fiilinin Arapçası “şakka”dır. Kamer Suresi’nin birinci ayetinde Ay’ın ortadan ikiye yarıldığı anlatılırken kullanılmıştır, bu ayette ise tohumun filizlenip toprağı yararak gelişmesini ifade eder. Ayetin devamında toprağın neden yarıldığı anlatılıyor: 
Bu şekilde orada daneler, üzümler ve yoncalar, zeytinlikler ve hurmalıklar, iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler, çayırlar; neler yetiştirmekteyiz. Sizin ve davarlarınızın yararlanması için. (27-32) 
Her bitki için yer yarıldığına göre, en ilkel insanlar bile yeryüzündeki sayısız ağacı gözlemleyebileceğine göre, “çatlaklarla dolu yer” ifadesini fay hatlarıyla ilişkilendirmenin saçmalık ötesi saçmalık olduğu bir kez daha anlaşılır, yarmak çatlatmayı da beraberinde getirir. Kurtubi, tefsirinde ayet ile ilgili şunları söyler:
"Yarılan yere ki", buyruğu da bir başka kasemdir. Bitki, ağaç, meyve ve ırmakları dışarı çıkartarak yarılır. Bunun bir benzeri yüce Allah'ın: "Sonra da yeri gereği gibi yararız" (Abese, 80/26) âyetidir.  
Bu âyette yer alan “Es-Sad’ “ "Yarılan" lafzı "yarmak" anlamındadır. Çünkü bitki de yeri yararak çıkar ve yer o dışarı çıkınca yarılır. Sanki bitkisi olan yere (andolsun) buyurulmuş gibidir. Çünkü bitki yeri yararak çıkar.  
Mücahid de şöyle demiştir: Yürüyenlerin yardıkları yolları bulunan yer, demektir. Ekinli olan yer, diye de açıklanmıştır. Çünkü ekin için çift sürülürken yer yarılır. Ölüleri olan, diye de açıklanmıştır. Çünkü ölümden sonra dirilmeleri ve mahşere gelmeleri için yer, onların üzerinden yarılacaktır. (104)
Mucizeciler zaten tefsircilerin söylediklerinden haberdarlar fakat şöyle diyorlar:
Ayetin indiği dönemden sonraki yıllarda yeryüzünün çatlakları olan fay hatları keşfedilmemiş olduğu için bu ayetin sadece toprağın çatlayıp, bitkilerin içinden çıkması gibi anlamları ifade ettiği zannedilmiştir. 
Halbuki Abese Suresi’nin ayetinden de gördüğümüz gibi Kur’an yerin bitkiler için yarıldığını söylemektedir. Dolayısıyla ayetin temel manası bitkilerin yeri çatlatması, yarmasıdır. Eğer ayetin anlattığı başka şeyler varsa, bunları da Kurtubi güzelce açıklamıştır. Yukarıda da dediğim gibi yeryüzüne sayısız nedenden dolayı, Kur’an’dan çok daha önceki Taş Devri insanları bile “çatlaklarla dolu” diyebilirler. Yeryüzünde gözlemlenebilir sayısız çatlak vardır, Kur’an; teknoloji gerektirmeyen, en ilkel insanların bile ister istemez gözlemleyecekleri bu çatlaklardan dolayı yere “çatlaklarla dolu” demiştir, bunu fay hatlarına yormak insan aklına tecavüzden başka bir şey değildir. Dolayısıyla mucizecilerin tek yaptıkları işlerine geldikleri gibi yorumlamak, çarpıtmaktır, “biz atalım da nasıl olsa yerler” düşüncesinde oldukları barizdir, ortaya attıkları komik iddialardan bu rahatça anlaşılmaktadır.

Kur’an’a göre gökyüzü ise çatlaksızdır, çünkü masmavi, jelâtin gibi pürüzsüz görünür:
O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? (Mülk Suresi, 3) 
Ama yeryüzü öyle midir? Pürüzlerle, çatlaklarla doludur. Gökyüzüyle yeryüzünü kıyaslayınca bile görüyoruz, yere rahatlıkla “çatlaklarla dolu” denilebileceğini.

Sonuç: 

• Ayette fay hatlarına yorulabilecek tek bir harf bile yoktur, bu iddia en saçmalarından biridir.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

104Kurtubi,El Camiul Ahkamul Kur'an, Tarık Suresi, 12. Ayetin Tefsiri.